Kamu-özel işbirliği ve özelleştirmeler altılı masayı böler mi?

Önceki akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “Mandacı iktisatçılar” olarak toplandık. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı, iktidarın uyguladığı “Faiz neden, enflasyon sonuç” politikasını eleştiren ekonomistleri böyle tanımlıyor. Şahsen her türlü mandaya, tahakküme karşı olduğum için “mandacı” suçlamasını bugüne kadar hiç üzerime alınmadım. Zaten ben kendimi ekonomistten çok ekonomi yorumcusu olarak görüyorum. Benim işim, ekonomide olup biteni herkesin anlayabileceği bir dille anlatarak yorumlamak. Gerçi o da iktisatçı kategorisine giriyor ama olsun. Ayrıca mandacılık suçlaması gençliğinde NATO’ya karşı tam bağımsız Türkiye mücadelesi vermiş birinin üzerine yapışmaz diye düşünüyordum.

Önceki akşam “mandacı iktisatçıları” DEVA Partisi’nin alternatif sanayi politikalarını açıkladığı basın toplantısında bir arada görme fırsatı buldum. Tanıdığımız, bildiğimiz, cumhuriyete, özgürlüğe, demokrasiye, Türkiye’nin bağımsızlığına bağlılıkları konusunda en ufak şüphe duyamayacağımız iktisatçılar, yazarlar, gazeteciler… Milli İstihbarat Teşkilatı, Cumhurbaşkanı’na yanlış bilgi veriyor olabilir mi? “Ekonomi politikanızı eleştirdiklerine bakmayın Cumhurbaşkanım, bunların alayı mandacı…”
DEVA Partisi tarafından hazırlanan alternatif sanayileşme stratejisinin tanıtıldığı toplantıya Genel Başkan Ali Babacan ile Genel Başkan Yardımcıları Burak Dalgın, İbrahim Çanakçı ve parti kurucularından Gülçin Avşar katılmıştı. “Kalkınma Seferberliği Eylem Planı” başlıklı planda, organize sanayi bölgelerinde arazi rantının önlenmesinden meslek eğitiminin geliştirilmesine kadar 76 detaylı öneri yer alıyor.

DEVA’nın sığ tartışmalardan çıkıp Türkiye’nin temel sorunlarına dair somut alternatifler sunması önemli bir çaba. Gerçi ben bazı çözüm önerilerinin işe yararlığı konusunda şüpheliyim. Mesela sanayicilerin sanayiciliği bırakıp emlak rantı peşinde koşmaya başladığı organize sanayi bölgelerindeki arazi sorununun nasıl çözüleceğini anlamadım. DEVA’nın bu konudaki ve diğer bazı konulardaki önerileri bana biraz ne şiş yansın ne kebap kabilinden öneriler gibi geldi. Yıllar içinde derinleşip taşlaşan sorunları çözmek için bana kalırsa DEVA’nın önerdiğinden daha radikal adımlar gerekiyor.

Ama her konuda aynı fikirde olmamak normal, tartışa tartışa doğruyu bulacağız. Fakat gelin görün ki, basın toplantısı alternatif sanayi politikalarının değil, Türkiye’nin temel ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir platforma dönüşüverdi. Muhalefetin seçimi kazanması durumunda ne olacağını merak ettiğimiz üç çok önemli ekonomi meselesi vardı. Ali Babacan üçüne de değinme imkanı buldu.

Bunların ilki, kur korumalı mevduat meselesi. İktidarın geçen yılın Aralık ayında dolardaki yükselişi durdurabilmek için yürürlüğe soktuğu uygulama devletin sırtında büyük bir yüke dönüştü. Eylül ayı itibarıyla parasını kur korumalı mevduatta tutanlara devletin (Hazine + Merkez Bankası) 150 milyar lira ödeme yaptığı biliniyor. Fatura önümüzdeki aylarda daha da kabaracak. İktidar değişince kur korumalı mevduat ne olacak? Babacan net cevap verdi: “Uygulama bir kararla kaldırılır.” Peki seçim öncesinde kur korumalıya girenlerin paraları? Babacan: “Onu ödemeye devam ederiz.”

Diğer iki önemli konu, kamu özel işbirliği projeleri ve özelleştirmeler. Altılı masa bu iki konuda kendi içinde ayrılığa düşebilir mi? DEVA’nın bu iki konuda gri alanda olabileceğini düşündüğüm için bu konuları özellikle sordum. Unutmayalım ki, AKP Türkiye tarihinin en büyük özelleştirmelerine yaptığında ekonominin başında Ali Babacan vardı…

Babacan, “Özelleştirmeler bugünün öncelikli gündemi değil” cevabını verdi. Belli ki DEVA’nın da özelleştirme talebi olmayacak, iktidarın değişmesiyle Türkiye’de özelleştirmeler tarihe karışacak…
Ama kamu-özel işbirliği projeleri konusunda aynı şeyi söylemek güç. CHP, araç, yolcu, hasta garantilerinin verildiği köprüler, otoyollar, havalimanları, şehir hastaneleriyle bildiğimiz kamu-özel işbirliği projelerinin kamulaştırılacağını açıklamıştı. Buna karşılık İYİ Parti bu projelerin tek tek ele alınarak sözleşmelerin gözden geçirilmesinden yana. Yani kamulaştırmalara karşı gibi görünüyor. DEVA?
Babacan’a bu konuyu sordum. Anladığım kadarıyla DEVA bu konuda İYİ Parti’ye yakın pozisyonda: Kamulaştırma değil gözden geçirme.

Hatta İYİ Parti’den bir adım ötede olduklarını söylemek dahi mümkün. Çünkü Babacan, kamu-özel işbirliği projelerinin doğasına uygun sektörlerde kullanılmaya devam etmesinden yana olduklarını söyledi. Ama bu konu da öncelikleri arasında yer almıyor.

Garip ama kimse mandadan, mandacılıktan söz etmedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi