Gong Çaldı: Satıyorum
Satıyorum, Sat-tım!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ifadesiyle “devralınan enkazın” kaldırılması için kürek kürek döviz lazım…

Bu yılın sonuna kadar Türkiye 207 milyar dolar borç ödeyecek.

Bütçede oluşan 2 trilyon liralık açık kapatılacak.

Seçim sürecinde pembe tabloda ısrarcı bir tutum takınan iktidar ile artan hayat pahalılığına işaret eden muhalefetin “akılcı politikalar” söyleminde buluşuyor olması, ekonomik sorunların çözüm yollarında kesiştikleri manasına gelmiyor.

İktidar daha işin başında şirketlere tanıdığı vergi muafiyetlerine dokunmadan, halka yüksek oranlı vergiler salarak safını belli etti.

Kamucu ekonominin adı bile geçmiyor. Hatta devletin gelirler politikası kamunun mülksüzleştirilmesi üzerine inşa ediliyor.

Parsel parsel arziler, Türk Telekom gibi en gözde şirketler satılıyor. AKP iktidarı süresinde gerçekleştirilen 62 milyar dolarlık özelleştirme bu politikanın en önemli kanıtı.

Şimşek’in izlediği yola bakalım…

Yoksul kesimden alınıp, sermayeye transfer edilen kamu kaynağının peşine düşmek yerine halka vergi salıyor.

Peşinden zam üstüne zam yağıyor.

Döviz kurundan hangi ürün grubu, hangi sektör ne oranda etkileniyor diye sorgulamadan herkes kafasına göre sattığı ürüne zam yapıyor.

Yabancı sermayeyi ülkeye çekmek üzere yollara düşen AKP iktidarı “yerli ve milli” sloganının üzerini çizilmekle kalmıyor, kurumsal yapıları da devre dışı bırakıyor.

Şimşek izlediği ekonomik politikanın eksik kalan bacağının ya farkında ya da yabancı yatırımcı “öyle” istediği için kamuda tasarruf genelgesi yayımlıyor, kara parayla mücadele ofisi kuruyor.

Devletin zirvesinde yankılanan meşhur sözü hatırlayalım; İtibardan tasarruf olmaz!

Şimşek kredi maliyetlerini aşağıya çekmek için “yolsuzluk” ve “rüşvet” çarkını yağlayan kara parayla mücadeleyi de programına alıyor.

Batı sermayesine yapılan sunumlarda kullanılabilecek şık mesajlar…

Erdoğan’ın dış aktörlerle ile temasından önce bu çalışmaların yetişmiş olması da büyük başarı!

İsveç’in NATO üyeliğinde oynadığı kilit rolü değerlendiren Türkiye, Amerika ile yakınlaşacak bir kanal açmış görünüyor.

Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Litvanya'daki NATO Zirvesi sonrası yaptığı basın açıklamasında, Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden görüşmesinin ekonomi açısından çok önemli sonuçları olacağını vurguluyordu.

Açıklamanın alt metninin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın görüşlerini içerdiğini söylemem gerekmez sanırım.

Nedeni biliyorsunuz; Ticaret Bakanlığı’na bağlı Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde yer alan TAİK, Erdoğan’ın onayı olmadan hiçbir açıklama yap (a) maz!

Türkiye’ye ABD ve Avrupa’dan “sıfırdan” yeni bir yatırım gelir mi? Asıl yanıtlanması gereken soru buysa, TAİK cephesinden bu yönde ümit besledikleri yolunda bir izlenim edindim.

ABD Başkanı Biden’ın ve İsveç’in NATO Zirvesi’nde Erdoğan’a verdiği sözler havada kalmazsa…

ABD ver AB’ye yanaşan bir Türkiye’nin Körfez’de de cazibesi artıyor.

Sıcak gelişme şu: Erdoğğan’ın 17-19 Temmuz tarihleri arasında DEİK koordinasyonunda 200 iş insanı ile tamamlayacağı Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ziyareti.

Zengin Araplar, Türkiye’ye ne kadar para sokacak?

Erdoğan’ın yola çıkamadan önce Atatürk Havalimanı’nda yaptığı basın toplantısında kendisine yöneltilen “BOTAŞ’ı satacak mısınız” sorusuna verdiği, “Neyi satıp, neyi satmayacağımızı iyi biliyoruz” yanıtından da anlıyoruz ki, satılacaklar listesi cepte…

Biz bilmiyoruz!

Körfez turuna hazırlık bakanlıklar tarafından yapıldı. Türkiye’nin varlıkları, yatırım öngörüleri Erdoğan’a arz edildi.

Bir örnek vermek gerekirse; Ulaştırma Bakanı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu İzmir Alsancak Limanı’nın Körfez ülkelerine satışı iddialarını doğrulamıştı.

Yabancı sermayenin Türkiye Varlık Fonu (TVF) şirketleri üzerinden de Türkiye’de varlık satın alması sürpriz olmaz. TVF İcra Kurulu Başkanı Salim Arda Ermut ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ikilisinin gayretleri bu noktada karşılık bulabilir.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Suudi Arabistan Belediye, Kırsal İşler ve Konut Bakanı Majid Al-Hogail başkanlığında iş dünyasından 20’şer kişilik heyetlerle, 11 Temmuz’da Ankara’da gerçekleştirilen “Yuvarlak Masa Toplantısı” na, müteahhitlerin yanı sıra Koç Grubu’nun bilgi teknolojileri şirketi Koç Sistem ve Doğan Grubu’nun e-ticaret şirketi Hepsiburada’nın yöneticileri de katılmıştı.

Bakan Bolat, Yuvarlak Masa Toplantısı'nı "Müteahhitlik projelerinden akıllı şehirlere, turizmden dijital dönüşüm ve gıda sektörlerine kadar çeşitli alanlarda gerçekleştirilebilecek işbirliklerine yönelik kararlılığımızı vurguladığımız verimli bir toplantı gerçekleştirdik" sözleriyle değerlendiriyordu.

Türkiye’nin 103 milyar dolar maliyet çıkardığı deprem bölgesinin yeniden inşasında hıza ihtiyacı var. 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kadar deprem bölgesinde yenilenme görünür olmalı!

Suudi Arabistan ise 170 kilometre uzunluğunda inşa edilecek dikey şehir “The Line” projesinde Türk müteahhitlerine fırsat sunuyor.

Bir de dip not ekleyeyim: 4 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine Koç Grubu’nun patronları Rahmi Koç ve Ali Koç’un Külliye ziyaretinde, Sanayi ve Teknoloji Mehmet Fatih Kacır da yer almıştı.

Basına kapalı 4’lü buluşmada görüşülen ana konu merak konusu oldu.

Erdoğan Koç’larla; kimine göre Suudi Arabistan’la “akıllı şehir modeli” işbirliği ve otel yatırımı konularını, kimine göre de yine Koç Holding’in Ankara’da yapacağı batarya hücre fabrikası ile ilgili görüştü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi