Yok hükmünde bir gerekçe

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçimini iptal kararının gerekçesi açıklandı. YSK’nın gerekçesi somut delillere dayanmıyor. “Başkanı memur olmayan, sandık kuruluna itibar edilemez” gibi soyut bir kanaate dayanıyor.
YSK, sandık başkanının memur olmamasının seçimin sonucuna etki ettiğinden şüpheleniyor. Şüphesini kanıtlayamıyor. Sadece tahmine dayanıyor. Şüphe somut delil sayılamaz.
“Sandık kurulu başkanının memur olmaması, şu sandıkta sonuca şöyle etki etmiştir” diye delile dayalı bir bulgu içermiyor. YSK’nın gerekçesi hukuki dayanaktan yoksun, soyut bir ifadeden ibaret. Bu yönü itibariyle yok hükmünde bir gerekçe denilebilir.

İTİBAR MESELESİ Mİ?
İstanbul seçimini iptal eden YSK’nın çoğunluk görüşünün gerekçesi şöyle:
“Tüm bu nedenlerle sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı iş ve işlemlere itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yukarıda izah edilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçim güvenirliliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştir.”
Bu hüküm, sandıkta seçmenin oyunu sakatlayan somut bir delil göstermiyor. “Sandık kurulu oluşumun kanuna aykırı olduğu için, yaptığı iş ve işlemlere itibar edilemez, bu nedenle iptali gerekir” diyor.
Hüküm kurulan paragrafa yakından bakalım…
Sandıkta yapılan işlemlerin seçim yolsuzluğu oluşturması için ortada delil olması gerekir. Sandıkta yapılan işlemin özünü, seçmenin oyunu usulüne uygun kullanılıp kullanmadığı, doğru sayılıp sayılmadığı, sayılan oyun doğru tasnif edilip edilmediği oluşturur. Başkanı memur olmayan sandıklarda seçmenin oyunu bu yollarla sakatlayan bir saptama yoktur. Seçmen oyunu usulünü göre kullanmış, kullandığı oy doğru sayılmış, doğru tasnif edilmiş ve doğru adaylara yazılmıştır. O halde seçmenin iradesini sakatlayan bir durum yoktur.
Durum böyle olduğu halde, “sandık başkanı memur değildi, bu nedenle iş ve işlemlere itibar edilmesi mümkün değildir” demek, sadece bir kanaat, bir izlenim bildiren soyut bir hüküm cümlesidir. İptal gerekçesi olamaz. İptal hükmünün somut delillere dayanması gerekir. 
Bu bir “itibar” meselesi değil, seçmenin iradesini sakatlayan iş ve işlemin somut delille kanıtlanıp kanıtlanmaması meselesidir. Böyle bir kanıt olmadığına göre, sandık kurulu veya memur olmayan başkan, seçmenin iradesini sakatlamamıştır.
Örneğin, sahte oy kullandırmamıştır, mükerrer oy kullandırmamıştır, bir adaya çıkan oyu diğer adaya yazmamıştır. Sandığa ne girdiyse sandıktan o çıkmıştır.
Bu yönüyle iptal gerekçesi olarak öne sürülen “itibar” ölçüsü, somut bir delile dayanmamaktadır; bir kanaattir, izlenimdir, soyut bir ölçüdür.

ETKİSİZ GEREKÇELER
Çoğunluk gerekçesinde sözü edilen “diğer nedenler”in de seçim sonucuna etkili olmadığı saptanmıştır.
Örneğin oy kullanmaması gereken 706 kişinin oy kullandığının saptanması gibi. Bu sayı seçimin sonucunu etkileyecek bir sayı değildir. Ayrıca yasaya aykırı oy kullananların hepsi, sandık başkanı memur olmayan sandıklarda oy kullanmış da değildir. Diğer hususlar ise (geçersiz oyların yeniden sayılması, maddi hata gibi) itirazlar üzerine düzeltilmiş ve sonuçta Ekrem İmamoğlu, 13.729 oy farkıyla seçimi kazanmıştır. Düzeltilmiş hususları gerekçeye katarak, kısa kararı genişletmek de hukuki dayanaktan yoksundur. Çoğunluk gerekçesinde öne sürülen “diğer nedenler” seçim sonucuna etki edecek nedenler değildir.
SOMUT DELİL YOK
Çoğunluk kararına katılmayan, aksi yönde oy kullanan YSK üyelerinin karşı oy gerekçeleri de iptalin dayanaksız olduğunu somut şekilde ortaya koyuyor.
YSK Başkanı Sadi Güven, karşı oy yazısında, “Sandık kurullarının usulsüz oluşturulması tam kanunsuzluk halini oluşturmaz” dedikten sonra, sandık kurullarının oluşumuna ilişkin itirazların seçimden sonra öne sürülemeyeceğini (YSK’nın bu yönde kararları mevcut) vurguluyor.
Çoğunluk kararına katılmayan üye Cengiz Topaktaş, “seçmenler Anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurullarının oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmene yüklenemez. Nitekim, 16.4.2017 kararı bu gerekçeyle alınmıştır” diyor. Atıf yaptığı karar, 16 Nisan referandumunda mühürsüz oyların, “seçmenin hatası değil” gerekçesiyle kabul edilmesidir.
Aynı YSK, bu kez kendi hatasının sorumluluğunu usulüne uygun oy kullanmış seçmene yüklemekte ve eski kararıyla 180 derece çelişmektedir.
Karşı oy kullanan üye Kürşat Hamurcu ise gerekçesinde, “Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, oy kullanan seçmenin oyunun, hangi neden ve gerekçeyle geçersiz sayılması gerektiğine ilişkin, itiraz eden tarafından hiçbir somut kanıt ve belge sunulmamıştır” demektedir.
Karşı oy gerekçeleri, çoğunluk görüşünün hukuki dayanaktan yoksun olduğunu her yönüyle ortaya koyuyor.
Bir sakatlıktan söz edilecekse, sandık sonuçlarının değil, YSK’nın iptal kararının sakatlığından söz edilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi