İktidar KGF ile başkanlık referandumundaki mucizenin peşinde

Seçime doğru iktidarın en büyük silahlarından biri KGF (Kredi Garanti Fonu) olacak gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün KGF desteğiyle verilecek yeni bir kredi paketinin hazırlığının tamamlanmak üzere olduğunu açıkladı.
KGF, bankaların vereceği kredilere kefil oluyor. Bu sayede özellikle küçük firmalara ve esnafa çok kolay kredi verilebiliyor.

Türkiye KGF kefaletiyle kredi pompalanması olgusuyla ilk kez 2017’deki başkanlık referandumundan önce tanışmıştı. Referandum öncesinde evet ve hayır bıçak sırtıydı. Mart 2017'de KGF büyüklüğü 20 milyar TL’den 250 milyar TL'ye çıkarıldı. 2017 yılında 298 bin adete yakın kredi program kapsamında kullandırılarak, 208 milyar TL’lik bir kredi hacmi oluşturuldu. (GSYH'nin yaklaşık yüzde 7.6'sı.)

KGF kefaletiyle açılan dev kredi paketine karşılık esnaf ve küçük işletme sahiplerinin bir kısmı da Erdoğan’a bir kredi daha açtı. “Win-win” oldu, iki taraf da kazandı.

İktidarın 2017’de KGF kredilerinin doğurduğu etkiyi unutmadığı ve bu yıl tekrarlamak istediği ortada. Elbette bunu benim yukarıda açıkladığım kabalıkta, seçim ayarlı bir adım olarak değil, istihdama, teknolojiye, Ar-Ge’ye yönelik devlet destekleri, esnafa, KOBİ’lere “cansuyu” olarak açıklayacaklar. İnanmayın. Çünkü 2017’deki uygulamanın sonuçları, iktidara sandıkta ekstra oy getirmek dışındaki işlevinin sınırlı olduğunu ortaya koyuyor.

2017’de açılan KGF paketinin sonuçlarıyla ilgili olarak bu yıl önemli bir araştırma yayınlandı. İçlerinde Merkez Bankası uzmanlarının yanı sıra Chicago Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ufuk Akçiğit de vardı.

“Kredi garanti programlarının firma düzeyindeki etkisi: Türk kredi garanti fonundan bulgular” başlıklı araştırmada imzası bulunan diğer iktisatçılar, Ünal Seven, İbrahim Yarba ve Fatih Yılmaz’dı.

Araştırma şunu ortaya koydu: KGF kredileri, istihdam, satış, stoklar, likidite vb. göstergelerde kısa vadeli pozitif etki göstermekle birlikte, firmaların uzun dönemli sürdürülebilir büyüme performansına katkı sunabilecek verimlilik artışı odaklı (makine ve teçhizat, Ar-Ge gibi) yatırımlara ciddi bir etki yapmadı.

Evet, KGF kredisi alan firmaların çalışan sayılarında artış yaşandı ama bu artış yüzde 17 ile sınırlı kaldı.

Daha önemlisi, KGF destekli kredi kullanan firmaların kullanmayanlara kıyasla borçluluklarında genel bir artış yaşandığı görüldü. KGF desteği almış mikro firmalar, ortalamada, almamışlara göre yaklaşık yüzde 45 daha fazla temerrüte düşme, yani borcunu ödeyememe eğilimi gösterdi.

Yine makaledeki bulgulara göre 2017’deki KGF paketi, şu veya bu sebeple (Bir kısmı elbette Hükümet’in yanlış politikaları nedeniyle) iflasın eşiğine gelen firmaları zorla yaşatmaya yaradı. Bu da bu işletmelerin patronları ve yöneticileriyle iktidar arasında minnet ilişkisi kurulmasını sağladı. (Bu elbette benim yorumum.)

KGF ile iflasın eşiğindeki firmaların zorla yaşatılmasının sakıncalarına araştırmada şöyle dikkat çekildi: “Kredi genişlemeleri, özellikle ekonomik daralmalar sırasında karşı döngüsel bir politika aracı olarak kullanıldığında, verimli olmayan firmaların hayatta kalmasına izin vererek ‘yaratıcı yıkım’ mekanizmasının etkin bir şekilde çalışmasını engelleyebilmektedir. Bu durumun verimlilik ve uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyüme için olumsuz sonuçlar doğurabileceği literatürde genişçe yer almaktadır. Artan firma borçluluğu ile kredi temerrütleri arasındaki pozitif ilişki, orta ve uzun vadede finansal istikrar açısından değerlendirilmelidir.”

2017’de açılan KGF paketi Türkiye ekonomisinin o dönemdeki büyüklüğüne kıyasla devasa denebilecek bir boyuttaydı. 2022 paketinin büyüklüğünü ise henüz bilmiyoruz. 2017’dek etkiyi doğurabilmesi için elbette onun da devasa olması gerekiyor. Tabii ki bizim, halkın vergileriyle finanse edilecekler.

KGF desteğiyle 2023’te, 2017’deki gibi şapkadan tavşan çıkar mı? Heraklit’in dediği gibi aynı nehirde iki kez yıkanılmaz. Türkiye’nin sorunları, KGF paketiyle düzeltilebilecek seviyeyi çoktan geçmiş durumda.

KGF paketinin enflasyonu daha da azdıracak olmasına hiç değinmedik bile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi