Muhalefetsiz demokrasi

İktidar, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun parti üyeliğini düşürdü.

Her ne kadar kararı veren ve uygulayan Yargıtay gibi gözükse de bu karar çok önceden iktidar tarafından verilmişti.

Kaftancıoğlu hakkında, 9 yıl önce attığı bir sosyal medya mesajı nedeniyle hakkında dava açtıran ve mahkûm ettiren de iktidardır.

Kaftancıoğlu’nun sosyal medya mesajını 9 yıl boyunca sorun olarak görmeyen iktidarın şimdi tarihten bir husumet çıkarması yeni bir uygulama değil.

Aynı uygulama Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için de yapıldı.

Tabii Kaftancıoğu hakkındaki kararın son karar olduğunu düşünmek de safdillik olur.

İktidar aynı tehdidi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için de yapıyor.

İmamoğlu hakkında da dava açtırdı.

Nasıl sonuçlanacağı belli olmaz.

Ancak şu belli ki iktidar İstanbul seçiminin kazanılmasında büyük katkıları olan İmamoğlu’nu ve Kaftancıoğlu’nu siyasetin dışına itmek istiyor.

Belli ki iktidar hâlâ İstanbul’u kaybetmeyi içine sindirebilmiş değil.

Her fırsatta Kaftancıoğlu ve İmamoğlu’nu siyaset yapamaz hale getirmek istiyor.

Bunu başarabilir mi?

Başaramaz.

Siyasallaşmış yargı kararlarıyla siyasi yasaklar getirse bile Kaftancıoğlu’nun da İmamoğlu’nun CHP için çalışmalarına engel olamaz.

Parti üyeliği bir gönül işidir.

Parti için çalışmak da öyle.

Gönülden partili biri için illâ ki bir yöneticilik, milletvekilliği, bakanlık görevi gerekmez.

İktidarın anlamadığı bu gerçektir.

Önümüzdeki seçimde kaybedeceğini düşünen iktidar bu nedenle muhalefetin siyaset alanını daraltan demokrasi ve hukuk dışı kararlar alıyor.

İmamoğlu hakkında dava açılmasının, Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı getirilip parti üyeliğinin düşürülmesinin amacı budur.

Aynı şekilde Kılıçdaroğlu hakkında fezleke düzenlenmesi, otomatiğe bağlanmış ağır tazminat davaları açılmasının amacı da aynıdır.

HDP hakkında açılan kapatma davası da öyle.

Yargıyı siyasallaştırmış olan iktidar bu yolla muhalefetsiz bir “demokrasi” yaratmaya çalışıyor.

Yargıyı kullanarak yol temizliği yapmaya çalışıyor.

HDP’yi kapatıp; eş başkanlarına, etkili yöneticilerine, milletvekillerine siyaset yasağı getirmesi yüksek olasılıktır.

Bu yolla HDP seçmeninin dağılmasını veya sandığa gitmemesini amaçlıyor.

İktidarın başvurduğu bu yolların hiç biri demokratik değil.

Hiç biri hukuki değil.

Ancak otoriter rejimlerde görülebilecek, hukuk dışı, orantısız devlet gücü kullanmanın örnekleri.

İktidar, muhalefeti dar bir alana sıkıştırıp hareket edemez, siyaset yapamaz hale getirmeye çalışıyor.

Aynı şekilde medyayı da dar bir alana sıkıştırma gayreti içinde.

Özgür gazetecilik yapmaya çalışan televizyon kanalları ve gazeteler üzerinde de RTÜK ve Basın İlan Kurumu üzerinden çok ağır bir baskı uyguluyor.

Ceza üzerine ceza yağdırıyor.

Buna karşın bir iki televizyon kanalı ve birkaç gazete ile özgür basın, iktidarın sermayesini değiştirip propaganda aygıtına dönüştürdüğü medya organlarından çok daha etkili oluyor.

Böyle olduğu için bir avuç kalmış özgür basını da susturmaya çalışıyor.

Bir ülkede demokrasi olup olmadığının en önemli iki ölçüsü özgür muhalefetin ve özgür basının bulunup bulunmadığıdır.

Eğer varsa demokrasi vardır.

Yoksa demokrasi yoktur.

Önümüzdeki seçim bu nedenle cumhuriyetin yeniden demokrasi ile taçlandırılması seçimi olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi