Bu kadar da olmaz

Siyasette, AK Parti iktidarının gerçek ötesi bir söylemle propaganda yaptığı biliniyor. 

Türkiye başta ekonomi olmak üzere çok ağır sorunlar yaşarken iktidar sürekli pembe bir tablo çiziyor. Sorunları yok sayıyor. 

İktidara göre işsizlik yok, enflasyon yok, yurda yerleşmeyen öğrenci yok, Boğaziçi Üniversitesi’nde sorun yok, kiralar yüksek değil, gıda fiyatları gayet makul…

Bu ifadelerin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor ama iktidar gerçek ötesi bu söylemle kendini övmeye devam ediyor.

Ancak son günlerde yaşadığımız bazı olaylar var ki insana “bu kadar da olmaz” dedirtiyor.

Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin anayasanın ilk dört maddesini değiştirmek istediğini söylemesi gibi.

Gerçekle ilgisi olmayan, neresinden tutsanız elinizde kalan bir iddia bu.

Çünkü anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilebileceğini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu değil. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi İsmail Kahraman. 

Kahraman’ın bu sözleri söylemesinin üzerinden 48 saat bile geçmemişken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nu ilk dört maddeyi değiştirmekle suçlaması gerçekten şaşkınlık yarattı. 

Cumhurbaşkanı’nın hürmet edip saygı gösterdiği İsmail Kahraman, “Dindar bir anayasa olmalı, ilk 4 madde ise değişebilir" demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Kahraman’ın bu sözleri üzerine şu konuşmayı yaptı:

Biz yeni anayasa diyoruz, birileri de çıkıyor gerekirse ilk 4 maddeyi de değiştiririz diyerek PKK güdümündeki siyasi yapıya göz kırpmaya çalışıyor. Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirme fikri CHP’nin ve dolayısıyla tüm CHP’lilerin ifadesi midir yoksa Kılıçdaroğlu’nun kişisel fikri midir? Bu CHP’nin kurumsal iradesi ise ortada ülkemiz açısından çok vahim bir sorun var demektir. Çünkü bu durumda CHP anayasa gibi temel bir konudan başlayarak tümüyle HDP’nin vesayetine girmiş demektir. Yok eğer bu Kılıçdaroğlu’nun kendi görüşüyle bu durumda da partisinin politikalarından farklı bir ajandaya sahip farklı bir siyasetçiyle karşı karşıyayız demektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onlarca danışmanı var.

Konuşmalarını bu danışmalarının hazırladığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan gözden geçirdikten sonra, konuşma yapacağı yerde ekrana yükledikleri biliniyor.

Erdoğan’a böyle gerçek dışı bir konuşma metnini kim yazabilir?

Kahraman’ın söylediği bilinen sözleri Kılıçdaroğlu söylemiş gibi kullanalım fikrini kim ortaya atabilir?

Bu bir hata mıdır, yoksa bilinçli olarak gerçeğin çarpıtılması mıdır?

Eğer bu bir hataysa çok kötü, yok eğer bilinçli bir çarpıtmayla çok daha kötü.

Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu büyük gafın perde arkasını araştırmış olmalı.

Dikkati çeken bir yön de insana bu kadar da olmaz dedirten bu büyük gaftan sonra Cumhurbaşkanlığı veya AK Parti’den bir açıklama yapılmamış olması. Oysa bu, düzeltilmeden geçilecek bir durum değil.

Erdoğan’ın söylediğinin tam aksine Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP için anayasanın ilk dört maddesi kırmızı çizgi.

Kılıçdaroğlu anayasanın ilk dört maddesinden son söyleşimizde söz etmişti. Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümüyle ilgili görüşlerini açıklarken, bu sorunun Meclis’te ve anayasanın ilk dört maddesi çerçevesi içinde çözülebileceğini belirtmişti. İlk dört maddenin değişebileceğine ilişkin hiçbir beyanı olmadı.

Bu kadar da olmaz” dedirten bir başka olay da İstanbul Adalar İskelesi’nde yaşandı.

Polisin görevlerinden biri de yargı kararlarının uygulanmasını sağlamaktır. Oysa Adalar İskelesi’nde polis yargı kararını uygulatmamak üzere zabıtaya müdahale etti. Mahkeme kararını uygulatmadı. 

AK Partili belediye, Adalar İskelesi’nin üst katlarını Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) çok düşük bir kirayla vermişti. Belediye CHP’ye geçince dava açarak binayı geri almak istedi. Mahkeme de belediyeyi haklı buldu ve TÜGVA’nın binayı boşaltmasına karar verdi.

Ancak TÜGVA binayı boşaltmadı. Boşaltma işlemi için gelen zabıtalara direndi. 

İşin garip tarafı kaymakamın talimatıyla gelen polis zabıtaya müdahale etti ve TÜGVA’yı korudu. Böylece mahkeme kararını uygulatmamış oldu.

Bir hukuk devletinde polis mahkeme kararlarının uygulanmasını sağlamakla görevlidir. Mahkeme kararına direnenleri korumakla değil.

Birçok kamu binasının ve kaynağının iktidarı destekleyen vakıf ve derneklere tahsis edildiği bilindiğine göre, Adalar İskelesi olayının kötü bir örnek oluşturacağına kuşku yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi