Kim kimi çarptı?

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 15, 16, 17 liradan dolar alan küçük yatırımcının çarpıldığını söyledi.

Büyük finansörlerin doların bir yerden döneceğini bildikleri için çarpılmadığını da ekledi. “Her zaman olduğu gibi küçük yatırımcıya eziyet ettiler” dedi.

Bakanın küçük yatırımcı dediği, üç beş kuruş tasarrufu olan ve tasarrufu olmasa bile maaşını aldığında, eline para geçtiğinde onu enflasyonu karşı korumak için dolar veya altın alan vatandaşlar. Çarpılanlar çoğu geçim derdinde olan bu kesim.

Peki çarpan kim?

Doları bir gecede 18 liraya kadar çıkarıp sonra 12 liraya düşürenler.

Doları 18 liraya çıkarıp 12 liraya düşüren kim?

İktidar.

Dolayısıyla vatandaşını iktidar çarpmış oluyor.

İktidarın kararını uygulamaktan sorumlu Hazine ve Maliye Bakanı Nebati de izlenen politikayla övünüyor. Çarpılanları anlatıyor.

Oysa doları düşürenin, açıklanan yeni mevduat politikası değil Merkez Bankası’nın arka kapıdan sattığı döviz olduğu da biliniyor.

İktidarın görevi vatandaşını çarpmak değil çarpılmaktan korumaktır.

Çarpılma yüksek fiyattan döviz alıp düştüğünde para kaybetmekle de sınırlı değil.

Dolar 18 liraya fırladı diye benzine, mazota hemen zam yapıldı. Ama dolar düşünce bu zam geriye alınmadı. Aradaki farkı Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) olarak devlet aldı. Oysa ÖTV bu ürünlerde sıfırdı.

Vatandaş doların yükselip düşmesinden sonra bir de ÖTV ile çarpıldı.

Dolar çıkarken akaryakıt başta olmak üzere gıda ve diğer ürünlerin fiyatları hemen arttı. Dolar düşerken fiyatlar da düştü mü? Hayır. Birçok ürün yine dolara bağlanan yüksek fiyattan satılıyor. Enflasyonda da bir gerileme yok.

Çarpılanlar fiyatların artmasından da çarpılmış oldu.

Bakanın işaret ettiği gibi büyük finansörler ise çarpılmadı.

Neden çarpılmadılar?

Çünkü onlar 18 lira olan doların 13 liraya, 12 liraya düşeceğini biliyorlardı. O gece doları 18 liradan bozdurup ertesi sabah 13-12 liradan tekrar dolar alıp servetlerine servet kattılar.

Doların düşeceğini nereden biliyorlardı?

Orası belli değil.

Bakan “büyük” olmalarına bağlıyor ama aralarında iktidarın Merkez Bankası’na arka kapıdan döviz sattıracağını önceden öğrenenler ve yurtdışından işlem yapanlar olabilir. Çünkü normal vatandaşın gece döviz düşüyor diye internetten bankasına girip dolar satması mümkün değil. Hem bankalar bu sistemi işletmiyor hem de gece olunca döviz alış ve satışı arasında çok geniş bir makas yaratıyorlar ki, alım satım olmasın. Her şeye rağmen gece bankasının sistemine girip çarpılmaktan kurtulmaya başaran vatandaş olmuş mudur? Olsa bile bu vatandaşların sayısının çok az olması yüksek olasılıktır. Hiçbir bankanın gece mesaisi yaparak mudilerini çarpılmaktan korumak gibi bir faaliyet içine girdiğini sanmıyorum.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bu gelişmeler üzerine "Benim Türk liram varken ne işin var senin halen yok dolardı, yok avroydu. Türk lirası, Türk lirası, alışacaksınız buna" dedi.

Türk lirası dolar, avro kadar değerli olsa sokaktaki vatandaş niye dövizle ilgilensin? Maaşını Türk lirasıyla alan işçi, memur emeklinin, alışverişini Türk lirasıyla yapan küçük esnafın geliri enflasyon karşısında erimiyorsa neden dolarla altınla uğraşsın? Tasarruf edebiliyorsa değerli Türk lirasıyla bankaya yatırır ve hak ettiği faizi alarak enflasyona karşı da korur.

Ancak öyle olmuyor.

Türk lirasına değer kaybettiren bir enflasyon var.

İktidar da faizleri enflasyonun çok altında belirleyince vatandaş mecburen dolar, altın alarak parasını korumaya çalışıyor. Yoksa dolar, avro aşkından değil.

Türk lirası enflasyon karşısında korunsa vatandaş dolara, altına koymaz.

Ayrıca bütün ihalelerini hazine garantili dolarla yapan, yeni uygulamaya soktuğu kur garantili mevduat ile Türk lirasını dolara, avroya endeksleyen de iktidar.

Dolayısıyla çarpan da çarpılan da ortada.

Bu durumda, başka bir sorumlu aramak veya sorumluluğu tuzağa düşürdüğü vatandaşa yüklemek doğru değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi