Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Cihan Oğuz: İyi başladı hala iyi

Şimdi tabii yerinde yeller esiyor. Oysa Samatya sahilinde, denizin –kıyısı doldurulmadan önce tabii- hemen yanı başında çok ama çok popüler bir mekândı Su Ürünleri Kahvehanesi. Adının neden öyle olduğunu hala bilmem. Müşterileri çoğunlukla öğrencilerdi. Semtimde fazla zaman geçirmediğim için pek sık gitmesem de ününden haberdardım. Solun neredeyse tüm fraksiyonundan öğrencilerin toplandığı yerdi.

Çok ama çok ender uğradığım günlerden birinde sosyoloji öğrencisi arkadaşım Ziya (diye kalmış aklımda) küçücük, arka cepte taşınacak kadar yani, bir kitap tutuşturdu elime. O dönem, Babıâli’de hem gazetecilik yapan hem de edebiyat dergilerinde kendi çapımda yazılar yazan biri olarak haberdar olmamı istemişti belli ki Ziya. Şiir kitabıydı. Çok genç yaşta başladığım mesleğin başkalarında uyandırdığı cazibe şımarmama yol açabilirdi o dönemde, ama nasıl oldu da becerdim bilmiyorum, hep haddini bilen biri oldum. Doya doya, çok istediğim halde ukalalık yapamamışımdır bu yüzden. Çok takdir ederim bu tarafımı. Ziya’ya da şiiri anlayıp, değerlendirecek biri olmadığımı söyledim elbette. “Olsun, bir bak” dedi.

basliksiz-1an1.jpg

O küçük kitaptan yola çıkmak

Bu arada haddimi bilirdim dediysem, bu ciddi ciddi şiir yazmama engel olmadı tabii. Yazıyordum, hatta 80 darbesiyle yayın hayatına son verilen, dokuz aylık ömrü olan günlük Demokrat gazetesinde yayınlamışlardı bile birini. Sonra güvendiğim ağabeylerimden birine, bir kaçını okuduğumda “oğlum ne kötü şeyler bunlar” deyince vazgeçtim tabii yazmaktan. Şiirimize yaptığım en büyük katkı olmuştur yazmayı bırakmak. Ama okumaktan hiç vazgeçmedim. O nedenle de tabii ki bir şiir zevkim oluştu zamanla. Ziya’nın elime tutuşturduğu o küçük kitaptan okuduğum ilk şiire bayıldım. Olağanüstü güzel diğer şiirlere de.

Kitabın sahibi şair Cihan Oğuz’un şiirleriyle ilk tanışmam budur. Sonra karşılaştık da birkaç kez. Araya yıllar girdi, çeyrek asırdan fazla uzak kaldım ülkeden. Ama Cihan’ı izliyordum zor da olsa. Az bulunur entelektüel dostum Osman Çutsay, gerçekten çok iyi şair dostum Akif Kurtuluş’un da aralarında bulunduğu, bir dönemin tabuları yıkan dergisi Edebiyat Dostları’nda yazılarını da okurdum. Sosyoloji okumuş, antropolojide yüksek lisans yapmıştı Cihan. Dergideki arabesk konulu yazısını çok beğendiğimi anımsıyorum.

Yıllar sonra ülkeye döndüğümde, ki 11 yıl oldu, sadece bir kere buluşabildik Cihan’la. Ama hep dosttuk tabii ki. Onu sosyal medyada ilk bulduğumda o küçük kitaptaki şiirlerinden birinde geçen “o zamanlar sevdaları tanklara bağlamazlarmış Natalya” dizesini yazdım ona. Aklımda nasıl yer etmişse, tam 39 yıl sonra bile anımsayabilmişim. O küçük kitabın öyküsü çok hoştur. Düzeltmeleri, basıldıktan sonra sayfalar üzerinde yapılan o kitabı dedesinin ayçiçeği ile buğdaydan elde ettiği gelirden verdiği 500 lirayla Edirne Uzunköprü’de bir matbaada bastırmıştır Cihan.

