Şahin Aybek
Öğretmenlik nedir, ne değildir?
Daha iki gün önce bir öğretmenler gününü daha geride bıraktık. Herkes öğretmenlerle ilgili kendince saptamalarda bulundu, öğretmen güzellemeleri yapıldı, siyasiler vaatlerde bulundu. Ve gerçekte hak ettiği ontolojik değeri bulamayan öğretmenler kendi kaderlerine terk edildi yeniden. Ontoloji demişken öğretmenlik nedir, ne değildir? Hadi hep birlikte öğretmenlik mesleğinin tarihsel serüveni ışığında bu soruya yanıt bulmaya çalışalım.
ÖĞRETMENLİK İLK ÇAĞLARDA BAŞLAMIŞ BİR MESLEKTİR
İlk çağlarda yaşamda kalabilmek için çeşitli aletler geliştirip bunları birbirine öğretenler de öğretmendir, çocuğuna bir şeyler öğreten anne babalar da öğretmendir. İlkel toplumlardan itibaren din ile ilgili bilgileri öğreten ve uygulatan insanlar da öğretmendir. Kısacası Sümerler, Eski Mısırlılar, Budist Çinliler ve Hindularda da öğretmenin önemli bir yeri vardı. Çin tarihinin en özel öğretmeni Konfüçyüsdür, diyebiliriz. Felsefenin sistematik olarak başladığı Antik Yunan’daki Sofistler tarihin ilk ücretli öğretmenleridirler. “Öğretmenlik Tanrı mesleğidir.” ,demiş olan filozof Platon ilk sistematik filozoftur.
En uzun çağ olan ortaçağın belirgin özelliğinin din hakimiyeti olduğundan hareketle Hristiyan Dünyasında din adamları öğretmen rolündedirler. Doğal olarak din adamı da olan öğretmenler dini bilgilerinin yanı sıra okuma-yazma ve dil öğretmişlerdir. Aynı dönem İslam Dünyasında Hz. Muhammed vahiyler yoluyla gelen Allah emirlerini insanlara aktarıp ve öğrettiği için bir öğretmen olarak kabul edilmiştir. Selçuklu ve Osmanlılarda da öğretmen olarak müderrislere büyük önem verilmiştir.
176 YILLIK BİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME DENEYİMİNE SAHİP ZENGİN BİR ÜLKEYİZ ASLINDA
Günümüzdekine yakın anlamıyla öğretmenlik ulusal devletin oluşumuyla Fransız Devrimi sonrası olmuş, kamusal bir görev haline gelmiştir. Batıda öğretmen yetiştirmek için ilk 1800 lü yıllarda öğretmen okulları kurulmuştur. Bizim ilk öğretmen okulumuz ise 16 Mart 1848’de Darülmuallimin adıyla açılmıştır. Yani biz 176 yıllık bir öğretmen yetiştirme deneyimine sahip zengin bir ülkeyiz aslında. Atatürk, işte böylesine güçlü bir öğretmen yetiştirme geleneğinden gelen öğretmenlerimizi irfan ordusu diye nitelendirmiştir.
ÖĞRETMENLİK KAVRAMSAL TANIMLAMALARIN ÖTESİNDE BİR ŞEYDİR
Öğretmenliğin ne olup olmadığını ele alırken çok sayıda teknik yeterlilik sayabiliriz. Bu yeterlilikleri detaylı okuyabileceğimiz çok sayıda nitelikli makalede var. Ama öğretmenliğin bunların ötesinde bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğitim demek öğretmen demektir, öğretmen olmak bir yaşam biçimidir. Öğretmenlik Büyük İskender’in “Babam beni gökten yere indirdi. Hocam beni yerden göğe yükseltti.” sözündeki kadar önemlidir.
Kavramsal tanımlamaların ötesinde bir şey olan öğretmenliği birlikte ele almaya çalışalım.
ÖĞRETMENLİK YAPILMAZ, ÖĞRETMEN OLUNUR!
Öğretmen olmak sadece kanunlara göre yapılabilecek bir şey değildir. “Zamanında dersime başladım, anlattım, yeterince ödev verdim, disiplini de sağladım ve saatim doldu. Haydi, eve gidiyorum.” demekle öğretmen olunmaz. Fakat bu yeterli değildir. Öğretmen olmak öğretmenlik yapmanın ötesinde bir şeydir.
“Peki, “öğretmen olmak” nedir? Öğretmen olmak demek, öğretmenlik yapmayı aşmak demektir. Öğretmenin belirlenmiş görevlerinin ötesine geçip hissederek yaşayarak kendisini adayarak, öğrencisiyle bütünleşerek var olmasıdır. Öğretmen olmak öğretmenle öğrencinin birbirlerinde kendilerini bulabildiği, hoşgörünün egemen olduğu, güçlü ve sahici bir ait olmadır. Öğretmen olmak daha ilkokuldaki bir çocuğa bile, geleceğin bilim insanı, sporcusu, siyasetçisi yani yarının büyüğüymüş gibi derin bir ontolojik sorumlulukla yaklaşabilmektir. Yani öğretmenlik yapmak ile “öğretmen olmak” farklı şeylerdir, Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan’ın dediği gibi.”
HER ÖĞRETMENİN İÇİNDE BİR ÇALIKUŞU YATMALIDIR!
Öğretmen olmak idealizm gerektirir. Bizler çocuklarımıza her gün bir şeyler öğretirken yüksek amaç ve ilkelerin ışığıyla hareket ederiz. Kıyılarda değil açıklarda yüzeriz. Nasıl ki pusulası ve yelkeni olmayan gemiye okyanusun ortasında hiçbir rüzgar yardım etmezse amaçsızlık da öyledir. Bu nedenle bizler nereye gideceğimizi biliriz. Bizleri ayakta tutan da bu rotadır.
Öğretmenliği bir yaşam biçimi olarak algılayan öğretmen örnek insandır. Bizler olgun örnek kişiliğimizle ve davranışlarımızla çocuklara, gençlere ve insanlara iyiyi, doğruyu ve güzeli gösterip öğretmeye çalışırız. İnsanları özellikle de çocukları çok severiz. Çünkü öğretmenliğin bir sevgi, şefkat ve gönül mesleği olduğunu biliriz.
Öğretmenlik “hiçbir şey olamadın bari öğretmen ol” la değil AŞK la yapılır. Bu aşka sahip her öğretmenin içinde bir Çalıkuşu yatar. Çalıkuşları için öğretmenlik bir yaşam biçimidir. Yani öğretmen gibi yürür, öğretmen gibi konuşur, öğretmen gibi davranırız, kısacası öğretmen gibi yaşarız.
ÖĞRETMENLİK BİR GÖNÜL MESLEĞİDİR
Öğretmen olmak mutlu olmaktır, mutlu etmektir. Bizler için öğretmenlik bir gönül mesleğidir. Bizler belki mutluluğun resmini çizemiyoruz, belki mutluluğun romanını yazamıyoruz ama mutlu yarınların resmini çizip çocuklarımızın yaşam öykülerine kulak vererek, hayatı onlar için anlamlı kılmaya çalışıyoruz. Öğretmenliğim, mesleğim, benim mutluluk kalem… Öğretmen olmadan önce kendimle barışık, hayatı seven biri olduğumu düşünürdüm. Oysaki öğrencilerimdir bana hayatı daha çok sevdirip beni daha çok mutlu edenler. Siz hiç sabahları kış soğuğunda ayağında ayakkabı, üzerinde mont olmadan öğretmenlerinin servisini okulunun önünde bekleyen çocuklar gördünüz mü? Siz hiç o soğukta üşümesine rağmen gelen öğretmeninin “günaydın” ıyla ısınan, gözleri ışıldayan çocuklar gördünüz mü? Görmediyseniz hiç yaşamamışsınızdır! İşte biz öğretmenler yaşama böyle bağlanırız, öğrencilerimizle ısınır onlarla mutlu oluruz.
ÖĞRETMEN ÖĞRENCİSİNİN İÇİNDEKİ CEVHERİ MÜCEVHERE ÇEVİRENDİR
Öğretmen olmak öğrencilerimizin içindeki sınırsız gücü keşfetmelerini sağlamak ve onların içindeki dehayı uyandırmaktır. Bizler her gün bir nakkaş inceliğiyle, bir ressam sabrıyla, bir heykeltıraş titizliğiyle sanat eseri ortaya çıkarmaya çalışırız. Bize göre “Öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır.” Bize göre her öğrenci bir mücevherdir. Öğretmenin işi bu mücevheri ortaya çıkarmak ve ince ince işlemektir.
ÖĞRETMENLER TARİH YAPAN VE TARİH YAZANLARDIR
Öğretmenler için her yeni gün öğrencilerimizle beraber yepyeni bir yolun başlamasıdır. Her yeni güne yeni umutlarla başlarız. Her yeni gün yeni iyiliklere, güzelliklere, sevgilere, inançlara, başarılara gebedir. Öğretmen bildikçe bilginin bir derya olduğunu anlayan, öğrendikleriyle yaşayan, yaşamı örnek olan insandır. Öğretmen olmak adsız kahramanlıktır. İnsanlar tarih yapanlar ve tarih olanlar olarak ayrılır. Bizler tarih yaparız ve yazarız. Yalnız bizler yola çıkarken isimsiz kahraman olacağımızı bilerek yola çıkarız. Esas olan öğrencilerimiz, değerlerimiz ve ülkemizdir.
Öğretmenlikle ilgili bir sevgi mesleği olduğundan milletin kurtarıcısı olduğuna, eğitimin temelinde yer aldığından bir mimar olduğuna daha çok şey söylenebilir. Ama varoluşsal bir tutku olan öğretmenlik öğretmene öyle bir duygu verir ki hiçbir öğretmen sabah evden çıktığında “işe gidiyorum” demez. “okula gidiyorum” der. Bu önemli bir ayrımdır. Çünkü öğretmenlik özel bir meslektir. Bu nedenle her sabah ailelerimizi, çocuklarımızı, sevdiklerimizi geride bırakarak bizlere kilometrelerce yol aldıran öğretmenlik, bizler için bir milletin, bir devletin geleceğini hazırlama sorumluluğunu taşıyan özel ve önemli bir ihtisas mesleğidir. Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…