Aytun Aktan
Şahları da Vururlar, Ferhan Şensoy Ustaya Saygıyla
Madem seçimler bitti, halk kararını verdi, biz tekrar tiyatrolarda neler oluyor bakalım, sanatla nefes almaya, hayatı sahne üzerinden anlamlandırmaya devam edelim. Shakespeare usta ‘Beğendiğiniz Gibi (as you like it)’ oyunundaki ‘İnsanın Yedi Çağı’ tiradında der ki; ‘Bütün dünya bir sahnedir, bütün erkekler ve kadınlarsa sadece birer oyuncu; girerler ve çıkarlar. Bir kişi birden çok rolü oynar. Bu oyun, insanın yedi çağıdır...’ İki haftadır yolumuzu aydınlatan Shakespeare’in izinde bizim toprakların ustası, dil dâhisi Ferhan Şensoy’a selam göndermek istiyorum.
Ömrünü tiyatroya adayan yazar, tiyatro ve televizyon-sinema oyuncusu, yönetmen Ferhan Şensoy; dil sihirbazı, gerçek bir entelektüel, Ortaoyuncular’ın kurucusu, çok sayıda ödülün sahibi, Türk tiyatrosunda ustadan çırağa devredilen Kavuk’un 4. sahibi, korkusuz muhalif… liste uzadıkça uzuyor onunla ilgili. Kurduğu dil dünyası ile Şensoy usta yazdıklarında zekâ barındıran, hüzünlü, neşeli, lafını sakınmayan bir dâhidir.
Şahları da Vururlar oyununun 42 yıl aradan sonra tekrar sahnelenmesinin hikayesinde ustanın kızlarının ve Ortaoyuncular’ının ısrarı çok etkili olmuştur. Usta hayattayken başlayan provalar pandemiyle kesintiye uğramış, ölümü ile rafa kaldırılmıştır. Ama tüm aksiliklere rağmen seyirciyle tekrar buluşan ‘Şahları da Vururlar’, Ses 1885 Tiyatrosu’nda prömiyerini 26. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Kasım 2022’de yaptı. Oyunun yazarı ve yönetmeni Ferhan Şensoy aynı zamanda oyunda birçok karaktere de hayat verdi. Şahları da Vururlar Ortaoyuncular’ı kurulduktan sonra ekibin ilk oyunu olma özelliğini taşır. Şan Tiyatrosu ve Küçük Sahne’de başlayan, 1989’da Türk Tiyatrosu’na kazandırılan Ses 1885 Tiyatrosunda ve turnelerle uzun yıllar devam eden oyun 586 kez aralıksız perde açmıştır.
Oyunun konusu kısaca şöyle; 1940’larda İran’da isim benzerliği yüzünden İran İstihbarat Teşkilatı ile başı belaya giren Ömer Hayyam yanlışlıkla hapse atılır. İran’da uzun zamandır Şah Rıza Pehlevi yönetimdedir. Ülkede herkes yönetimden şikayetçidir. Geçim sıkıntısı yaşayan halkın içinde isyan başlamış, diğer tarafta ise halktan kopuk yönetim ve iktidar çekişmeleri yaşanmaktadır. Amerika ve CIA ile olan ilişkiler, zevkten sefadan vaz geçememeler, baba Şah’ın yaptıkları, idamlar, haksız mahkumiyetler, derken isyanlar ve şahın kaçma planları…
Ferhan Şensoy bu oyunu yazdığında yıl 1979 dur. Aklınıza hemen günümüz gelmesin. Daha Şah hayattadır, İran’da komünistler rejimi yıkmak için yanlış adreslerle birlikte hareket etmektedir. Ancak Şensoy’un benzersiz mizahıyla, oyun popülerliğini hiç yitirmemiştir. Oyunda İran’daki karışıklıklar üzerinden dönemin, yani 1980’lerin Türkiye’sine ciddi eleştiriler yönelten Şensoy, hiçbir şeyi sakınmadan içinden gelenleri ifade eden üslubu, kıvrak zekâsı ve isyankâr yapısıyla farklılığını ortaya koyar. Epik tiyatronun Türk tiyatrosu içinde en iyi örneklerinden biri olan oyun, seyircinin aklında kalan söz ve müzikleriyle günümüzde de benzer etkiyi yaratır. Şensoy oyununu Farsaca fars olarak nitelendirir ki bu da ondan miras dil dünyasının ürünüdür. Müzikleri Fuat Güner ve Ferhan Şensoy’a ait olan Şahları da Vururlar’ın açılış şarkısının sözleri şöyle;
‘İran’da bir yangın var İtfaiye Failün
Faili belli değil Failatün failün
Herkes tutuklanıyor Mefailün failün
Sebebi belli değil Failatün faşizma
Failatün çok saçma’
Baskıcı ve anti demokratik yönetimlerin, yasaklamalarla, haksız yere tutuklamalarla ayakta kalma çabasının boş ve saçma olduğunu aruz vezniyle kendi mizahi üslubuyla anlatır Şensoy.
‘Piyonlar şahı koruyor,
Şahların kibri bu yüzden işte.
Piyonlar sürekli iki ateş arasında, piyonlar halk işte.
Ama bilmiyor ki şahlar,
Piyonlar olmasalar, şahlar mat olurlar’
Oyunun kostümleri oldukça dikkat çekici. Kadınlı erkekli burkaların içinde başlayan oyunda şahın kıyafeti üniformayla sünnet kıyafeti arasında bir yerdedir. Kostümlerde renlerin göz alıcılığını, halkla iktidar arasındaki ekonomik ve sosyal farklılığın altını çizen belirgin yapıyı görmemek mümkün değildir. Oyunun kostüm tasarımcısı aynı zamanda dekor ve sahne tasarımını da yapan Başak Özdoğan. Oyunun orijinaline göre farklılıklar olduğunu mutlaka belirtmek gerek. Ama sahnenin orta yerine konumlandırılmış tahtın bir klozet olması fikri sanırım bir Ferhan Şensoy hınzırlığı.
Oyun afişinde oyuncuların yüzleri afişin sağında ve solunda siyah burkaların içinde, müzisyenler ise renkli kıyafetleriyle belirgin görünürken, ortada siluet halinde görünen kişi Ortaoyuncular’ı asla terk etmeyecek büyük abileri, hocaları Ferhan Şensoy’dur.
Oyunun yeni versiyonunda bazı bölümler oyundan çıkartılmış ki bu karar yönetmen Volkan Sarıöz ile dramaturg, aynı zamanda oyuncu Yavuz Pekman’nın çalışmaları ile sağlanmış. Oyunun bütünlüklü yapısında eksikliğini hissetmediğimiz bu bölümlerin olmamasına rağmen iki perde, 2 saat süren oyunda tempo hiç düşmüyor. Seyirci olarak orijinal ilk haliyle 3 saat de sürseydi oyunu keyifle seyredeceğimi eklemek isterim. Oyun sırasında gülmeye ara verip ağlamaklı olduğunuzda anlayın ki yoğun empatiye girmişsinizdir. Ustanın tokatları işte tam orada çarpar seyircisinin suratına. Hele şu sıra oyunu seyrederseniz Ferhan usta fena halde çarpabilir size.
Oyunun yönetmeni Volkan Sarıöz, oyunun orijinal halinden çok ayrılmadan harika dokunuşlar yapmış. Böylesi kuvvetli bir ekiple çalışmak yönetmen için hem çok keyifli hem de zor olsa gerek. Ortaoyuncular, Semaver Kumpanya ekibinden gelen yönetmen Sarıöz ile çalışarak potansiyellerinin artışında pozitif etkilendiklerini söylüyorlar. Yıllarca Ömer Hayyam’la birlikte oyunda birkaç karaktere hayat veren Ferhan Şensoy’un kaybından sonra değerli Ortaoyuncular gurubu için bu rolleri canlandırıyor olmak ‘kavuk’ devri gibi bir duygu uyandırmış olsa gerek. Hayyam ikinci perdenin başında ‘Menim acelem yok, men beklerem’ dediğinde seyircinin içi acır. Oyunun her anı kayda değer çok söz barındırır ama ikinci perdede ayakkabı boyacılarının diyaloğuna kulaklarınızı daha fazla açmanızı isterim.
Oyunun müzikleri de oldukça özel. Tiyatro sahnesinde Nejat Yavaşoğulları, Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen’i dinlemek bizim kuşaklara çok iyi geliyor. Geçmişteki sahnelenişlerinde oyundan çıkmış MFÖ gurubunu ve ‘Ele Güne Karşı’ şarkısını, oyundan sonra Bulutsuzluk Özlemi gurubunun kurulduğunu tarihe not düşmek yerinde olur. Tiyatro oyunu içinde değerli müzisyenlerin vefasını dinlemek seyircide Ses Tiyatrosunun fuayesinde başlayan tarihi şöleni tamamlatıyor. Sergi alanını andıran fuayenin duvarlındaki fotoğraflara bakıp kalbinde ince sızı hissetmeyen tiyatro sever azdır sanırım. Sıkça turneye de giden Şahları da Vururlar oyununa denk gelme ihtimaliniz çok yüksek. O nedenle sadece İstanbul seyircisine yazılmış bir yazı olarak okumayın lütfen.
İlk sahnelenişinden sonra çokça ödülün sahibi olan oyun bu sezon yeni haliyle de Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri ‘Vefa Ödülü’ ve Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri ‘Jüri Özel Ödülü’ aldı.
Oyunda geçen hapishane sahnesi diyaloğu ile yüzünüzde Ferhan Şensoy gülümsemesi bırakıp bu haftalık sizlere veda edeyim; ‘‘-Şah’ımıza Nobel Kimya Ödülü verilecekmiş. -Niye? -Parayı boka çevirdiği için.’’
Tiyatro iyidir. Tiyatro iyileştirir.