basliksiz-1an2.jpg

Görünmezliği seçti ama okuru bol

Meslektaşımdır da aynı zamanda. 28 yıl medyada çalıştı. Şimdi bir iletişim doktoru olarak akademisyenliğini sürdürüyor. Geçenlerde bir araya geldik nihayet. Yayınlanmış yeni, harika şiir kitaplarını verdi bana. 39 yıl önce nasıl beğendiysem yine öyle oldu. Tabii ki çok gelişmiş, Cihan Oğuz şiirleri denebilecek dizeler yaratmış. Bu işten anlayanlar Cihan’ın iyi şair olduğunda hemfikirler tabii. Ödüllere başvurmaz, bankaların, holdinglerin çıkardığı dergilerde görünmez, imza günlerine gitmez, böyle tutumları var. Ama bu görünmezliğine rağmen ciddi bir Cihan Oğuz okurları oluşmuş durumda. Kitaplarının alıcısı çok. Şiir üzerine de kafa yorduğu için bu konudaki denemelerini Ah Biz Şairler adlı kitabında topladı.

Kolay heves edilip kolayca vazgeçilen bir uğraş şiir. Ben dahil bir çok insan şiir yazabildiğine nasıl inanabiliyor, hala anlayamam. Ben faciadan döndüm, ne mutlu ki. Hala şair olduğunu sanıp sürdürenler var ama. İşte şairi (!) bol ülkede Cihan’ın bu içe kapanıklıkla kendisini nasıl motive ettiğini merak ederim hep. Şiirde bunca yıl ısrarlı olması şiirimiz için bir kazanç tabii. Ay Işığı Karanlığı Yırtarken, Hoşbulduk Cehennem, Aşkla Satranç, Girdap ve Safir, Kendime Savurduğum Hançer, Tanrıyla Konuşmalar, Mehteran Bölüğüyle Enternasyonal, Allah’ın Sol Yumruğu yayınlanmış kitapları.

basliksiz-1an3.jpg

Devraldığı nöbet

Farklı şiirlerinden şu dizeler örnek olsun tarzına:

“Mezuniyet törenine yanlış kapıdan girdik/Sahne yapayanlış roller doğuruyordu/ Fırlattığımız kepler tavana yapışıp kaldı/ Zaman diplomasız katil gibi kurşun sayıklıyordu”.

“Neler mi yitiririm o masalın sonu yavan biterse/ O aşk kaynayıp giderse bir yığın ayrıntı içinde?/ Kursağımda bir ömrün basamakları kalır belki / Kalbimden düşlerine tırmanırken yıldızları tökezleten/ Bu da mı yetmez?/ Ölüp ölüp dirilen bir günahsız kul olur çıkarım/ Yaşatamadığı günlere sayar onu da tanrı”.

“Bir aşkın cenazesini kaldırmak çok mu kolay sanıyorsun? / Leşini bırakır gibi bir kedinin izbe patikalara/ ‘Kaybolan’ kediyiz, varsın bulmasınlar/ Hayallere birer meze oluruz/ Sen uzakta göz kırpan imkânsız yıldız/ Allah’a dua ederken şarap içen bir gamsız ben”.

Çok var böyle

Şair Cihan Oğuz’u en iyi başka bir şair anlatır. Şiirimizin önemli şairlerinden Ahmet Telli bakın şu dizelerle ne demiş onun için:

“Kifayetsiz muhterisler haramiler ve bilcümle/ Alçaklara sözün hançerini savururdu ya Nef’i/ Kazak Abdal Eşref ve de Can Yücel / Şimdilerde galiba Cihan Oğuz devralıyor nöbeti."

Şiirlerini okuyunca siz de Cihan’ın devraldığı nöbetin ne olduğunu göreceksiniz. Mutlaka buluşun o şiirlerle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi