Eleştirilerin muhatabı iktidardır

Sermaye büyümek, daha çok kazanmak ve kendini güvence altına almak için sağ iktidarların yanında durur.
Kendi kârını en yüksek düzeye çıkarmayı önceler. Kendi çıkarları zarar görmedikçe diğer değerlerle çok ilgilenmez, iktidarı desteklemeyi sürdürür.
Türkiye’de de hep böyle olmuştur.
Sağ iktidarlara yakın, CHP’ye mesafeli durmuştur. CHP’nin büyük ortak olduğu koalisyon hükümetlerine muhalefet etmiştir. Tarihe geçen örneklerinden biri 1980 öncesinde Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde gazete ilanları vererek muhalefet yürütmesidir.
12 Eylül sonrasında da yine sağ iktidarları desteklemeyi sürdürmüştür.
AK Parti iktidarının da yanında olmuştur. Arzu etmediği gelişmeler olmasına karşın sesini çıkarmamayı tercih etmiştir. Bıçak kemiğe dayanmadıkça sessiz kalmıştır.
Dün bu sessizliğin bozulduğuna tanık olduk.
Türkiye’de büyük sermayeyi temsil eden Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) dünkü toplantısında yapılan konuşmalar iktidara yönelik ağır eleştiriler taşıyordu. TÜSİAD yöneticileri, ekonomik, siyasi ve hukuki alanlarda muhalefet partilerinin yaptığı eleştirilerin benzerini dillendirdiler.
Bu durum büyük sermayenin de Türkiye’nin yönetiminden ve gidişinden memnun olmadığını gösterir. Bugüne kadar siyasi tartışmalara pek girmeyen, iktidarla kavga etmemeye özen gösteren TÜSİAD’ın, laiklik, hak ve özgürlükler, tarafsız, bağımsız, güçlü yargı ihtiyacından söz etmesi, Atatürk vurgusu yapması, basın özgürlüğü talebini dillendirmesi önem taşıyor.
Anlaşılıyor ki iktidarın bu alanlarda Türkiye’yi geri götürmesinden TÜSİAD da memnun değil. Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti niteliklerinden hızla uzaklaşması yoksullar, işsizler, düşük ücretliler, küçük esnaf gibi sermaye için de kötü bir gidiş ve güvencesizliktir.
TÜSİAD da bunun bilincine varmış görünüyor.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın konuşması, özellikle laiklik vurgusu muhalefet liderlerinden farksızdı:
“Gelişmiş, adil, saygın ve çevreci bir Türkiye inşa etmemizi sağlayacak kurumlar arasında özellikle laikliğe ve demokrasiye vurgu yapmak istiyorum.
Nasıl ki modern dünyanın ortaya çıkmasında, sanayi devriminin koşullarının hazırlanmasında demokrasi asilzadelerin ayrıcalıklarına son vermişse, laiklik de ruhban sınıfının toplum üzerindeki kıskacını ortadan kaldırmış, özgürlük ve eşitliğin önünü açmıştır. Türkiye’nin de modernleşme sürecinde laiklik adeta ülkenin ve demokrasinin çimentosu olmuştur.”
Özilhan’ın  konuşmasında Atatürk’e vurgu yapması da dikkat çekiciydi:
“100 yıl önce cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak doğrultusunda atmış oldukları geri dönülemez kararlı adımda en önemli ilke laikliktir. 100 yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan bu ilke önümüzdeki 100 yıl içinde de özlemlerimizi gerçekleştirmemizin en büyük teminatı olacaktır.”
Özilhan gibi TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin  laik yapının önemi üzerinde durdu:
“Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Laiklik ilkesini özümsememiş bir toplumda eşit vatandaşlık kavramının ve bilincinin yerleşmesi çok zordur. Hatta imkansızdır. Vatandaşlık bilincinin olmadığı yerde ise modern ve demokratik bir toplumu kurmak, korumak güçleşir.”
TÜSİAD Başkanı, Türkiye’de kişi başına gelirin 2007 düzeyinin gerisine düştüğüne, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 22 civarında olduğuna da vurgu yaptı.
TÜSİAD’ın bu toplantıyı 50 yılında hazırladığı “Geleceği İnşa” raporunu tanıtmak için yaptığını da anımsatalım.
TÜSİAD da Türkiye’nin gelecek için yeniden inşa edilmesi gerektiğine inanıyor
Yapıla eleştirilere ve önerilere bakıldığında TÜSİAD’ın da Millet İttifakı’nın içindeki ve dışındaki muhalefet partileri gibi cumhuriyetin ve demokrasinin yeniden inşa edilmesi ihtiyacı ve iddiasına katıldığını söylemek mümkün.
Dünkü toplantıda yapılan konuşmalar da önemli bir eksikliğe de dikkat çekmek gerekir.
TÜSİAD konuşmacılarının saptamaları ve önerileri Türkiye’nin demokratik, laik, hukuk devleti niteliklerini yeniden ve daha güçlü inşa edilmesi vurgusu dikkate değerdi, eksik olan ise eleştirilerin adresinin söylenmemesiydi.
Türkiye’yi bu duruma getiren iktidar olduğuna göre eleştirilerin muhatabı elbette iktidardı.
Ancak, TÜSİAD yöneticileri bunu zikretmeden konuşmayı tercih etmişlerdi.
Büyük sermaye yine de ihtiyatı, temkinliliği elden bırakmamıştı

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi