İşte Saray’da konuşulan Çin modeli

Dolardaki kontrolsüz tırmanışın, 14.50 TL’yi de geçmesini arkasında iktidarın “Çin modeli”ne geçiş kararının bulunduğunu sanıyorum artık herkes biliyor.

Bu modele göre dolardaki yükselişi dert etmeye gerek yok. Çünkü değersiz TL ihracatçıları daha rekabetçi yapacak, cari açık kapanacak, Türkiye’ye döviz yağacak. Ve sonunda TL değer kazanacak, enflasyon da düşecek.

Ünlü İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’in meşhur sözü: “Uzun vadede hepimiz öleceğiz”. Vatandaş öldükten sonra cari açığın kapanmasının kime ne faydası var? Ölme eşeğim ölme…

Neyse, bugün Çin modelinin saçmalığına değil, teorik çerçevesine odaklanacağım.

“Teorik çerçevesi mi?” diye soranlar olacaktır. Evet, teorik çerçeve... Saray’daki iktisatçıların Çin modelini savunan sunumlar hazırladığı bir sır değil. Geçtiğimiz günlerde, Şefik Çalışkan adlı bir ekonomistin iktidarın yeni ekonomi politikasını cansiparane savunan raporu epey tartışılmıştı.

Fakat Çalışkan’ın resmi bir görevinin bulunmaması, tezlerinin ciddiye alınırlığını azaltıyordu.

Şimdi gündemde daha ciddi bir rapor var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi başdanışmanı Cemil Ertem’in imzasını taşıyan bir rapor.

Ertem’in imzasını taşıyan ve kimilerine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da sunulan “Yeni Ekonomik Model, Gerekçeleri, Getirileri” başlıklı rapor, geçmişte (Yani AKP’nin ilk döneminde) uygulanan modeli şöyle eleştiriyor:

“Yüksek faiz, düşük kura dayalı ekonomik model bir yandan yüksek faiz maliyetleri nedeniyle yatırım ortamını zayıflatırken, diğer yandan ihracatta rekabet gücümüzü azaltmaktadır.

Bu durum düşük büyüme ve düşük istihdama yol açmakta olup, aynı zamanda düşük kur nedeniyle ithalat ihracattan daha hızlı artmaktadır. Sonuç olarak, ülke ekonomisi yüksek cari açık vermekte, bunu finanse etmek için özellikle sıcak paraya bağımlı olunmakta ve ülke dış borcu giderek artmaktadır.

Söz konusu ekonomik model dışa bağımlılık nedeniyle sık sık ekonomik ataklara zemin hazırlamakta olup sürdürülebilir değildir."

Raporda “eski model” yerine getirilmek istenen yeni model şöyle anlatılıyor:

"Bir yandan ihracatı artırıp ithalatı azaltarak temel döviz arz talebini dengelerken diğer yandan doğrudan sermaye yatırımlarını özendirip portföy yani sıcak para girişlerini azaltarak kurda ve dış finansmanda istikrarı sağlayacağız. Böylece dış finansal şoklara karşı korunaklı, kırılgan olmayan bir ülke haline geleceğiz."

Rapor, dışa bağımlı bir ekonomik yapının, jeopolitik gelişmelerde ekonominin ülkemize karşın bir silah olarak kullanılmasına neden olduğunu savunarak son dönemde TL'ye yapıldığı iddia edilen kur ataklarını gösteren bir grafik paylaşıyor:

Buna karşılık yeni model ile birlikte cari açığın azalacağı, bunun da finansman ihtiyacı üzerindeki yükü azaltacağından, hem net döviz açığını küçülteceği hem yabancıların hisse senedi ve borç senetleri piyasasında yarattığı kırılganlığı azaltacağı savunuluyor.

Yeni modelin omurgasını düşük faiz politikasının oluşturduğu bir sır değil. Raporda “Politika faizi enflasyonun altında belirlenebilir mi?” diye soruluyor ve şu cevap veriliyor: "Evet, belirlenebilir. Çünkü talep enflasyonunu azaltmak için faizlerin arttırılması gerekirken, küresel salgının sebep olduğu arz enflasyonunu azaltmak için faizlerin düşürülmesi gerekmektedir."

Düşük faizin (bizim farkına varamadığımız) faydaları şöyle anlatılıyor:

"Yeni ekonomik modelde, düşük faiz ortamı ile yatırımların desteklenmesi, büyümenin ve istihdamın sürdürülebilir hale getirilmesi, rekabetçi kur avantajı ve yatırımların artmasıyla ihracatın artırılması ithalatın düşürülmesi ve nihayetinde cari açığın cari fazlaya evrilerek dış borca bağımlılığın ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır."

Haklı olarak “E peki enflasyon ne olacak?” diye sorabilirsiniz. Rapora göre enflasyonun düşük faizle bir ilgisi yok, neden dışarıda. Şöyle diyor:

"Küresel salgın sonucu tedarik zincirlerinde aksama yaşanmaktadır. Bu durum, küresel çapta emtia, enerji ve navlun fiyatlarının fahiş oranlarda işlem görmesine neden olmuştur. Sonuç olarak, enflasyon yalnızca ülkemizde değil, küresel çapta ortaya çıkan dönemsel bir sorunudur."

Saray’da konuşulan “Çin modeli” raporundan ana başlıklar böyle… Varsayımları yanlış olduğu için konulan hedeflere ulaşılamayacağını söylemek boynumun borcu.

Varsayımlar yanlış çünkü 1) Düşük faizle yatırım ve istihdam arasında direkt bir neden-sonuç ilişkisi yok; yatırım kararları faizin yanı sıra, hatta ondan fazla, girdi maliyetlerinden, siyasi ve ekonomik istikrardan etkileniyor; 2) Enflasyonun kökü dışarıda değil içeride, iktidarın düşük faiz takıntısı nedeniyle uçuşa geçen doların hiperenflasyonu tetiklemesinde...

Dünya tarihinde bu modelle hem enflasyonu hem kuru (Doları) düşüren başka bir ülke yok.

AKP iktidarı bunu başarırsa ekonomi yönetimi ve Erdoğan, Nobel ödülünü hak eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi