İktidarın önceki gün açıkladığı Türk Lirası mevduata kur garantisi sisteminin ne anlama geldiğini incelemeye devam edelim. Karşımızda büyük bir ekonomik başarı, bir “finans mucizesi” mi var, ekonominin ve TL’nin geleceğini ateşe atan bir adım mı?
Pazartesi akşamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan TL mevduata döviz kuru garantisini açıklamasından hemen önce dolar 18.40 TL’ye kadar yükselmişti. Açıklamanın ardından hızla gerilemeye başladı, o gece 11 TL’ye kadar indi; bir gün sonra, Salı akşamı 12.50-13 TL arasında işlem görüyordu.
Aradan geçen 24 saatte Türkiye ekonomisinde ne değişti? Enflasyon mu düştü? Ülkenin dış borcu mu azaldı? Türkiye’nin risk primi mi geriledi? Memlekete bilmediğimiz bir kaynak girişi mi oldu?
Hiçbir şey değişmedi, Türkiye’nin asıl meseleleri olduğu yerde duruyor. TL mevduata kur garantisi sistemi bu sorunların çözümünü kolaylaştırmayacak, daha da zorlaştıracak. Kısa vadede sorunların üzerini örtmek için TL’nin itibarı ve ekonominin geleceği ateşe atıldı.
Kur garantisi sistemiyle, ekonominin diğer alanlarında zaten yaygın olan dövize endeksleme alışkanlığı devlet eliyle bankalardaki mevduat hesaplarına yayıldı. Bu, enflasyonun yüzde 30-40’a ilerlediği bir ortamda ateş dökmek, vatandaşa en resmi ağızdan, “Ekonomiyle ilgili karar alırken dövizi kerteriz alın” demek.
Fiyatlama davranışlarını daha da bozacak, enflasyonu daha da azdıracak bu adıma herkesten önce kendisine yasayla fiyat istikrarını sağlama görevi verilmiş olan Merkez Bankası’nın karşı çıkması gerekmez miydi?
Heyhat, Merkez Bankası ekonomideki dövize endeksleme alışkanlığının devlet eliyle bireysel mevduatlara yayılmasına karşı çıkmak yerine dün akşam (Salı akşamı) kur garantisini bizzat finanse edeceğini ilan etti!
TL mevduatların faiz getirisiyle dövizdeki yükseliş arasındaki fark, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın cebinden karşılanacak. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu aradaki farkı kendi cebinden verecek değil ya, para basılacak. Bu, enflasyona benzin dökmek değilse nedir?
İktidar temel hataya devam ediyor: Yarının sorunu olacak uygulamalar bugünün çözümü diye apar topar uygulamaya konuyor. Sorunlara doğru teşhis yok, finansal simyacılıkla makro iktisadın yönetilebileceğini sanma yanılgısı var…
Karşımızda bütünlüklü bir ekonomik model yok, hiç olmadı. Hep seçim kazanmaya endeksli adımlar atıldı. Kısa vadede sorunların üstünü örtmeye çalışan ve bunun için her seferinde oyunun kurallarının dışına çıkan bir yönetim tarzı bu. İktidar ekonomide yolu da, hedefi de tümüyle kaybetmiş durumda.
Doların ateşini söndürmek için altta yatan asıl sorunların üzerine gitmek yerine TL mevduata kur garantisi veren bir yönetim tarzından önümüzdeki günlerde “Bugünün çözümü, yarının sorunu” başka adımlar görmek şaşırtıcı olmaz. Çoklu kur sistemi gibi yaraya kısa vadede merhem olabilecek ama bir süre sonra ekonominin başına büyük belalar açacak adımlar da uygulamaya konulabilir.
Enflasyon ve ekonominin sağlığı tümüyle gözden çıkarılmış durumda. "Bu bizi ne kadar görürür, ne zaman patlar" hesabıyla seçime kadar yola devam...