Fikret Bila
Kaybedecek neyiniz var?
İktidar ülkeyi yaz boz tahtasına çevirdi.
Ekonomi üzerinde kendine göre denemeler yapıyor.
Sanki ülke ekonomisini yönetmek çocuk oyuncağıymış gibi.
“Şunu bir deneyeyim, olmazsa bunu denerim, o da olmazsa başka bir şey deneriz” anlayışıyla ekonomi yönetilir mi?
Ülkenin ve tüm vatandaşların geleceğini belirleyecek kararlar deneme-yanılma yöntemiyle uygulanır mı?
İktidar öyle yapıyor.
Düşük faiz, yüksek kur politikası izliyor.
Döviz ve enflasyon patlayınca, “bu olmadı bir de tersini deneyelim” diyor.
Bu kez “yüksek faiz düşük kur” politikası deniyor.
“Yok bu da olmadı” diyor, tekrar “düşük faiz yüksek kur” politikasını deniyor.
Yine döviz ve enflasyon patlıyor.
O arada olan vatandaşa ve ülke ekonomisine oluyor.
Koca ülke sanki deneme tahtası…
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de Habertürk’ten Sevilay Yılman’ın sorularını yanıtlarken yeni ekonomi modeli tutmazsa “üzülürüm” demiş.
Ekonomi üzerine zar mı atıyoruz?
Tutacağından emin olmadığınız bir ekonomik modeli neden uyguluyorsunuz?
Tutmazsa, “tutsaydı iyiydi ama tutmadı, üzüldüm” deyip kenara mı çekileceksiniz?
Bununla da kalmamış, “Bitersek hep beraber biteceğiz. Kazanırsak hep beraber kazanacağız” diye devam etmiş!
Ekonomi üzerine kumar mı oynuyoruz?
“Ya hep beraber biteceğiz ya hep beraber kazanacağız” diye ekonomi politikası izlenir mi?
Hep beraber bitersek, “bir kumar oynadık kaybettik” mi denilecek?
Daha kötüsü de var.
Uygulanmakta olan ekonomik modelle ilgili karamsar olanlar Bakan’ın şöyle dediğini aktarıyor:
“Karamsar tablo çizenler var. Hiçbir şekilde bize inanmayanlar. Onlara diyorum ki; sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse eğer. 1000 çalışanımız var. 1000 kişiyle beraber bütün varlığımı kaybederim.”
Bu yaklaşım, ücretlilere “Sen önemli değilsin, kaybedecek neyin var ki” demektir. “Önemli olan bizim gibi sermaye sahibi olanlar, patronlardır” demektir. “Sizin kaybedecek bir şeyiniz yok en fazla enflasyon altında ezilirsiniz, biz zenginlerin kaybedeceği çok şey var, onun için bizim kaybetmemiz daha mühim” demektir.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın bakışı bu.
Çalışanlar kaybetse de olur, yeter ki sermaye kaybetmesin.
Ucuz ekmek kuyruğunda gözü yaşlı bekleyen emeklinin, işçinin, memurun, işsizin, çocuklarına süt, peynir, tereyağı alamayan annenin bir önemi yok! Onların kaybedecek bir şeyi yok!
Önemli olan siz ve sizin gibi varlıklılar.
Kaybedecek çok şeyi olanlar.
İktidar iş dünyasından bakan atamayı seviyor.
Devleti iş insanlarına yönettirmeyi tercih ediyor.
Ticaret Bakanlığı’nın başına ticaret dünyasından bir bakan atandı. Yaptığı ilk iş kendi şirketinden bakanlığına mal satmak oldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başında ülkenin en büyük turizm operatörlerinden biri var.
Sağlık Bakanlığı’nın başında hastaneleri olan biri var.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın başında özel okulları olan biri vardı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başında da şimdi bir iş insanı var.
Ticaretin de, sağlığın da, turizmin de, eğitimin de, ekonominin de hali ortada!
Kaybedecek bir şeyin yoksa önemin de yok!