Pakize Suda ve neşeli günlerimiz

Ece Bar Aynalı Meyhane’de sahneye çıkardı Pakize Suda. Dinlemeye gelen ünlüler bir süre sonra düet için yanında belirirdi. Uzun saçları, derin yırtmacı ve zekasının parıltısını ortaya koyan esprileriyle neşeli günlerimizin tatlı kaçık sarışınıydı.

Hele o Hürriyet'teki içten yazılar...

Yan masayı dinleyip yazdıkları: "Üzgün görünüyorlar. Biri ağlıyor hatta. Keyfim kaçıyor. Kimsenin derdi olmasın istiyorum. Hastalık, ölüm hele..."

Keşke...

Ama olmuyor işte...

Pakize Suda'nın çileli hastalık dönemi sonrası aramızdan ayrıldığını duyunca çok üzüldüm, o güzel günler geldi aklıma...

Birbirimize "Akşam şuraya gidelim mi" diye sormazdık. Bilirdik nereye gideceğimizi. Önce Çiçek Arif, sonra Taksim Sanat Evi, hatta çoklukla Ece... Bazen Sezen Aksu'yu dinlemeye Oba'ya yol alırdık.

Arada şahane konserler... İyi seçilmiş tiyatrolar, muhteşem operalar...

Vahşi rekabetin olmadığı, kibirsizliğin, birbirimizi dinlememize izin verdiği zamanlardı.

Herkesin kendisini 'en iyi' zannetmediği dost sofralarında dostun derdiyle dertlenip, her şerden bir hayır çıkarma gayretimiz vardı.

Gülümsemeler sahte değildi, gözyaşları timsahınkinden çok uzaktı.

"Ben var ya ben" cümlesi kimsenin üzerine üniforma yapılmaz, bunu taşımaya çalışana da haddi bildirilirdi.

Sonra ne mi oldu?

Ne olacak, biz büyüdük ve kirlendi dünya.

Vasatın hakimiyeti kuruldu. Naiflik rafa kalktı. Hırs küpleri doldurdu etrafı. O küpler irileşip içi para dolduğunda zannettiler ki dünyayı satın aldılar.

Hepimiz elimizdeki telefonun, o telefonla çekilen fotoğrafın, o fotoğrafa koyduğumuz filtrelerin esiri olduk. Gerçekle bağımız koptu, gerçekle, insanlıkla...

Yalana önce kendimiz kandık, sonra herkesi inandırdık. Doğruyu rafa kaldırdık, mutsuz olduk, mutlu sandık.

Yalnızlaştık.

Yalnız dönülen evlerde, bir bilgisayarın içinden bize "merhaba" diyen yabancılardan medet umar olduk...

Elektrik kesilmeden, telefonun şarjı bitmeden birbiriyle sohbet edemeyen insanlar oluverdik.

Ne zamandır bir dostunuzla, bir Sezen şarkısında ağlamadınız?

Ne zamandır yardıma ihtiyacı olan bir insana el uzatmadınız?

Ne zamandır biri için gerçekten üzülmediniz?

Ne zamandır iyi bir kitap okumadınız?

Ne zamandır güzel bir tiyatroya gitmediniz?

Son olarak...

Ne zaman birine güvendiniz?

Ne zaman birine içten sarıldınız?

Beni durdurun... Daha çok sorum var ama burada noktalıyorum.

Neşemizi çalanlar!

Bu hırsızlığa biz izin verdik...

Neşeyi çaldınız, elimizden aldınız, bari hakkını verin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özbey Arşivi