İKİ İNATÇI

Sergen Yalçın’ın oyunu ellememe, Altay Bayındır’ın takımını yarıştan koparmama inadı, Süper Lig’in kader maçlarından birinin berabere bitmesini sağladı. Sergen Hoca, yorulan takımına çok geç müdahale etti ve 2 puan bıraktı, Altay Bayındır son saniyeye kadar takıma galibiyet hayali aşıladı. İkisinin de istediği olmadı.

Her ik takım da maça dengeli başladı ancak özellikle Fenerbahçe daha diriydi. Beşiktaş’ın en fazla göze batan ve pek alışık olmadığımız handikapı ise orta sahadaki ikinci topları alamaması ve sık sık yaptıkları pas hatalarıydı. N’Sakala, her zamanki dengesiz ve acemeci hareketleriyle siyah beyazlılara çok gergin bir 45 dakika izletti.

Fenerbahçe, oyun olarak Osayi Samuel’in bulunduğu kanada doğru devrildi çünkü Samuel, Larin – N’Sakala kanadını tek başına yeterince zorluyordu. Hatta Nazım Sangare’nin Beşiktaş ceza sahasına cirit atmasının sebebi de onun varlığıydı. Siyah beyazlıların savunma konsantrasyonu genel olarak Samuel’in üzerindeydi. Beşiktaş’ta ise Ghezzal, gezerek oynadı. Merkeze geldi, sağ kanada geldi, asli görev yeri olan sol kanattan savunma arkasına ters toplar attı.

Her iki takım da savunma arkasına hızlıca sarkmanın, en kestirmeden gole gitmenin ve öncelikle rakibine alan bırakmamanın peşindeydi. Yine de yüksek tempoda, mücadele düzeyi ortalamanın üzerinde bir ilk yarı izledik.

Maçtan önce her iki takımdan şimdiye kadarki performansı nedeniyle birer oyuncuya ödül verecek olsam, Fenerbahçe’den Altay’ı seçerdim. Beşiktaş’tan zirveyi zorlayacak bir kaç isim daha mutlaka çıkacaktır ama ben ödülü Ghezzal’a verirdim. İkinci yarının başında Ghezzal, kazanılan duran topta bu maça kadar yaptığı en iyi şeyi yaptı ve Fenerbahçe ceza sahasının en ölümcül yerine müthiş bir top attı. Vida ile buluşan top 48’de ağlara gönderdi.  Altay’ın sahneye çıkmasına ise daha süre vardı.

Bu andan sonra Fenerbahçe ya lige havlu atacak ya da tutunacaktı. Yediği golün de etkisiyle öne doğru atılan Fenerbahçe, Beşiktaş savunma ve orta sahasını baskıladı. Ancak baskıdan gol çıkaramadığı her dakika geride daha büyük boşluklar bırakmaya başladı. Bu boşlukları zaman zaman kullanan Beşiktaş’ın karşısına Altay çıktı ve Fenerbahçe’yi ısrarla oyunda tuttu. Kalecisi sayesinde oyuna tutunan Fenerbahçe, gözünü iyice kararttı ve rakip yarı alana yerleşti. Bu anlarda Beşiktaş üst üste 2 ya da 3 isabetli pas yapabilse farkı kolayca arttırabilirdi. Ancak fiziksel açıdan Fenerbahçe’nin baskısına diş geçiremedi. Özellikle Sosa’nın oyuna girmesiyle Fenerbahçe orta saha dominasyonunu arttırdı ancak aynı zamanda yumuşak ve kontralara karşı savunmasız kalması gerekiyordu. Sarı lacivertliler bu defosunu pek göstermedi. Ya da Beşiktaş o defoyu yeterince görünür kılamadı. Çünkü pek tehdit edemedi. 73’te Sergen Yalçın’ın yaptığı Mensah tercihi, oyuna giren oyuncuya çok güvendiğinden değil, Ljajic’e daha fazla tahammül edemediğindendi. Ancak oyuna giren Mensah da pek ortalarda görünmedi. Özellikle kaleyi tam karşısına aldığı pozisyonda büyük farkla auta attığı şut, fiziksel olarak da mental olarak da ne durumda olduğunu gösteriyordu. Aynı top, Beşiktaş’tan başka herhangi bir oyuncunun ayağına gelse en azından kaleyi bulurdu. Sergen Hoca’nın Ljajic’in yerine N’Koudou deişikliği yapmamasına anlam veremedim. Çünkü potansiyel boş alanları çok daha etkin kullanabilir hatta üzerindeki Fenerbahçe baskını  kolayca kaldırabilirdi.

Sahanın Fenerbahçe adına en tehlike yaratmaya müsait ismi Samuel yerini Ozan Tufan’a, Valencia ise Ferdi’ye terk ettiğinde Fenerbahçe ya ikinci golü yiyecek ya da eşitliği bulacaktı. Bu maçın böyle bitmesine razı olmadığını net şekilde gösterdi Erol Bulut. Buna karşın Sergen Hoca pasif kaldı. 88 civarı oyuna girmesini istediği N’Koudou sahaya adım atana kadar Beşiktaş beraberlik golüne yakalandı. Oysa o gol gelmeden önce herhangi bir anda oyuna girebilseydi belki de maçı kıracak oyuncu olacaktı. Ayırca ev sahibi takımda gözle görünür bir yorgunluk da ortaya çıktı. Hafta içinde oynanan ve 120 dakika süren Başakşehir kupa maçının acısı maçın son anlarında Atiba, Ghezzal, Aboubakar başta olmak üzere neredeyse tüm takımın yüzünden okunuyordu. Fenerbahçe’de uzun süredir forma giyemeyen ama enteresan şekilde ligde attığı 4 golün 2’sini Beşiktaş’a atan Ozan Tufan, gol sayısını 5’e, Beşiktaş’a bu sezon attığı gol sayısını ise 3’e çıkardı. Her ne kadar Beşiktaş savunmasının çok geri gömüldüğü için yardımcı olduğu bir gol olsa da Ozan’ın topa verdiği sert kavis çok şıktı.

Beraberlikten sonra biraz öne atılıp, baskıyı nispeten kıran Beşiktaş’ın karşısına yine Altay çıktı. Takımını en azından 1 puanda tuttu. Ayrıca son ana kadar arkadaşlarına da kazanma umudu verdi. Ancak bu değerli çabası Fenerbahçe adına yeterli olmadı. Beşiktaş ise bana göre Sergen Yalçın’ın oyuncu değişikliklerini geç ve hatalı yapması nedeniyle bir rakibini ligin dışına itme fırsatını kaçırdı.  Özetle Beşiktaş, bu sene gösterdiği üstün teknik direktörlük performansı sonrası uzunca süre sonra Sergen Yalçın’ın oyuna müdahale etmeme inadı yüzünden 2 puan kaybetti, Fenerbahçe ise Altay’ın inadı sayesinde son saniyeye kadar trene binmeye uğraştı. Ancak o uğraşın sonucunu galibiyet olarak alamadı ve bence şampiyonluğa veda etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Durukan Arşivi