Serpil Yılmaz
“Anayasa Mahkemesi Politik Bir Mahkemedir”
Başlığı hangi kaynaktan aldığımı açıklayacağım.
Yüksek lisansını hukuk alanında yapan akademisyen, eski Sermaye Piyasası Başkanı ve iş insanı Ali İhsan Karacan yargı kriziyle ilgili görüşünü, ABD’nin ünlü hukuk bilgini ve aynı zamanda bir yargıç olan Richard Posner’in 2008 Harvard Üniversitesi yayınlarından çıkan kitabında yer alan “Anayasa Mahkemesi politik bir mahkemedir” sözünü alıntılayarak veriyor.
Karacan’ın 2015 yılında Türkiye’nin AB ile ilişkilerini ele aldığı “Yakınlaşırken Uzaklaşmak” kitabında, “Ünlü hukukçu Hans Kelsen’in ideoloğu olduğu, öncülük ettiği Anayasa Mahkemesi kurulması fikri Birinci Dünya Savaşı’nın ardından önce Kara Avrupası demokrasilerinde, daha sonra da diğer demokrasilerde hızla yayıldı. Ancak sanırım kurulduktan sonraki süreçte Anayasa Mahkemesi’nin denetim ve inceleme kapsamının, görev ve yetkilerinin daraltıldığı, geriletildiği ülkeler Türkiye ve Macaristan oldu.” ifadeleri yer alıyor.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin TİP Milletvekili Can Atalay’la ilgili Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin tahliye kararını tanımaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının yankıları sürüyor.
Yargıtay’ın verdiği kararı savunan Saray çevresi AYM’yi hedef alarak "aktivist yargı” eleştirileri getirdi. Muhalefet partileri ve barolar ellerine aldıkları “Anayasa kitapçığı” ile “Bu bir darbedir” tepkisi verdiler.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına karşı CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Meclisi terketmeme eylemi başlattıklarını açıklarken, üniversiteleri, meslek örgütlerini, sivil toplumu tepkisiz kalmamaya çağırdı.
Krizin ortaya çıktığı 9 Kasım’da, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16'ncı Zirvesi'ne katılmak üzere gittiği Özbekistan'da bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, saat 20.00 itibariyle konuyla ilgili açıklama gelmemişti.
Yargıtay Başkanlığı ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu ziyaretlerinde bulunan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, “Yargıtay yetkisinde olmayan bir karara imza atmıştır.” diyerek, Yargıtay üyelerine disiplin cezası verilmesi yönünde tutum alıyor.
Deneyimli yargı muhabiri Alican Uludağ, Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi kararını tanımaması sonrası ortaya çıkan anayasal yargı krizinde AKP ve MHP arasındaki çatışmaya dikkat çekti. Uludağ, "MHP, adım adım AKP'yi kuşatmış durumda. Yargıtay örneğinde olduğu gibi yarın ortaklık bittiğinde AKP'ye operasyon çekecek güce ulaştı" ifadelerini kullandı.
Gazeteci Uludağ, “Yargıtay’ın örneğin TBMM’yi Atalay’ın vekilliğini düşürmedi diye eleştirmesinde asıl hedef, Numan Kurtulmuş. AKP Grup Başkan Vekili Abdulhamit Gül, Hayati Yazıcı ve Faruk Çelik gibi isimlerin anayasal sınırlar uyarısı, şahin kanada yanıt. Buna karşılık CB Hukuk Politikaları Başkanı Mehmet Uçum’un “Milli yargıdan yana tavır alın” demesi ılımlılara mesaj. Diğer yandan MHP, adım adım AKP’yi kuşatmış durumda.” yorumu gerek iktidar, gerekse de muhalefet cephesinde yaşananların perde arkasını yansıtıyor.
Öncülleri hatırlamadan analiz yapmak isabetli olmayabilir.
Yıl 2016; Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmi ziyaret gerçekleştireceği Fildişi Sahili'ne hareketi öncesi Atatürk Havalimanı'nda Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tahliyesine ilişkin, şöyle konuştu:
"Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum.”
Dün ve bugün temel insan hakları ve özgürlükleri bağlamında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararları eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi kapatılmalı”, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gerekirse ilk derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi’ni dinlemez.” demeçleri koalisyon ortaklarının yaklaşımını yakınsıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı ve 24. Dönem Konya Milletvekili Mustafa Akış Yargıtay'ın Türkiye tarihinde bir ilke imza atarak Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki gösteren Hayati Yazıcı’nın, 28 Şubat sürecinde Erdoğan’ın avukatlığını üstlendiğini hatırlatarak, “Yargı kurumlarının çatışması devlete zarar verir" dedi.
AYM’nin Yargıtay üstünde olmadığı, temyiz mahkemesi olmadığı konusunda görüş birliği olsa da; 2010 Anayasa Referandumu temel insan hakları ve özgürlükler bağlamında kişilere bireysel başvuru hakkı getirdi. İç hukuk yolunun tükenmesi halinde, temel insan haklar ihlalleri iç hukuka bağladı.
2010 Referandumu’nda; AYM’ye temel insan hakları ihlallerinde bireysel başvuru hakkı getiren 26 maddelik paket, TBMM tarafından kabul edildikten sonra dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda yüzde 57.88 evet ve yüzde 42.12 hayır oyu çıkarak anayasa değişiklikleri kabul edildi.
Bugün gelinen noktada, Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkını anlamlandırmak hayli zorlaşıyor.
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, Yargıtay Dairesi'nin tutumunun derin bir anayasa ve yargı krizinin yolunu açtığını söylüyor.
Av.Gün Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararı arasındaki farkı da şöyle ortaya koyuyor: “AYM’ye göre anayasanın 14 maddesindeki yasama dokunulmazlığına istisna olan hallerin bir kanunla düzenlenerek netleşmesi gerekir ve bu muğlaklık, mahkeme ve Yargıtay içtihatları ile sağlıklı olarak doldurulamaz. O nedenle yasama dokunulmazlığı ihlal edilmiştir. Yargıtay’a göre ise 14 maddedeki istisnalar mahkeme içtihatları ile doldurulmuştur ve AYM’nin bu içtihatları göz ardı ederek ihlal kararı vermeye yetkisi yok.”
Av.Gün hem İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi’nin, hem de Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı, Anayasa’nın 153. maddesinde öngörülen ve AYM kararına üstünlük tanıyıp koşulsuz olarak uyulmasını gerektiren hiyerarşiye aykırı olduğunu dile getiriyor.