
Hüsnü Mahalli
PYD-YPG ve hafıza
Yayınlanma:
Mart 2011’de Suriye’de olaylar başladıktan iki ay sonra Suriye’li muhalifler ilk toplantılarını Antalya’da yaptı.
AKP Kürtlerin bu toplantıya katılmasına izin vermedi.
23 Temmuz 2011’de Özgür Suriye Ordusu Hatay’da muhalif Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ise 2 Ekim 2011’de İstanbul’da kuruldu.
Hıristiyan batının ilgi ve desteğini sağlamak için Konsey’in başkanlığına Paris’te yaşayan Suriyeli Profesör Burhan Galyun seçildi. Bir sonraki Başkan da Hıristiyan idi. Oysa Suriyeli sivil muhalifler içinde hemen hemen hiç Hıristiyan yoktu.
Oysa 23 milyon Suriye nüfusunun yaklaşık % 10’u Hıristiyan’dı.
Kürtler de o kadar.
Bunun farkına varan bölgesel ve uluslararası devlet ve güçler 9 Haziran 2012’de bu kez Suriyeli bir Kürt olan Abdülbasıt Seyda’yı merkezi İstanbul’da bulunan SUK Başkanlığına seçti.
Amaç Suriyeli Kürtleri ayaklandırmaya ikna etmekti.
Ama Kürtler ikna olmadı.
Bunun üzerine Ankara devreye girdi.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu amaçla yoğun çaba harcadı.
Davutoğlu o dönem devam eden Barış Süreci’nin yarattığı ortama ve Mesut Barzani ile olan yakın ilişkiye güvenerek İstanbul, Ankara ve Erbil’de sık sık sayıları 30 kadar olan Suriyeli Kürt parti, örgüt ve oluşumun temsilcileriyle toplanıyordu.
Tam da bu sırada YPG yani PKK’nın Suriye kolu kuruldu.
Kürdistan Demokratik Birlik Partisi.
Liderliğine eş-Başkan olarak Salih Müslim ve Asya Abdullah seçilmişti.
Müslim Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kimya bölümü mezunu.
Davutoğlu yoğun çabasına bu kez Müslim ile devam etti.
Ona ‘Esad’a ayaklan sana istediğin herşeyi verelim’ denildi.
O da ‘Nuh dedi peygamber demedi’...
‘Biz Kürtlerin Esad ile bir sorunu yok’ diyordu.
Bir kez daha devreye bölgesel ve uluslararası güçler girdi.
Yani Saykes-Bicot’cılar...
Herkes Suriye’nin bölünmesi pahasına Kürtleri ayaklandırma peşindeydi.
PYD ve Kürtleri ikna etmek için 19 Mart 2013’te SUK’a sürgünde bir hükümet kuruldu ve başkanlığına Suriyeli Kürt Gassan Hito getirildi.
Adam 40 yıldır ABD’de yaşıyor ve Amerikan vatandaş.
O da diğerleri gibi Salih Müslim’i ikna edemedi.
AKP çok uğraştı olmadı.
Tam bu sırada IŞİD ve benzeri gruplar Türkiye sınırına yakın Kürt bölgelerini tek tek ele geçiriyordu.
IŞİD 9 Haziran 2014’te Musul’u işgal etti.
Ekim 2014 Aynelarab-Kobani olayları Ankara için bir dönüm noktası oldu.
Ankara Başkan Obama’nın isteği üzerine kasabaya saldıran IŞİD’e karşı direnen PYD-YPG güçlerine yardım yolunu açtı. Kuzey Irak’tan gelen Peşmerge güçleri Urfa Havaalanı ve karadan Kobani’ye geçti.
İncirlik’ten kalkan Amerikan uçakları havadan YPG’ye destek veriyordu.
ABD artık PYD-YPG müttefiği olmuştu.
Kobani ‘zaferi’nden sonra Batı’da popüler olan PYD ve yönetimi yavaş yavaş Ankara’dan uzaklaşmaya başladı. Fransız Cumhurbaşkanı Hollande 15 Şubat 2015’te PYD eş-Başkanı Asya Abdullah ve Kadın Savunma Birlikleri Komutanı Nesrin Abdullah’ı Elysee Sarayında kabul etti. Hollande daha sonra Salih Müslim’i de misafir etti.
Müslim o tarihten sonra her yerde resmen kabul ediliyordu.
Ankara giderek devre dışı kalıyordu.
Son hamle ile devreye giren Başbakan Davutoğlu Müslim’i İstanbul ve Ankara’da tekrar ağırlamaya başladı ama işe yaramadı.
Haziran 2015 seçimleri sonrasında gelişen olaylar ve Barış Süreci’nin askıya alınmasıyla Ankara-PYD ilişkileri tümüyle koptu.
Ankara içerde HDP-PKK’ya karşı sert politika izlerken dışarda PYD’yi devre dışı bırakma çabası içine girdi.
Ama olmadı çünkü PYD’nin arkasında ABD vardı ve ABD PYD’ye sınırsız maddi, siyasi ve askeri destek vermeye başlamıştı.
Adamlar yani Amerikalılar ve İsrail çok ince hesap yapmıştı ve Ankara bunun farkında değildi. Çünkü AKP’nin bir tek derdi vardı o da Esad.
AKP bir kez daha yanlış politikasının tehlikeli sonuçlarıyla karşı karşıya kalmıştı.
Yalnızca PYD konusunda değil Suriye politikasının tüm detaylarında.
Afrin ve Menbiç hikayeleri bu sonuçların birer parçasıdır.
Sonucu ne olursa olsun bu hikayelerin dışında onlarca karmaşık, zor ve tehlikeli denklem var.
Çünkü artık işin içinde direkt ABD, Rusya, İran, Suriye, Irak, İsrail ve bölge Kürtleri var.
Dolaylı olarak çok daha fazlası.
Oysa AKP Suriye’ye müdahale etmeseydi bugün konuşulanların hiç biri olmayacaktı.
Başta PYD-YPG olmak üzere.
Ne yaparsa yapsın Ankara’nın işi artık çok zor.
ABD desteği sürecek ve PYD-YPG gücü hızla artacak.
PYD-YPG-PKK Suriye’nin Türkiye ile olan 900 kilometrelik sınırının 600 kilometresini kontrol ediyor.
ABD ve dolayisiyla İsrail artık Türkiye’nin güney komşusu.
Güçlü bir YPG-PYD başta İsrail olmak üzere herkesin ilgisini çekiyor.
Bir zamanlar Ankara müttefiği olan Suudi Arabistan ve komşusu BAE ve Bahreyn dahil.
AKP ile sorunu olan herkes artık bu oyunun bir parçası.
Katar hariç Ankara’nın yanında hiç kimse yok.
Katar’da içinde 100 savaş uçağı bulunan iki Amerikan üssü var.
ABD Ortadoğu’daki tüm askeri operasyonlarını bu üslerden yönetiyor.
Fırat’ın Doğusu dahil.
Söylem ve davranışta samimi ise AKP’nin artık önünde tek bir çıkış yolu var :
Irak ve Suriye ile birlikte hareket etmek.
Bir gün bile gecikmeksizin.
Yoksa bedel çok ağır.
ABD, İsrail ve müttefiklerinin hiç şakası yok.
7 yıl önce yazmıştım :
Arap Baharının nihai hedefinde Türkiye var.
Hazırlık ona göre yapıldı.
Hata üzerine hata yapan AKP düşmanın işini kolaylaştırdı.
Onlar da affetmedi.
Sevr’in 100. yılına 2 yıl kaldı.
‘Kuzey Irak olmadı Kuzey Suriye olsun’.
‘KDP olmaz PKK olabilir ’.
‘Barzani olmaz Öcalan olur’.