“Slumpflasyon’lu bayramınız kutlu olsun…!”

Tabi ilk soracağınız soru şu; “Slumpflasyon ne demek yahu..!”

Ben de yeni öğrendim. Size söylemiştim bunlar bizim gibi ekonomiyi sadece maaşın yattığı banka hesabından takip eden siyaset muhabirlerini ülkeyi tepe üstü çevirerek ekonomi öğrenmek zorunda bıraktılar. Onları ayrıca tebrik ediyorum; çünkü bizi gerçekten bu yaştan sonra bir meslek sahibi  daha yapmak üzereler…

Bunun dışında; “Batıyoruz be kardeşim” desem alacağım yanıt belli; “O da ne ki zaten biz batmışız. Yeter ki imanımızı kaybetmeyelim”…!

Zaten Binali Yıldırım İsmailağa cemaatine gidip “İstanbul” için; “Olur kardeşim siz avantayı kesmeyin biz cemaat olarak arkanızdayız” yanıtı aldığından çok mutlu.

Bu da nereden çıktı şimdi diyebilirsiniz…

Halkımız; işinde, gücünde, dininde, imanında sana ne oluyor” da diyebilirsiniz ama gerçekten bu gazetecilik zor iş. Herkes deveyi hamuduyla değil bastığı toprağıyla birlikte götürürken (Şu bankalara atanan Faruk Çelik, Abdulkadir Aksu gibi isimlerin maaşını öğrendim. Yönetim kurulu üyesi olarak 19 bin lira ekstra ücret alacaklarmış. Aslında bunlara ihtiyaçları yok fındık-fıstık çerez parası onlar için. Zaten milletvekili emekli maaşları da var. Ek ödemelerle 35 bin lira civarında bir gelirleri olacak. Sıkın dişinizi Temmuz’da size yüzde 6 daha geliyor) bize “Kral Çıplak” diye bağ bağ bağırmak kalıyor.

Gelelim “Slumpflasyon”’a…!”

Bu sözü; tanıdığım, güvendiğim, her zaman bir konuk olarak ağırlamak istediğim Hazine eski müsteşarı ve Dünya Bankası Türkiye eski yetkilisi Mahfi Eğilmez’den duydum.

Eğilmez şöyle diyor;

Türkiye ekonomisi 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2,6 oranında küçülme yaşadı. 2018 yılının son çeyreğinde yaşanan yüzde 3 oranındaki küçülmeden sonra bu üst üste yaşanan ikinci küçülmeyi gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında resesyonu andırıyor olsa da enflasyonun ve işsizliğin çok yüksek olması bu durumu resesyondan çıkarıp slumpflasyonun çerçevesine sokuyor.”

Peki nedir Slumpflasyon;

Bir ülkede GSYH artışı düşerken enflasyonun olmasıdır. Dün açıklanan 2018 büyüme verilerinde, son çeyrekte GSYH % 3 azalmış. Ama 2018 yılı tamamında yine de % 2.6 büyümüşüz. İşte bu nedenle şu an için ekonomik olarak bir slumpflasyon içindeyiz.”

Yani…!

Batıyoruz…!...Hem de öyle böyle değil…!

Şimdi diyeceksiniz ki; “Korkma Türk’e bir şey olmaz. Bir şerbetliyiz atlatırız bunları…!”

Sözü yine Mahfi Eğilmez’e bırakayım;

“Slumpflasyonda ekonomik küçülmenin yanı sıra çok yüksek işsizlik ve enflasyon da söz konusudur. Slumpflasyon çok tehlikelidir, çünkü enflasyonu düşürüp, işsizliği azaltıp büyümeyi yukarı çekmek gibi birbiriyle çelişkili amaçları aynı anda gerçekleştirebilmek ancak beklentileri olumlu hale getirmekle olabilir.”

Peki bundan kurtuluş yok mu diyeceksiniz…?

Ben de kendime o soruyu sorarken Mahfi Eğilmez’den yanıt geldi;

Krizden nasıl çıkılabilir diye sorulursa bu sorunun yanıtı; ekonomi dışı ve ekonomi içi bir dizi önlemle düzeltilir şeklindedir. Bu önlemlerin neler olduğunu özetle sıralayayım:

Dış politika: Yurtta sulh cihanda sulh ilkesine ve Ortadoğu’da altın kural ilkesine (Ortadoğu’daki belalardan uzak durma, karışmama) geri dönülmesi gerek. Bir yandan ABD ile ilişkileri düzletirken bir yandan da AB ile yeniden çok ciddi olarak üyelik ilişkilerine başlamak şart.

İç politika: Parlamenter rejime, güçler ayrımı ilkesine (yasama, yürütme ve yargının ayrılması) geri dönülmesi ve yargının tamamen bağımsız hale getirilmesi gerek.

Eğitim: Tamamen bilime dayalı, bilim dışında hiçbir öğretiye yer verilmeyen bir eğitim modeline geçilmesi, teknik okulların sanayi odalarıyla birlikte kurulup, özendirilmesi gerek.

Ekonomi: İçi boş programlar açıklamaktan vazgeçilmesi, TCMB’nin tam olarak bağımsız bir yapıya kavuşturulması, teşvik sisteminin dünyayla rekabet edebilecek ürünleri kapsayacak bir çerçeveye dönüştürülmesi, piyasa sistemini bozacak yaklaşımlardan vazgeçilmesi, bütün altyapı yatırımlarının ertelenmesi ve yenilerine girilmemesi, kamu kesimindeki israfın durdurulması ve her şeyden önce de 2001 krizi sonrası uygulanan ekonomik program benzeri bir program hazırlayıp uygulanması gerek.”

Allah aşkına bugün bizi yönetenlere ve son sözleri söyleyene bir bakın. Bir de Mahfi hocanın bize tavsiyelerine bakın…

Hiç bizim bu slumpflasyon’dan çıkma şansımız var mı…?

Peki bundan çıkamazsak ne olur…?

Bakın bunu Mahfi Hoca söylemiyor ama aklı başında soru sorduğum bütün ekonomistler aynı yanıtı veriyor;

“Konsolidasyon ve Morataryum gelir… (Her ikisi de ödeme güçlüğüne düşülmesi nedeniyle başvurulan tedbirlerdir. Konsalidasyon borcun vadesinin, faizinin, türünün ve tutarının gönüllü ya da gönülsüz ertelenmesi ve değiştirilmesidir. Moratoryum ise, borcun tamamını ya da bir kısmını ödeyemiyorum demektir. Bu durumun da sonucu konsalidasyona çıkar.)

İyisi mi biz yine de büyük halk şairi Can Yücel’in dediği gibi “Enseyi karartmayılım…!”

Ve onun bir Bayram şiiriyle bayramınızı kutlayalım…!

İyi Bayramlar…”

BAYRAM

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..

 

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Ertürk Arşivi