Faturayı yine halk ödüyor

Türkiye’deki ekonomik kriz iktidarın yanlış ekonomi politikası nedeniyle her gün biraz daha derinleşiyor.

Ülke kaynaklarının iktidarın tercihine uygun olan etrafındaki bir avuç sermaye grubuna aktarılmasının, bu aktarım sırasında siyasetin finansmanı adı altında bir bölüşüm mekanizmasının işlemesinin faturasını dar gelirli halk ödüyor.

İktidara yakın bir çevre, hazine kaynaklarından dövizle garanti edilen ancak hukuka, hesaba, kitaba sığmayan ihaleler ve fahiş fiyatlandırmalarla zenginliğine zenginlik katıyor.

Son dönemde, devlete rüşvetle yüksek fiyattan mal satma iddialarından, bazı devlet görevlilerin de dahliyle ülkenin uyuşturucu cennetine dönüştüğüne, rektörlerin üniversitelerine eş, dost, akraba yerleştirip, koruma görevlilerini, sekreterleri akademik kadroya atamalarından, kara para aklama faaliyetlerine kadar iktidara güveni sarsan haberler birbirini kovalıyor.

Ancak siyasi veya bürokratik yetkililerden hiçbiri bu iddiaları üzerine almıyor, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmıyor.

Merkez Bankası’nın siyasi direktifler nedeniyle yanlış kararlar almasıyla Türk Lirası’nın değeri hızla düşüyor. Ücreti veya geliri Türk Lirası olan vatandaşların satın alma gücü hızla eriyor. Doların yükselmesiyle, gıda başta olmak üzere enerji ürünlerine iki üç günde bir zam geliyor. Ekim ayında gelen elektrik faturası ocak ayında gelen faturaya göre yüzde 60 civarında daha yüksek. Aynı şekilde doğal gaz faturaları da her ay artıyor. Döviz artıkça iğneden ipliğe her ürüne zam geliyor.

Hayat pahalılığı tahammül edilemeyecek bir düzeye geldi.

Dar gelirli veya işsiz vatandaşlar pazarlardan daha çok artık toplamaya başladılar. Sabit geliri olanlar market market gezip en ucuzu bulmaya çalışıyorlar.

Asgari ücret 2 bin 825 lira ancak açlık sınırı 3 bin100 lira. Çalışanların önemli bir bölümü asgari ücret veya asgari ücretin biraz üzerinde maaş alıyor. Asgari ücret ortalama ücrete dönüşmüş halde.

Vatandaşın temel sorunu geçim derdi.

Her ne kadar iktidar sözcüleri ABD’de, Avrupa ülkelerinde rafların boş olduğunu, yiyecek bulmakta sıkıntı çekildiğini, benzin bulunmadığını ancak Türkiye’de bolluk bereket olduğunu söyleseler de gerçek böyle değil. Türkiye’de vatandaş ne yaşadığını, nasıl geçinmeye çalıştığını biliyor.

Bu ekonomik tablo iktidarın başarısızlığıdır. Başarısızlığın temel nedeni kötü yönetimdir. Genel olarak sermayeyi özel olarak ise yakın çevresinde zenginleştirdiği sermayeyi koruyan, faturayı ise fakir halka çıkaran iktidarın ekonomi politikasıdır.

Pandemi sürecinde ekonomide oluşan gerilemeyi Avrupa ülkeleri sosyal devlet politikasıyla aşmayı başardılar. Esnafa, dar gelirliye, işsize milyarlarca euroluk kaynak aktardılar. Halkın faturalarını ödediler, vergi indirimine gittiler. Bazıları enerji üzerindeki vergiyi sıfırladı.

Buna karşın Türkiye, pandemi döneminde kepenk kapatanlara, işini kaybedenlere ciddi miktarda ve sürekli bir yardım yapamadı. Sosyal devlet ilkesini uygulayamadı.

Buna karşın Millet İttifakı’nın adayı olarak seçilen CHP’li belediye başkanlarının sosyal belediyeciliği başarıyla uyguladıkları görüldü. Bir yandan belediye kaynaklarını pandemiden olumsuz etkilenen, işsiz kalan kesimlere aktararak bu kesimlerin krizi atlatmalarını sağladılar. Diğer yandan sosyal dayanışma anlayışı içinde, kimsenin onurunu kırmadan “askıda fatura,” “komşunun bakkal borcunu kapat” gibi kampanyalarla maddi durumu iyi olan vatandaşların iyi olmayan vatandaşlara yardımcı olmasını sağladılar. Kimin kimin borcunu ödediği ortaya çıkmadan, siyasi reklam aracı yapılmadan ekonomik ve sosyal yaralar elden geldiğince sarıldı.

Sosyal belediyecilik anlayışı muhalefet açısından bir iktidar modeli de ortaya çıkardı. Muhalefet bu modelle iktidara talip.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu; Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana, Mersin, Antalya gibi büyükşehirlerde belediyelerin uyguladığı bu modeli iktidarın da uygulaması gerektiği çağrısında bulundu.

İktidara, acilen bir Kara Kış Fonu kurulmasını ve bu fondan geçinme zorluğu çeken, kirası, elektrik, doğal gaz faturasını ödeyemeyen, kömür alamayan ailelere yardım yapılması gerektiğini savundu.

Ancak iktidar bu öneriye kulağını kapadığı gibi gıda ürünleri, elektrik, doğal gaz, benzin, motorin, mutfak tüpü birkaç günde bir zamlanıyor.

İktidar yanlısı yayın organları zamları haber yapmıyor. Yok sayıyor. İktidar da kendisi değil de marketler sorumluymuş gibi onlara ceza keserek göz boyuyor.

Kılıçdaroğlu, CHP’nin dünkü grup toplantısında belediyelerin Kara Kış Fonu benzeri bir uygulama yapacaklarını şu sözlerle açıkladı.

“CHP'li belediyelerin olduğu yerlerde, Kara Kış Fonu benzeri bir çalışmayı büyük ölçüde tamamladık. Bir vatandaşımız, doğal gaz, elektrik faturasını ödeyemez noktaya gelirse belediyelerimiz devreye girecek. Onların yapmadığını biz yapacağız. Gönül isterdi ki biz iktidar olalım, bütün Türkiye'de sıkıntı ile karşı karşıya olanlara biz yardım edelim.”

CHP’li belediyeleri başarılı kılan bu yaklaşım ve uygulamalardır.

Seçimde iktidarı en çok zorlayacak olan da budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi