Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Darbe İmamoğlu'na değil Cumhuriyet'e!

Aslında bugüne -aşağıda okuyacağınız- bambaşka bir yazıyla kayıt düşecektim.
Ama haberler art arda sökün etti. Önce
HALK TV ana haber sunucusu Ece Üner kanalda gözaltına alınıp polis eşliğinde savcılığa götürüldü. Yurt dışı yasağı ve denetim şartıyla bırakıldı.
Günün.. Ne günü.. Yılın, yakın tarihin en büyük bombası ise Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edildiği” haberiyle patladı. İsimlerinin önünde profesör ünvanı bulunan bir grup kişi -İstanbul Üniversitesi yönetimi- oturmuş.. 35 yıllık.. Yani 35 yıl boyunca üniversiteden YÖK’e ilgili her kurulun itirazsız onayladığı diplomayı geçersiz saymıştı. Açıklamadaki tam ifadeyle “YOKLUK VE AÇIK HATA” gerekçesiyle.

Yarın yurt içinden dışından yorumlara, tepkilere bakarız.
Ama ben sıcağı sıcağına Ahmet Hakan’a dair bir yorum yapmak istiyorum.
Hani bir programda Erdoğan Abdülkadir Selvi’ye çemkirmişti de.. “Gereğini yapacaksın. Bak Ahmet Bey yapıyor” demişti. İşte o cümledeki Ahmet Bey Ahmet Hakan’dı.
Ve öyle sanıyorum ki daha bugünkü yazısıyla şimşekleri üzerine çekmişti.

Yazıdan yapacağım alıntı ne demek istediğimi anlatacak:
BIRAK SAVAŞSINLAR: Ekrem ile Mansur arasında zaten doğal ve gizli bir savaş var. Bu doğal ve gizli savaş, AK Parti’nin zaten işine yarıyor. Bunu uzaktan izleyip keyfini çıkarmak varken olaya dahil olmaya çabalamak çok gereksiz.

KOMPLİKASYON ÇIKAR: Rakip adayı belirlemek için planlar yapmak, kâğıt üzerinde çok başarılı durabilir. Ancak bu işler, kâğıt üzerinde durduğu gibi durmaz. Müthiş risklidir. Büyük komplikasyonlara gebedir. Her türlü arızayı çıkarabilir.

TERS ETKİ: “Ekrem mi / Mansur mu” planlarının nasıl bir etki üreteceğini bilmek mümkün değildir. Bu tür mühendislikler, istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Hayal ettiğinle gerçekleşen aynı olmaz. Belki de hayal ettiğinin tam tersi gerçekleşebilir.

ASIL RAKİP BELLİ: AK Parti’nin Ekrem mi / Mansur mu / Özgür mü diye planlar yapmasına hiç gerek yok. Çünkü Erdoğan’ın asıl rakibi bellidir. Asıl rakip: Ekonomidir, enflasyondur, emekli maaşıdır. Bunlarla mücadele etmek yeter de artar bile.

Bu analize bir de kulis notu eklemişti Ahmet Hakan. Ona göre Ekrem dediği İmamoğlu ile ilgili söylentiler tamamen palavraydı. Plan falan da yoktu.

“OTUR AHMET SIFIR” demiş midir birileri, kim bilir. Bence bunun da ötesinde üzeri çizilecek ölçüde bir kızgınlık söz konusudur.
Zira bu kez doğruyu itiraf ederek, Saray’a “senin asıl sorunun ekonomidir, enflasyondur” mesajı vermiş.. Ve Erdoğan medyasının kırmızı çizgilerini aşmıştır.

Bu en sıcak saatte Ahmet Hakan ile ne uğraşıyorsun demeyin. Onun bile görüp söylemek zorunda kaldığı ASIL SORUN belirleyecek önümüzdeki günleri.. Erdoğan da sofrasına peynir, et koyamayan milyonların tavrı / oyu ile er ya da geç gidecek!!
Unutmayın en karanlık saatler güneşin doğmasına yakın anlardır.

İSMAİL SAYMAZ'A ÖRGÜT ARIYORUZ!

Ergenekon günlerinden unutulmaz bir vakadır: Eski istihbaratçı Hanefi Avcı, OdaTV davasının yanı sıra Devrimci Karargah davasına da yazılmıştı.

İlk duruşmada bir araya geldiklerinde de olanlar olmuştu. Devrimci Karargah sanıkları Hanefi Avcı’ya hakaretler etmiş, ayakkabı fırlatmıştı.

Bir de üniversite öğrencisi Erdal Kozan’ı hatırlıyorum: Gezi günlerinde tutuklanmıştı. Karşısına da tam 9 örgüt adının yazıldığı bir iddianame çıkmıştı. Delikanlı da hakime sormuştu:

“Arama kararında 9 örgüt var. Hangi örgüt üyesi olduğum belirtilmemiş. Örgütü siz mi seçiyorsunuz, yoksa biz mi beğeniyoruz?”

Yıllar yıllar sonra benim de başıma geldi. 7 küsur yıl hapis istemiyle yargılandığım davada cihatçısından PKK’sına ne kadar teröre örgütü varsa soruşturulmuştum. Ama neticede hangisiyle ilgili propaganda yaptığım belirtilmemişti.

Ben, biraz 75 yaşın verdiği ağırlıkla biraz da son aylardaki sağlık sorunlarımın baskısıyla meseleyi kurcalamadım. “Hangi örgüt” diye sormadım.

Ama bugün İsmail Saymaz’a “tahminini” sordum. “Tahminini” diyorum. Zira yurt dışı yasağı olduğunu havaalanında pasaportuna el konunca anlamış.. Ama nedenini bir türlü öğrenememişti.

İlginç tabii. Onca karanlığı haberleriyle aydınlatan gazeteciler, kendi başlarına ne geldiğini veya gelebileceğini bilemiyor. Öğrenemiyor.

Nitekim ne İsmail ne de avukatı öğrenebilmiş: Hakkında yurt dışı yasağı getirilecek kadar ciddi bir iddia ne olabilir!

Arayıp sordum. En ufak fikri yok. Fikri yok, çünkü ne kendisine ne de avukatına bilgi vermişler. “GİZLİLİK KARARI VAR” deyip geçmişler.

İnsan iyice merak ediyor değil mi!

Gizlilik kararı hangi düzeyde iddia / kanıt / tanık / belge olunca verilir!

İsmail “hiçbir fikrim yok” dedi yine. Ama elbette bir tahmini var. Saray (görevlisi demek çok ağır olur herhalde) sevdalısı kalemleri Erdoğan’ın ufukta beliren “medya operasyonunu” yazıp duruyor ya..

Mesela Cem Küçük açık açık yazdı ya:

“Halk TV özellikle Gezi darbe girişimi başarılı olsun diye üç ay yayın yaptı. O yayınları inceleme süreci bitti. Operasyonun düğmesine basılması an meselesi. Ramazan Bayramı’ndan önce olur mu bakacağız."

Ve, Gezi’yi “seçilmiş hükümete darbe girişimi” diye niteleyip soruşturmanın, davanın nerelere varabileceğini işaret etti ya..

Tahmin zor değil.

Yine de bir örgütten söz edilebilir mi, emin değilim.

Hani bir dizi tanım vardır:

* Örgüte üye olmak..

* Üye olmamakla beraber örgüt için çalışmak, propagandasını yapmak..

* İltisaklı olmak.. vs.

Böyle ciddi bir meselede tuhaf kaçacak belki ama, “iltisak” TDK’ya göre “kavuşmak” anlamına geliyor. Milliyet’in bir yorumuna göre de “uzun bir aradan sonra bir araya gelen ve özlem gideren aşıklar” anlamı taşıyor.

Eğer İsmail ya da Halk Tv’den bir gazeteciyi önümüzdeki günlerde bir davanın kahramanı olarak görürseniz, bilin ki Saray ve kalemlerinin “DEMOKRASİ AŞKINDAN”.

Zaten Adalet Bakanı Tunç dün o aşkı vurguladı. Türkiye’de basın özgürlüğü hiçbir ülkede yoktu. Cezaevindeki gazeteciler de gazetecilikten değil örgütten, iktidara darbe girişiminden yatıyordu.

Bakan yalan söyleyecek değil ya! Bu net açıklamadan sonra bize İsmail’in örgütünü ve iktidarı ne yolla devirmeyi tasarladığını bulmak kalıyor.

Sonra sıra Halk TV’ye onun için döşenen yoldan geçip mi gelir?

Tam 80 ilde milyonlarca kişinin katıldığı.. İstanbul’daki protestolarda Gezi Parkı’ndaki çadırlar FETÖ işi olduğu açık bir kumpasla yakılınca gerilimin yükseldiği.. Her yönü ve açısıyla “HABER” olan bir durumu yayınlamak nasıl suç olacak, bilemiyorum.

Eğer öyleyse, bundan, kanalın o sıradaki söz sahibi Deniz Baykal ve daha sonra kanalın başına geçen kızı Aslı Baykal payını alacak mı? Onu da bilemiyorum.

Türkiye’de gazetecilik ne kadar heyecan verici değil mi!

Bakıyorum dünya medyasına; kuantum mekaniğinin hayatımıza etkileri ne olur.. Yapay zeka ile sonumuzu mu hazırlıyoruz.. Uzayda 10 ay kalan astronotların vücutlarında ve hatta DNA’larında nasıl tahribat yaşanmıştır gibi soruları tartışıyor.

Bizdeki soru ise hem çok heyecanlı hem de itiraf edin çok seksi:

“HANGİ ÖRGÜTTENSİN CANIM..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Sivil darbenin kazananları kaybedenleri

19 Mart 2025 Çarşamba 11:11

Eti birilerinin, kemiği sizin!

17 Mart 2025 Pazartesi 15:38

Godot değil ama Yaren geldi!

15 Mart 2025 Cumartesi 14:23

Çağlayan'a giderken...

10 Mart 2025 Pazartesi 16:09

Okul ve nafaka zulmü!

07 Mart 2025 Cuma 13:32

Yalana "yalan" diyebilmek

05 Mart 2025 Çarşamba 15:15

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!

04 Mart 2025 Salı 16:11

Son gerçek bükücüler!

03 Mart 2025 Pazartesi 16:01