Son günlerde “kahramanları” Suriyeliler olan birçok olaya tanık oluyoruz.
Bir bakıyorsunuz Adana’da “kızlarla nasıl ilişki kurulur?” diye akıl veren Suriyeli bir genç “milliyetçi muhafazakâr” gençler tarafından dövülüyor, dayak faslı anı anına telefonla kaydediliyor sonra da sosyal medyada servis ediliyor.
Bir bakıyorsunuz Ankara’da bir mahallede Suriyeli gençlerle milliyetçi muhafazakâr gençler “kız meselesi” yüzünden kavgaya tutuşuyor.
Bir bakıyorsunuz Ege’nin bir kasabasında gürültü yapan Suriyeliler ile onlara müdahale eden mahalle halkı çatışıyor.
Bir bakıyorsunuz İstanbul’un bir yerinde ruhsatsız dükkan açan ve Türk esnafın işini bozan Suriyeli saldırıya uğruyor.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Belki ben bunları yazarken ülkemin bir yerinde yine Suriyeli sorunu yaşanıyordur.
Bu olaylar yaşandıkça toplumda da homurdanmalar başlıyor, “Suriyeliler defolsun” kampanyaları açılıyor. Eş zamanlı olarak bu kez de “Biz ırkçı değiliz, ne demek Suriyeliler defolun demek” diyerek karşı kampanya başlatılıyor.
Bunlar hep olacak. Hatta belki az bile oluyor daha da artacak.
Ama sonuca bakalım. Sonuçta Suriyelilerin çok büyük bir bölümü Türkiye’de kalacak, yerleşik hale gelecek ve herkes bunu kabullenecek.
Bu sadece bizde yaşanan bir şey değil, büyük göçler alan her ülkede yaşandı bu sorun, hâlâ da yaşanan yerler var.
Çünkü işin doğası budur. Elbette yabancılar geldiklerinde yerleşikler rahatsız olur. Yabancı çaresizdir, şu ya da bu nedenle doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. İlk başlarda her şeye razıdır. En kötü koşullarda barınır, en kötü biçimde beslenir, itilip kakılmaya, hor görülmeye hiç sesini çıkarmaz.
Zaman geçtikçe palazlanır, çevreye alışır, daha iyi barınmak, daha iyi beslenmek için kendine uygun çareler aramaya yönelir ve bulur da.
Bu aşamada ister istemez yerleşiklerle sürtüşmeler, tartışmalar, çatışmalar, hatta ölümlü çatışmalar yaşanır. Ama aynı süreçte yine kendilerini koruyan kollayan yerleşikler de ortaya çıkar.
Gerginlikler, kavgalar araya girenlerin “iyi niyetli” çabaları ile azaltılır. Yerleşiklere “Hepsi zaten çaresiz ve gariban, fazla gitmeyin üzerlerine” tavsiyesi yapılır, yabancılara da “Siz de biraz düzene kendinizi uydurun, burası başka bir ülke, kendinizi düşünün” nasihati verilir.
3-5 yıl içinde ortam sakinleşir, yabancılar yeni doğumlarla sayıca artarken, giderek kendi düzenlerini kurar, dostluklar arkadaşlıklar kurulur, yabancılar da yerleşik hale gelir.
Suriyeliler konusunda da bu kural bozulmayacaktır. Suriyeliler şimdilik canlarını dişe takarak, kimi zaman çatışarak, kimi zaman sinerek, ama hızla yayılarak “yerleşik” haline geleceklerdir.
Suriye sorunu uzadıkça da “geri gitmeye niyeti olanlar bile” kalmayı tercih edecek ve burada kalacaktır.
10 yıl sonra milyonlarca Suriye kökenli Türk vatandaşımız hayatımızın her alanında bizlerle birlikte olacaktır. Oy da kullanacaktır, milletvekili de seçilecektir. Türkiye ekonomisine yön verecek zenginler de çıkaracaklardır, en azılı suçlulara da sahip olacaklardır.
DEVAMINI KORKUSUZ GAZETESİDEN BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