Fikret Bila
Çiçek: Öcalan kararını uygulamıştık
Cumhur İttifakı’nın yeni anayasa çalışmasını sürdürdüğü bir sırada Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi İsmail Kahraman’ın, “Dindar bir anayasa olmalı, ilk 4 madde ise değişebilir" demesi tartışmalara neden oldu.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu sözleri Kemal Kılıçdaroğlu söylemiş gibi CHP’yi eleştirmiş olsa da AK Parti’nin Meclis Başkanlığı da yapmış olan önde gelen isimlerinden Kahraman’ın bu açıklaması iktidarın yeni anayasa çalışmaları içinde laiklik ilkesinin tartışılıp tartışılmadığı sorusuna neden oldu.
AK Parti Sözcüsü, AK Parti eski milletvekili Resul Tosun’un aynı yöndeki sözleri üzerine açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Ancak Kahraman’ın dindar anayasa istemesi ve ilk 4 maddenin değişebileceğini söylemesi konuyu yeniden gündeme taşıdı.
Yeni anayasa çalışmaları içinde laiklikle veya anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili çalışma olup olmadığını sorduğum Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun bir diğer üyesi ve eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek, “Bu açıklama İsmail Bey’in şahsi görüşüdür” yanıtını verdi.
Çiçek, “Parti sözcüsü açıklama yaptı, bana göre konu kapanmıştır” dedikten sonra, “Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu, AK Parti’nin bir organı değildir. Bir devlet organıdır. Dolayısıyla üyelerinin açıklamaları şahsi görüşleridir ve AK Parti’yi bağlamaz” vurgusu yaptı.
“ÖCALAN KARARINI UYGULAMIŞTIK”
Gündemdeki tartışma konularından biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala hakkındaki kararıydı. AİHM’in Demirtaş’ın ve Kavala’nın serbest bırakılması kararını uygulamadığı gerekçesiyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’yi uyardı ve süre verdi. Kavala için aralık ayındaki oturumu bekleme kararı alırken, Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istedi. Türkiye ise Konsey’e, Demirtaş’ın 3 Kasım’da yapılacak duruşmada şartlı tahliye edilebileceğini, böyle bir karar çıkmazsa cezasını 2023 yılına kadar çekeceğini bildirdi.
Çiçek’e bu konudaki görüşünü sorduğumda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Selahattin Demirtaş’la ilgili yazışmaları henüz incelemedim. Ancak biz AİHM’in Abdullah Öcalan’la ilgili kararını uygulamıştık. Öcalan’ın avukatları 12 konuda AİHM’e hak ihlali iddiasıyla başvurmuştu. AİHM 9 konuda Öcalan’ın başvurusunu reddetti. 3 konuda ise kabul etti ve Türkiye’yi haksız buldu. Bunlardan birincisi Öcalan’ın yasal sürenin dolmasına rağmen 6 saat daha gözaltında tutulmasıydı. İkincisi, gözaltı sırasında ailesine haber verilmemesiydi. Üçüncüsü ise yeteri kadar savunma imkanı verilmemesiydi. İlk iki karar için yapılacak bir şey yoktu. Üçüncü kararını ise biz uyguladık. Öcalan dosyası yeniden açıldı ve mahkeme yeniden dosya üzerinden konuyu ele aldı. Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, yeniden yargılamanın verilen cezayı etkilemeyeceği yönünde karar verdi. Öcalan’ın avukatları bu karara da itiraz ettiler. Bu kez İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi dosya üzerinden yargılama yaptı ve o da verilen cezayı etkilemeyeceği gerekçesiyle yeniden yargılamaya gerek olmadığına hükmetti. Sonuçta AİHM’in kararı yerine getirilmiş oldu.”
"SİYASETİN FİNANSMANI ŞEFFAF OLMALI”
Çiçek, Anayasa dahil siyaset hukuku alanında yapılacak düzenlemeler arasında Siyasi Etik Yasası’nın mutlaka bulunması gerektiğini de savunuyor.
Her dönem siyasi etik yasası düzenlemesi konusunun gündeme geldiğine ancak hep ötelendiğine dikkati çeken Çicek, siyasetin finansmanının şeffaf olması gerektiğini, çıkarılacak bir milletvekili yasasına da ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Çiçek, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Demokrasilerde siyasetin finansmanı çok önemlidir. Siyaset nasıl finanse ediliyor? Seçim kampanyaları hangi parayla yapılıyor? Her parti hazine yardımından yararlanmıyor. Milletvekili, belediye başkanlığı seçimlerinde büyük harcamalar yapılıyor. Bu nedenle siyasetin finansmanını şeffaf hale getirmemiz gerekiyor. Batı ülkelerinden bu var. Bağışlar açıklanıyor. Bizde bunu sadece cumhurbaşkanlığı seçiminde düzenledik. Ancak seçim yapılan her alanda bu geçerli olmalı. Siyasi etik orada başlamalı. Adayların bağış toplaması serbest olmalı ancak şeffaf da olmalı. Belki bir bağış sınırı da konulabilir. Toplanan para, kimlerden bağış alındığı, oluşturulacak seçim hakimliklerine bildirilmeli ve hakimlikçe denetlenmeli. Biz bu konuyu 2011’de çalıştık ve bir noktaya getirdik. Meclis Başkanı olarak partilere çağrı yapmıştım. AK Parti’den Köksal Toptan, CHP’den Oktay Ekşi, MHP’den Sümer Oral ve HDP’den Adil Zozani görevlendirilmişti. Siyasi etik konusunda çok güzel bir çalışma yaptılar. Ancak yasalaşmadı. Çalışma Meclis kayıtlarında duruyor. Eğer bu konuda partiler ciddi bir ihtiyaç hissediyorlarsa bu çalışmadan yararlanılabilir. Ayrıca Türkiye’nin milletvekillerinin statüyle ilgili bir yasaya da ihtiyacı var. Devlet Memurları Kanunu var, Hakimler Kanunu var, üniversite öğretim üyelerinin kanunu var ama milletvekillerinin kanunu yok. Milletvekillerinin statüsünü belirleyen, yapabilecekleri, yapamayacakları işleri detaylı şekilde belirleyen bir kanuna da ihtiyaç var. Mevcut milletvekillerinin uyumu bakımından sorun çıkabilir deniliyorsa, böyle bir kanun çıkar ve 2023 seçimlerinden sonra yürürlüğe girer.”
Çiçek, 2011 ‘de Meclis’te partilerarası komisyonda yapılan çalışmalar nedeniyle 30 bin sayfalık bir doküman oluştuğuna ve 60 maddede uzlaşma sağlandığına da dikkati çekti.
Meclis’teki 30 bin sayfalık dokümanda siyasi partilerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri bulunduğunu belirten Çiçek, yeni anayasa çalışmalarının yapıldığı bu süreçte, bu kaynaktan yararlanılması gerektiğini vurguladı.