Barış Soydan
Nebati cari açık için ne demişti, ne oldu?
Dün Mart ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı, Türkiye’nin Mart ayında 5.5 milyar dolar verdiği ortaya çıktı. Geçen yılın aynı ayında cari açık ne kadardı? 3.3 milyar dolar. Cari açık geçen yıldan bu yana neredeyse iki katına çıktı.
Oysa bunun tersinin olması, cari açığın artması değil düşmesi gerekiyordu. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati böyle demişti.
Nebati, 22 Aralık’ta (yani 20 Aralık’ta açıklanan kur korumalı mevduat uygulamasıyla doların 18.4 TL’den 11 TL’nin altına gerilemesinden kısa süre sonra) çıktığı Apara yayınında şöyle demişti:
“Modelimiz yüksek büyüme, düşük cari açık. 2002 ile 2020 döneminde yüksek cari açık, yüksek büyüme var, risk vardı. Şimdi yüksek büyüme ve düşük cari açık, modelimizin temeli bu.”
Nebati’nin açıkladığı “Yeni Türkiye Modeli”ne göre cari açık kapacak, cari açık kapanınca içeride dolar bolluğu yaşanacak, dollar bollaşınca TL karşısında değer kaybedecek, bunun sonucunda da enflasyon inişe geçecekti.
Nebati’nin aynı programdaki sözleriyle: “Yüksek cari açık değil, cari açığın sıfırlaştığı hatta öne geçtiği, kırılganlığımız olan enflasyonu tek haneli noktaya getirilmesidir.”
Peki bütün bunlar ne zaman olacak, güzel günler ne zaman gelecekti? Çok beklemeyecektik, Nebati’nin sözleriyle “Türkiye cari fazlaya doğru gidiyordu” zaten.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Nurettin Nebati’yi Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atadığı günlerde şöyle demişti:
“Türkiye’yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak ve bunun tamamen bitirilmesi için ‘ekonomide yeni dönemi’ başlattık. Kararları da bu yönde alıyoruz. Altı aylık bir süreç öngörüyoruz. Zor olanı seçtik ama 4-5 aya toparlanacağız, 6 ay sonra ise meyvelerini yiyeceğiz. Vatandaş da bunu hissedecek. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş. Biz onlardan daha avantajlıyız. Biz pazara daha yakınız.” (Kaynak: Hürriyet.)
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme demişler. Özellikle devlet yönetiminde. “Kapanacak”, ‘Enflasyonda düşüşü tetikleyecek” denen cari açık, bu sözlerin üzerinden birkaç ay geçmeden iki katına çıktı. Türkiye bu yılın ilk çeyreğinde 17 milyar dolar cari açık verdi. Oysa geçen yılın tamamını 14 milyar dolarlık cari açıkla kapatmıştık. Kapanacak denen cari açık patladı.
Cari açığın önümüzdeki aylarda daha da artması, yıl sonunda 40-50 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Araştırma kuruluşu Capital Economics, yıl sonunda cari açığın milli gelirin yüzde 4.3’e yükselmesini, bunun da dolar/TL’ye baskı yapmasını öngörüyor.
Bunun için o kadar bekler miyiz acaba? Dolar geçen hafta ekonomi yönetiminin tüm müdahalelerine rağmen 15 TL’yi geçti. Nedenlerden biri tabii ki cari açıktaki patlama.
Cari açık neden patladı? Çünkü ekonomi yönetiminin Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini eritme pahasına doları önce 14 TL, sonra 15 TL’nin altında tutma stratejisi, ihracatçıların rekabet güçlerini aşındırdı. Dolar yerinde sayarken enflasyon doludizgin artınca ihracatçılar daha yüksek maliyetlerle üretim yapmaya, uluslararası pazarlarda pahalı kalmaya başladılar.
TL’yi hormonlu şekilde güçlü tutma politikası bu arada ithalatın cazibesini de artırdı. Öyle ya, madem TL değer kazanıyor, Çin’den ithal et, ne gerek var Türkiye’de üretmeye?
İçerideki bu gelişmelerin üzerine bir de Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle emtia fiyatlarında yaşanan patlama bindi. Petrol, doğal gaz, çelik, alüminyum, buğday, arpa… Aklınıza gelebilecek her emtianın fiyatı aldı başını gitti.
Sonuç: İhracattaki büyüme ithalattaki büyümenin çok gerisinde kaldı. Ve dış ticaret açığı patladı. Dış ticaret açığı cari açığı patlattı. “Yeni Türkiye Modeli” üç ayda çöpe gitti.
Düşüşü cari açığa bağlanan enflasyon şimdi nasıl inecek peki? Cari açıktan büyük sözler enflasyon için verildi. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati 2023 Haziran’ında, yani seçimlerin yapılacağı ay enflasyonun tek haneye ineceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde daha yakın vadeli bir hedef verdi: “Enflasyon Mayıs’tan itibaren gerileyecek.”
Bakalım devlet büyüklerimiz mi, yoksa resmi enflasyonun yüzde 100’e gittiğini söyleyen iktisatçılar mı haklı çıkacak?
Cari açıkta olduğu gibi enflasyonda da verilen sözler hayat tarafından tekzip edilirse sayın büyüklerimiz bir “Pardon” diyecek mi acaba?
Yoksa “pardon”u seçmen sandıkta mı söyleyecek?