İkinci Turun Üç Bilmecesi

Bugün 24 Mayıs Çarşamba, cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs’taki ikinci turuna sadece dört gün var... İnsan hayatına göre çok kısa, Türkiye’deki siyasetin çıldırmış ritmine göre yeterince uzun bir süre. Bakalım Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu bu kalan dört günde, 28 Mayıs’ın Türkiye’nin kaderinin oylanacağı bir referandum olduğu gerçeğini zihinlere nakşederek, gidişattan rahatsız seçmenin ruhundaki seferberlik duygusunu sonuç almak için yeterli bir seviyeye çıkarmayı başarabilecek mi?

Elbette ki kolay değil ama imkânsız da değil.

Birçok nedenden ötürü kolay değil.

Çünkü bir kere, 14 Mayıs öncesinde muhalif seçmenin sahip olduğu büyük ümit ve beklentilerin 15 Mayıs sabahında yerini benzer nispetteki ümitsizliğe ve hayal kırıklığına bırakmış olduğu gerçeğiyle mücadele etmek gerekiyordu.

Şimdi sahadaki yükün büyük ağırlığı Kılıçdaroğlu’nun omuzlarında; İstanbul’da ise İmamoğlu’nun cansiperane bir mücadele verdiği görülüyor.

Moralsiz bir seçmenle de başarılır elbette; yeter ki bu seçmen bugünkü ahval ve şeraitte Kılıçdaroğlu’na kazandırmaktan başka çaresinin olmadığını görsün, bozuk bir moralle de olsa sandığa yeniden gidip, kendisinin ve çocuklarının geleceği için görevini yerine getirsin.

Lakin malum, birinci turda sandığa gidenlerin yeniden oy vermeleri için motive etmek muhalefete yetmiyor.

3 milyon seçmenin oyu

Kılıçdaroğlu’nun birinci turda oyunu Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan için kullananların büyük çoğunluğunu da ikna etmesi lazım ki kazanma potasına girsin. Bu da yetmez; Kılıçdaroğlu, adaylarının çekildiğini bildikleri halde “evet” mührünü Muharrem İnce’ye basan 236 bin protestocu seçmeni de ikinci turda yanına çekmeyi başarmalı.

Millet ve Cumhur ittifaklarının dışındaki üçüncü grupta yer alan toplam 3 milyon 67 bin seçmen oyların yüzde 5,60’ını oluşturuyor ve Kılıçdaroğlu bu gruptan açık ara büyük bir pay almadan ikinci turda rakibiyle kafa kafaya gelemiyor.

Ve işte tam bu noktada işler biraz karışıyor gibi...

Çünkü işin sonunda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var.

Kürt oylarından söz ediyorum.

Üçüncü gruptakilerin oylarını cezbetmek için meyledilen ve hatta bazen ayarı da kaçan milliyetçi ve şahin söylem, bundan rahatsız olan bir Kürt seçmenin yeniden sandığa gidip Kılıçdaroğlu’na oy verme isteğini azaltır mı?

Bu, ikinci turun bilmecesidir. Sorunun cevabı 28 Mayıs akşamı alınacak.

Mamafih, Yeşil Sol Parti (YSP) tandanslı Kürt seçmenin birinci turdaki eğilimini ciddi fire vermeksizin muhafaza edeceği hususunda iyimser olmayı düşündürten iki faktör var.

Birincisi, YSP ve HDP yönetimlerinin söz konusu üslup değişikliği karşısında sessiz kalmayı yeğliyor oluşudur.

YSP ve HDP yönetimleri 17 Mayıs’ta, ikinci turda da birinci turda olduğu gibi Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldıklarını açıkladılar.

İkinci faktör ise birincisi gibi değişken değil sabit: Bilindiği üzere Kürt hareketinin seçmen tabanı, seçim sandığını kitlesel gücünü gösterme fırsatı olarak görür ve oluşturulan tercih doğrultusunda oyunu disiplinli bir şekilde kullanır. Birinci turda tam da bunu yaptılar; fevkalade pragmatik hareket ettiler, çünkü 2023 Cumhurbaşkanı Seçimi’nin gerçekte otoriter rejimin oylandığı bir referandum olduğu gerçeğini herkesten önce onlar kavramıştı.

YSP seçmeni ikinci turda bu parametreler içinde mi hareket edecek, göreceğiz.

İkinci bilmece: Sığınmacılar

Kılıçdaroğlu’nun sığınmacılar meselesinin çözümü konusunda birinci tur öncesinde izleye geldiği düşük profilli ve ölçülü tutumdan uzaklaşarak pozisyonunu sertleştirmesinin olası sonuçları, ikinci turun ikinci bilmecesidir.

Sığınmacılar meselesinin neden olduğu tehdit Türkiye açısından milli kriz boyutundadır ve abartısız, bu büyük bir beka sorunudur.

Kılıçdaroğlu’nun da bu gerçeğin farkında olmadığı varsayılamazdı. Sığınmacılar sorununun çözümüne kampanyasında yeterli yeri hak ettiği üslupla ayırmakta istekli davranmamasının, AKP kökenli Gelecek Partisi ve DEVA’nın Millet İttifakı’nın bileşenleri olmalarına atfettiği önemden kaynaklandığını düşünüyorum.

Bu iki partinin liderlerinin siyasi müktesebatı malum. Özellikle de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nunki... Kendisi, Türkiye’nin başına Suriye ve Suriyeliler sorunlarının açılmasının ikinci dereceden sorumlusudur. Baş sorumlu tabii ki Erdoğan’dır.

Kılıçdaroğlu, sığınmacıları mümkün olan en kısa sürede ve gerekirse sert önlemler de alarak geri gönderme taahhüdünde bulunursa, bu sayede gelecek milliyetçi oylarla rakibi Erdoğan karşısında eşitliğe yakın bir seviyeyi tutturabilir mi?

Diğer taraftan unutmayalım, yüzdesi küçümsense bile Gelecek Partisi ve DEVA’nın oylarını kaçırma lüksü de olamaz Kılıçdaroğlu’nun. İkinci turda her oy önemli.

Eski Ata İttifakı ve Muharrem İnce oylarını alırken AKP kökenli iki partiyi de küstürmemek... Kolay değil elbette ama mümkün.

Gelin görün ki yine de yetmiyor kazanmak için.

Böylece, ikinci turun üçüncü bilmecesine gelmiş olduk.

Üçüncü bilmece: Sandığa gitmeyenler

Birinci turda yarışan üç adayı da oy vermeye layık görmediği için 14 Mayıs’ta sandığa gitmek yerine evinde oturmuş ya da o gün yurttaki güzel havadan istifade ederek gezmeye çıkmış bir seçmen daha var ki ona da ulaşmak ve ikinci turda sandığa gitmezse neleri kaybedeceğini göstermek gerekiyor.

İkinci turun kaderini az farkla belirleyecek seçmen kitlesinin birinci turdaki adaylardan hiçbirine yüz vermeyenlerden oluşması ne tuhaf değil mi? Ya da bunun da ötesinde siyasetle, ülkenin kaderiyle falan ilgilenmeyen, kararlı apolitik kitlenin uyandırılması... Bu da şart.

Kılıçdaroğlu kazanmak için kalan dört günde önce kendi seçmeninin tamamını yeniden sandığa gitmeye ikna ettiğine emin olacak, sonra ikinci tura kalamayan diğer iki adaya oy vermiş seçmenin büyük çoğunluğunu yanına çekecek ve nihayet apolitik ya da politika karşıtı bir kitleye kendisini benimsetecek.

Yoksa her şey çok daha kötü olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kadri Gürsel Arşivi