Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Konuşulmayan İki Konu Var: Atina Ziyareti’nden Ne Çıktı?

AKP Genel Başkanı’nın “Bir gece ansızın gelebiliriz“ ifadesinin Yunanistan’ı hedeflemediğini Atina ziyareti vesilesiyle öğrenebildik. Öyle diyorsa öyledir. Gerçekten de beyefendinin dediği gibi yorumlanacak bir esnekliği var cümlenin. Ben asıl "Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle böyle bir görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak, şahsiyetli, onurlu siyasetçiler ile yola gideriz“ sözlerini nasıl açıkladığını merak ediyorum.

Merakım umarım giderilir yakında. Biz iki ülkeyi neredeyse savaşın eşiğine getiren gelişmeleri anımsayalım en iyisi. Genel Başkan’ın Aralık 2017'de Atina'ya yaptığı son ziyaret gerçekten çok ama çok kötü geçmişti, anımsayan vardır. Dönemin Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos ile Lozan Antlaşması yüzünden atışmışlardı. Bir ara dönemin Başbakanı Alexis Tsipras’la da Kıbrıs konusunda karşılıklı sert bir diyaloğa girmişti Genel Başkan.

Ertesi yıl (2018) Türkiye, Yunanistan'ın da uluslararası deniz hukuku kapsamında hak iddia ettiği Doğu Akdeniz'in 462.000 km²'lik denizaltı zenginliklerinden yararlanmak için egemen ticari haklar talep ederek Mavi Vatan politikasını ilan etmişti. 2019’da da Libya ile Doğu Akdeniz'in bir bölümünden yararlanma konusunda anlaşarak Yunanistan'ın kendi deniz yetki alanı olarak gördüğü alanı tanımamıştı.

Bir süre sonra süre sonra Yunanistan, Türkiye'yi gayri resmi olarak, kendi yetki alanı olarak gördüğü denizaltı petrol ile doğalgaz arama girişiminde bulunan herhangi bir Türk araştırma gemisini batıracağı konusunda uyarmıştı. Türkiye buna tepkisini Oruç Reis gemisinin Rodos'un güneydoğusunda bir hafta boyunca araştırma yapmasına izin vererek gösterdi. Gerginlik Ağustos ayında karşıt donanmalara ait iki fırkateynin çarpışmasına, ayrıca ABD'nin yumuşama çağrısına kadar devam etti.

KARASULARI SAVAŞ NEDENİ

Daha sonra Genel Başkan 2020'de sığınmacıların Yunan sınırlarına gitmesine izin verdi. 2021'de Yunanistan'ın doğu Ege Adaları üzerindeki egemenliğine itiraz etti. Türkiye, Yunanistan'ın uluslararası hukuka uygun olduğunu söylediği Ege'deki karasularını 12 deniz miline genişletmeye kalkışmasının savaş gerekçesi olduğunu duyurdu.

İşte böylesine gergin ilişkilerin yaşanan deprem felaketiyle de yumuşamasının ardından Genel Başkan’ın Atina ziyareti hayli önemli. Tüm bu gerginlikler gündemden düştü haliyle.

Peki ne konuşuldu ziyarette? Konuşulanlar tabii ki 31 potansiyel işbirliği alanına yönelik. Anlaşmalardan biri, iki ülke arasında sınır oluşturan Trakya'daki Meriç Nehri üzerinde yeni bir köprü inşa edilmesini öngörüyor. Bir diğeri ise iki ülke arasında öğrenci değişimini içeriyor. Anlaşmalardan bir başkası da enerji ticareti için yeni bir elektrik enterkonnektörünün inşası.

İktidardaki Yeni Demokrasi Partisi milletvekili Angelos Syrigos Al Jazeera'ye bir açıklama yapmış. Diyor ki "Güven arttırıcı önlemler konusunda bir dizi anlaşma olacak, örneğin, savaş oyunları yapılırken savaş gemileri üzerinde insansız hava aracı uçurmamak gibi". İyi tabii.

KONUŞULMAYAN NE?

Onca gerginlikten sonra başlayan diyalogta konuşulmayanın "Deniz sınırları ile Kıbrıs“ olması ilginç değil mi sizce de? Bunu, Erdoğan‘ın ziyaret öncesi Kathimerini gazetesine verdiği mülakatta "Kyriakos, dostum, sen bizi tehdit etmezsen biz de seni tehdit etmeyiz. Gelin iki ülke arasındaki güveni güçlendirelim. Her alanda ikili işbirliğini arttıralım" sözleriyle birlikte düşünün. İki ülke arasındaki güveni arttırmanın yolu çok belli ki, Yunanistan ile deniz sınırlarını, Kıbrıs’ı konuşmamaktan geçiyor.

Kolay anlaşma noktalarında birleşmek elbette çok iyi. İki ülkenin halkı da gerginlik istemiyor. Siyasilerin bu gerginliği daha da arttırıcı dillerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. Diplomasinin kendine ait bir dili olduğunu Genel Başkan’a anlatmak daha da önemli bir hale geliyor. Uygun dil tutturulduğunda “kendisini daha iyi dinletiyor“ kişi.

Genel Başkan’ın Atina ziyaretinin sonuçlarını hep birlikte görürüz yakında. Benim asıl merak ettiğim, “dostu“ Miçotakis’e ona yönelik o yenilir yutulur olmayan sözler konusunda nasıl bir açıklama yaptığı?

Cidden merak ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi