Ticaret odaları sivilleşmeli, iktidarın arka bahçesi olmaktan çıkmalı

Ticaret odaları yasa zoruyla üye olan şirketlere borç bakiyesi bildirmek dışında ne iş yapar? “Ne yapmaz ki?” diye cevap verileceğini tahmin ediyorum. “Turistik tesis kurup işletir, özel üniversite kurup işletir, iş merkezi inşa eder, işletir”... Say say bitmez. Güzel ama bunlar üyelerinin mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak için kurulmuş kamu kurumlarının değil özel sektör şirketlerinin ya da vakıfların yapmaları gereken işler değil mi? Bir kamu kuruluşu, yüz milyonlarca dolarlık işlere neden girer?

Odalar kanunla kurulmuş kamu kuruluşları. Kanunda kuruluş amaçları şöyle sıralanıyor: “Üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, mensuplarının birbirleri ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslekî disiplin, ahlâk ve dayanışmayı korumak….” Osmanlı’daki ahi teşkilatlarının bugüne uyarlanmış hali gibi, ne güzel… Üyelerinin mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak için kurulmuş bir “kamu” kuruluşunun inşaatçılıkla, işletmecilikle, üniversitecilikle işi ne peki?

“Üyeler bu hizmetlerden yararlanıyor” denecektir. İstanbul Ticaret Odası’nın 640 bin üyesinden yüzde kaçı yararlanıyor mesela? Yüzde 1? Yüzde 3? Yüzde 5?

Ticaret odalarının özel üniversite kurup on binlerce lira ücretle psikoloji eğitimi vermesinin mantığı nedir mesela? Ve bu üniversitelerin mütevelli heyetleri neden AKP’li eski milletvekilleri ve bürokratlarla dolu? Biri bana açıklayabilir mi?

Bir şirket kötü yönetilirse yaptırımı ağırdır: İflas eder. Bir oda kötü yönetilirse? “Üyeleri yönetimi değiştirir” diyeceğim ama o kadar kolay değil. Şu aralar sanayi ve ticaret odalarında seçimler var. İstanbul Ticaret Odası tam da seçim döneminde üyelerine üyelik aidatlarını bildiren yazılar göndermiş. Bir-iki kişilik mikro şirketlere bile binlerce lira borç çıkarılmış. Tesadüfe bakın ki, üyelik aidatını ödemeden oy kullanılamıyor. Neden? Üyesi olduğum mesleki kuruluşun yöneticisini seçme hakkımın borcum gerekçe gösterilerek kısıtlanması demokrasinin evrensel ilkelerine aykırı değil mi? Böylesi ancak vergi ödeyen erkeklerin oy kullanabildiği eski çağlarda vardı. Ne farkı var?

Geliyoruz ticaret odalarının en tuhaf kısmına. Rastlantıya bakın ki, Türkiye’nin dört bir yanındaki ticaret odalarının tümü iktidar partisine gönül vermiş iş insanları tarafından yönetiliyor. Buna İzmir dahil. Halkın yarısının muhalefet partilerine oy verdiği, iktidar partisinin büyükşehir belediyelerinin birçoğunu kaybettiği bir ülkede nasıl oluyor bu?

İktidara gönül vermiş derken, AKP’yi destekleyen ama siyasi görüşünü yöneticisi olduğu odanın mesleki faaliyetlerine karıştırmayan iş insanlarını kastetmiyorum. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç şöyle diyor mesela: “Bizim şu andaki siyasi büyüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Biz onun politikalarını desteklemek için sorumluluk hissediyoruz. Hiç de saklamıyoruz. Bizim bir görevimiz de şu anda ülkenin bekası için çalışan Cumhur İttifakı’nı destek verme konusunda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Seçilirsek duruşumuz böyle olacaktır.”

Bu rahatlık nereden geliyor? Aidat borcu olanların oy kullanamamasından ve bir ucundan bir ucuna yoğun trafikte 3-4 saatte gidilebilen bir şehirde seçimin tek merkezde yapılmasından olabilir mi acaba?

Ticaret odaları hiçbir zaman mesleki kuruluşlar, sivil yerler olmadılar, hiçbir zaman yaptıkları harcamaların hesabını kuruş kuruş vermediler ama bugünkü gibi iktidarın arka bahçesi hiç olmamışlardı. Geçmişte ticaret odası başkanlarının bir omurgası, bir şahsiyeti vardı. Bunun en önemli örneği, iktidarın isteğinin hilafına Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı seçilen ve başbakanla mücadele eden Necmettin Erbakan’dı. Nereden nereye…

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne bağlı 365 oda ve borsada 1 Ekim itibarıyla seçimler başladı. Adana, Balıkesir, Bursa, Denizli, Afyonkarahisar’daki bazı oda ve borsalarda mevcut başkanlar devam ederken, bazılarında ise yeni adaylar tercih edildi. BirGün’ün haberine göre Ordu Ticaret ve Sanayi Odası’nda başkanlığı 2009 yılından beri kesintisiz yürüten Servet Şahin seçimi kaybetti. Şahin’in Cumhur ittifakına yakın olduğu biliniyordu. Muhalefetin desteklediği diğer aday olan Levent Karlıbel’in listesi seçimlerde büyük fark attı.

Van’da ise 2019 yılında AKP’nin Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Necdet Takva, CHP’den milletvekili aday adayı olan Zahir Kandaşoğlu’na karşı kaybetti.

Sırada İstanbul Ticaret Odası seçimi var. İstanbul’da da ticaret odası iktidarın arka bahçesi olmaktan çıkmalı. “Muhalefete yakın bir aday kazansın” demiyorum, hayır! Omurgalı, üyelerin çıkarı için çalışacak bir aday kazansın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi