İnkâr politikası

İktidar gerçeği inkâr etmeyi temel politika haline getirdi.

Kendi aldığı kararları da inkâr ediyor. Kararı başkaları vermiş gibi yapıyor. Artık kim inanırsa, kim kanarsa onu kâr sayıyor.

İktidar sözcüleri “hiçbir ekonomik neden yokken dolar füze gibi fırladı” diyebiliyor ve ardından televizyona çıkan iktidar yanlıları “Dış güçler yapıyor, Erdoğan’ı yıkmak için harekete geçtiler, dövizle yıkmak istiyorlar” diye halkı kandırmaya çalışıyor.

Oysa gerçek bu değil.

Doların fırlaması için ekonomik neden yok mu?

Var.

Dolar, iktidar faizi enflasyonun altına çektiği için yükseliyor.

Bu kadar açık.

Faizi indiren ve ısrarla indireceğini söyleyen dış güçler değil. Bizzat iktidar. Ama değilmiş gibi davranıyor. “Ben söyleyeyim de ister inanın ister inanmayın” havasında.

Faizin düşük, kurun yüksek tutulması iktidarın seçtiği politika. Bu politikanın doğal sonucu olarak dolar yükseldikçe maliyetler arttığı için fiyatlar da füze gibi yükselmeye başladı. Tarafsız bilim insanlarının saptamalarına göre yıllık enflasyon yüzde 58’e dayandı. Son faiz kararı ile dolar ve fiyatlar fırlayınca halk daha da fakirleşti.

Ama iktidar bunu da inkâr ediyor. Fakirliği övüyor, yüceltiyor. Allah’ın fakirlikte sınadığını söylüyor. “Fakirlerin yeri cennettir” diyor. Sokaktaki vatandaşın “Allah hep fakirleri mi fakirlikle sınıyor, zenginleri niye sınamıyor” sorusuna bir yanıt veremiyor.

Yaklaşım aynı; “ben söyleyeyim kaç kişi inanırsa kârdır.”

İktidar bununla da yetinmiyor bir de parasını korumaya çalışan vatandaşı suçluyor. Hem de çok ağır bir şekilde.

“Devletin verdiği Türk lirasını dövize yatırmak ahlaksızlıktır” diyebiliyor.

Kim bu ahlâksızlar?

Bankada tasarrufu olacak haldeki şanslılar. Gelirinden para artırabilenler.

Enflasyonun altında ezilmemek, parasının değerini korumak için vatandaşın döviz alması niye ahlâksızlık olsun?

2001 krizinde de vatandaş maaşını alır almaz birkaç gün içinde erimesin diye dolar alırdı. Bugün de öyle yaparak, maaşını harcamalara yetiştirmeye çalışıyor. Bunun sorumlusu vatandaş değil Türk lirasını değersizleştiren iktidardır.

Vatandaşın döviz alması ahlaksız ise müteahhitlere hazineden döviz garantili ihale vermek ne oluyor? Vatandaşın tasarrufuyla veya maaşıyla dolar alması ahlâksızlık ise aynı vatandaşın lirayla ödediği vergilerle müteahhide dövizle ödeme yapmaya ne demek gerekiyor?

Bu çarpık mantığı eski Merkez Bankası Başkanı ve İYİ Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz sert bir şekilde şöyle eleştirdi:

“Önce şunu sorgulayacaksın; krediyle veya kendi kazancıyla yurttaş niye yabancının parasını kendi parasına tercih ediyor? Kanunsuz vergi olan enflasyonla yurttaşın cebinden çalmayacaksın. En büyük ahlaksızlık enflasyonla çalmaktır. Temel mesele TL’nin itibarını korumaktı.”

Döviz almak bir yana borç harç geçinmeye çalışan vatandaşlar ise ucuz ekmek kuyruğunda saatlerce bekliyorlar. İstanbul’da ekmek 3,5 liraya çıktı. Vatandaş halk ekmek büfelerinin önünde kuyrukta. Aynı durum Ankara’da da var. Ankara’da ekmek 2,25 lira. Belediyenin ürettiği halk ekmek ise 1,25 lira. Ankaralı da halk ekmeğin önünde ucuz ekmek alabilmek için saatlerce bekliyor. Vatandaş daha ucuza satılan, bir gün önceden kalmış bayat ekmeği almayı tercih ediyor.

Süt, peynir, zeytin, yumurta, zeytinyağı lüks ürünler sınıfına girdi. Sokak röportajlarında vatandaş en fazla fiyat artışlarından şikâyetçi.

Vatandaşın son birkaç haftada yaşadığı fiyat şokunun nedeni iktidarın Türk lirasının değerini düşürmesidir.

Bu da dış güçlerin işi olmadığı gibi fakirlikle sınanma falan da değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi