AK Parti, Yeni Bir Cumhuriyet’e Doğru İlerliyor

Siyasetin geçen yazı, bir kısa metrajlı film olsa, şöyle biteviye bir sahneden oluşurdu herhalde:

Kupkuru, çorak bir bozkırda, susuzluktan çatlamış toprağın üzerinde, eprimiş bir defter öylesine atılı duruyor. Hafiften bir esinti çıkar gibi oluyor; defterin kargacık burgacık, karalamalar dolu eski yapraklarını geride bırakan bembeyaz sayfa, bir gözüküp bir kayboluyor. Ve ardından, esinti hemen duruveriyor; eski sayfalar, yenisinin açılmasına engel oluyor.

Bu sahne sürüyor, sürüyor, sürüyor...Bitemiyor...

Boğucu sıcağı, ortamın kuruluğunu izleyene buram buram hissettiriyor uzayıp giden bu bozkır sahnesi. Yalnızlık, çaresizlik, ümitsizlik hislerini büyüyor da büyüyor; ve elbette, yılgınlık, bitkinlik de...

Son karelerde; kamera, defterin bitik durağanlıkla umutsuz dalgalanmasından uzaklaşarak, çoraklığı delip geçmiş bir ağaçlığa odaklanıyor. Ne var ki, bozkırdaki bu zümrüt vahanın cayır cayır yandığını fark ediyoruz yükselen alevlerden...Yakında o bir avuç ağacın da yok olup gideceği yakıcı gerçeği ile yüzyüze kalıyoruz bu final görüntüleriyle de...

Mayıs seçimleri sonrası, dört ay böyle yitti gitti.

Türkiye’nin Mayıs seçimlerini, Macaristan’ın 2022’deki seçimleriyle; özellikle uzun soluklu bir iktidara karşı altı muhalefet partisinin ittifak yapmasından yola çıkarak çokça karşılaştırmıştık. Macaristan ve Türkiye’nin seçimleri, sadece yapısal açıdan değil; sonuçları açısından da benzedi: iktidardaki ittifaklara “gençlik aşısı” oldu her iki ülkenin seçimleri de...Ancak Macaristan’dakinin aksine, seçim hezimetinin ardından “tünelin ucundaki ışık” sayılabilecek bir durum da mevcuttu. Bir yıldan az bir süre içinde, seçmenlerin önüne yeniden sandık gelecek; yerel seçimler gerçekleşecekti. Üstelik de, yine Macaristan’ın aksine; Türkiye’de iktidarın aleyhine gelişen ekonomik bir tablo, halka dişlerini giderek artan biçimde geçiren bir ekonomik kriz söz konusuydu.

Ama; Türkiye’deki muhalefet, Macaristan’dan bile bölünmüş, kendi içinde didişmelere dalmış ve savruk tutumlar benimsemeyi seçti. Ve, yerel seçimlere giden süreçte, dört altın ay kaybedildi. Geri kalan altı ay için de, umut vadeden bir tablo henüz gözükemiyor.

Üstelik de, Türkiye’nin önündeki seçimler, herhangi bir yerel seçim değil. Metropollerden başlayarak, Türkiye siyasetinde dönüm noktalarına yol açacak bir oylamadan bahsediyoruz.

Cumhur İttifakı’nın “Güneş”i konumundaki AK Parti, kurucusu olduğu ve devlet yapısına damgasını vurduğu bir yeni Cumhuriyet’e doğru ilerliyor.

Daha da açarsak: Türkiye’nin istikameti, yeni Anayasası, yeni tarihi hafızası, yeni ideolojik çizgisi ve yeni diplomatik doktrinleriyle, “yeni bir Cumhuriyet”e doğru. Cumhur İttifakı’nın kurucusu olduğu, “Cumhur Cumhuriyeti”ne.

Mayıs seçimlerinden sonra AK Parti’nin yeni kabinesi, “devletleşmesinin” somut bir adımıydı.

