Eğitime Kadın Eli Değmelidir
Kadının Yeri Evi Değil, Eğitim Yöneticiliğidir
Devlet Personel Başkanlığı’nın 2018 verilerine göre, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin büyük yüzdesi kadın değil. Bürokraside üst düzey yöneticilerin ezici yüzdesi erkek. Bu bilgiler ışığında ülkemizin en büyük bakanlığı olan MEB’i ve MEB’deki kadın yöneticileri ele alalım istedik. Birkaç ilin il milli eğitim müdürü kadın ve sadece bir tane kadın genel müdür görev yapıyor. Bu tablo MEB’de acilen, birileri birilerinin yakını veya tanıdığı diye değil; liyakate dayalı olarak, başarılı kadın bürokrat sayısının arttırılması gerektiğini gösteriyor.
MEB’de Başarılı Kadın Bürokrat Sayısı Arttırılmalıdır
Örneğin MEB’in içinden gelen, iç hiyerarşiyi de bilen, tecrübeli uzman daire başkanları içinden liyakate dayalı yeni kadın genel müdürler seçilmeli ve eğitime kadın elinin daha fazla değmesi sağlanmalıdır. Kadın il milli eğitim müdürü sayısı arttırılmalıdır. Başarılı eğitimciler içinden yeni kadın daire başkanları atanmalıdır.
Kadınların Eğitim Yöneticisi Olmaları Özendirilmelidir
Daha iyi bir neslin yetişmesinde önemli olan kadınların, toplumların eğitim hayatındaki önemi de büyüktür. İşte kadınlarımız bu başarılarını eğitim yönetiminde de ortaya koyabilirler. Bu anlamıyla ülkemizde ilk kadın İlçe Milli Eğitim Müdürü 1968 yılında atanırken, ilk kadın İl Milli Eğitim Müdürü 1990 yılında, ilk kadın Milli Eğitim Bakanı ise 2009 yılında atanmıştır. Ülkemizdeki il milli eğitim müdür yardımcıları ve ilçe milli eğitim müdürlerinin kadın oranlarının arttırılması eğitimimizde de pozitif etkilere yol açacaktır. Milli Eğitim Bakanlığında yasal bir engel olmamasına rağmen, okul müdür ve müdür yardımcılıkları da dahil, kadın yönetici sayısı yüksek değildir. Bu yönüyle kadınların eğitim yöneticileri olmaları özendirilmelidir.
Kadının Yeri Evi Değil, Eğitim Yöneticiliğidir
Toplumumuzdaki kadının eğitim yöneticisi olmasına yönelik algı olumluya çevrilmelidir. Yani, toplumumuzdaki kadının yeri evidir algısı, kadının yeri eğitim yöneticiliğidire çevrilmelidir. Ülkemizde eğitim sektöründe kadınların yönetici olmasının önündeki engeller belirlenmeli ve çözülmelidir. Erkek egemen yapıyı aşabilmeleri adına kadınlarımızın eğitim yöneticisi olmaları için onlarda gerekli özgüven oluşturulmalıdır. Kadın eğitimcilerimiz kendilerini geliştirerek, hizmet içi eğitimler alarak, seminerlere katılarak, mastır ve doktora yaparak yönetimsel becerilerini arttırmalıdırlar. Böylelikle kadın eğitimcilerimiz cesaretlenip yönetici olmak isteyecekler, zaten eğitim yöneticisi olan kadınlarımız da daha da yükseleceklerdir. MEB bu anlamda yine liyakate dayalı olarak; yani birilerinin yakını olmalarına göre değil, pozitif bir ayrımcılık uygulamalıdır. Kadınlarımızın eğitim alanının üstünde yönetici olarak bulunmalarının önündeki örgüt kültürü, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal önyargılar aşılmalıdır. Unutmayalım kadın eğitim yöneticilerimiz eğitim alanımıza farklı bakış açıları getireceklerdir.
Bu nedenle tek kadın genel müdür olan MEB’de, başarılı kadın bürokrat sayısı arttırılmalıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…