Diğer bir deyişle; AK Parti, kendini, daha teknokrat, “liyakat vurgusuna” sahip ve sadece ekonomi alanında değil-selefine nazaran her bakımdan daha “rasyonel” bir kabine ile, “yeni bir iktidarmışçasına” çerçeveleyip sundu. Dahası, “devletin kurucusu” yeni bir iktidarmışçasına...

Yerel seçimlerde, ilk Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin yönetimindeki 11 büyükşehir belediyesinin Cumhur İttifakı adaylarınca “alınması” hedefi gerçekleşirse; yeni Cumhuriyet’in kurulması açısından bir dönüm noktası yaşanacak.

Sadece Türkiye’de değil; tüm ulus-devletlerin tarihinde, milli eğitim ve tarih yazımı, yeni bir devletin kuruluşundaki en kilit odak noktalarındandır.

Yeni eğitim döneminde, “Değerler Eğitimi Projesi” olarak bilinen ÇEDES uygulamaya konması, ilk ve orta öğretimde din eğitimi derslerinin saatinin artışı, Anadolu liselerinde İngilizce eğitimi saatlerinin düşürülmesi, Arapça dışında ek dil eğitiminin (Almanca, Fransızca gibi) kaldırılması; yeni devlet anlayışının yansımasıydı.

Ve bununla beraber, yeni bir tarih de yazılıyor. Örneğin, Gezi Davası’nda Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi’nden çıkan karar, aynı zamanda yeni bir tarih yazımı amacı taşıyor.

BirGün gazetesinde Mustafa Bildircin imzalı haberi de anımsayalım:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın 12’nci sınıflarda okuttuğu Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi kitabının 2023 yılı baskısında Gezi Direnişi bir kez daha, ‘Dış güçlere’ bağlandı. Kitapta, eylemler nedeniyle hükümetin zor durumda bırakıldığı belirtilerek, eylemlere destek veren milyonlarca yurttaşa yönelik, ‘Mağduriyet algısı oluşturulduğu’ kaydedildi. Çok takipçisi bulunan bazı gazetecilerin ve sanatçıların çağrısıyla sayıları artan eylemcilerin, kamu binaları, banka ve dükkanlara zarar verdiği savunuldu.”

Haber şöyle devam ediyor:

“Türkiye’nin son yıllarda dış siyasetteki etkin yapısı, iç siyasetteki toplumsal barışı sağlamaya yönelik politikaları ve ekonomik verilerdeki yükselişin sürece etki ettiği söylenebilir. Aynı zamanda hükümetin politikalarından rahatsız olan bazı iş çevreleri, medya organları aracılığıyla halkı kışkırtmaya çalışmışlardır. Gezi Parkı Eylemleri’nde farklı sermaye gruplarının işbirliğinin ve yabancı istihbarat güçlerinin etkisi olsa da eylemcilerin büyük kısmı, bu etkilerden habersiz olarak kendi istekleri doğrultusunda eylemlere katılmışlardır.

Taksim Gezi Olayları, döviz kuru, faiz oranları, borsa endeksi ve TCMB rezervlerine, dolayısıyla Türk finans sistemine etki etmiştir. 2013 Mayıs’tan sonra döviz kuru devamlı artarken, faiz oranları son dört yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. TCMB son dört yılın en büyük rezerv kaybını yaşamıştır.”

Sadece Gezi Davası değil; Madımak Davası’nda zaman aşımı kararı ve Kürt Sorunu’nda 1990’ların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile T.C. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla kayda geçirilen hafızasını yadsıyan biçimde Kuşkonar Davası’nın tartışmaya açılması gibi durumlar da yaşanıyor.

Bugünkü muhalefet, “Cumhur Cumhuriyet’inde” kendine ne gibi bir yer bulabilir? Bu sorunun yanıtını hiç de düşünmüyor gibiler...

Ve hatta, bu gibi konular, zihinlerinden bile geçmiyor gibi. Vakit hiç akmıyor, zaman hiç kaybedilmiyormuşçasına rahat davranmanın sonuçları bakalım kendileri ve Türkiye; Türkiye Cumhuriyeti için 100. yılında ne gibi sonuçlara yol açacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezin Öney Arşivi