Ekonomide duvara toslamadan seçime varmak mümkün mü?

“Merkez Bankası’nı ve politika faizini önemsizleştirdik” Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati bu yılın başında, göreve geldikten kısa süre sonra böyle demişti. Dediğini yaptı. Merkez Bankası geçen yıl politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdiğinde Türkiye ekonomisi allak bullak olmuş, dolar iki ay içinde Türk Lirası karşısında yüzde 30’dan fazla değer kazanmıştı. Apar topar devreye sokulan kur korumalı mevduat olmasa Türkiye bir çöküşe doğru gidiyordu... Merkez Bankası geçen hafta da faizi indirdi. Ama bu sefer kimse oralı olmadı. Dolar geçen haftaya nerede başladıysa orada bitirdi. Yoksa iktidar ekonomik istikrarın formülünü buldu mu?

Rekor enflasyon ve milli gelirin yüzde 5’ine ulaşan cari açıkla istikrar kolay değil. Merkez Bankası’nın eski uzmanlarından Selva Bahar Baziki geçen hafta faiz indirimiyle ilgili değerlendirmesinde yeni bir krizin yaşanabileceği uyarısı yapıyordu. Londra merkezli araştırma kuruluşu Capital Economics’in faiz kararıyla ilgili raporunda da Türk Lirası’nda büyük değer kaybı ihtimalinin giderek arttığı uyarısı vardı.

AKP iktidarının şu anda en çok korktuğu şey bu, yani yeni bir kur krizi olmalı. Yeni bir kriz enflasyonu bir tur daha patlatır. AKP’ye desteğin yüzde 47’den yüzde 30’a kadar inmesinin temel nedeni enflasyondu. Yeni bir zam dalgası oyları yüzde 20’lere indirir.

Ekonomi yönetimi bunu engellemek için Merkez Bankası rezervlerinden dur durak bilmeden döviz satışı yapıyor. Yılbaşından bu yana piyasaya satılan döviz tutarı 100 milyar doları geçti. Gerekirse seçime kadar bir 100 milyar dolar daha satılacak. Bankanın kasasını doldurmak için benim “Finansal OHAL” olarak adlandırdığım olağanüstü önlemler alındı. Yılbaşında ihracatçılara döviz gelirlerinin yüzde 20’sini Merkez Bankası’na satma zorunluluğu getirilmişti. Sonra bu oran yüzde 40’a çıkarıldı, ihracatçılara turizmciler de eklendi. Bu arada 15 milyon TL karşılığı dövizi olan şirketlere (Eğer ellerindeki döviz cirolarının veya aktiflerinin yüzde 10’undan fazlaysa) bankadan kredi kullanma yasağı getirildi. Sonra bu tutar 10 milyon TL’ye ve cironun veya aktifin yüzde 5’ine çekildi.

Bu önlemler arabayı devirmeden seçime varmaya yeter mi? Türkiye’nin önümüzdeki bir yılda ödemesi veya döndürmesi gereken 186 milyar dolarlık döviz borcu var. Cari açığı da eklediğimizde 250 milyar dolara yakın kısa vadeli döviz yükümlülüğüyle karşılaşıyoruz. Dev bir tutar. Dünyada bugünkü “hava şartlarının” yarın da geçerli olacağının bir garantisi yok. Dünya ekonomisinde bir türbülans yaşanması durumunda bir ödemeler dengesi krizi, o olmasa bile yeni bir kur atağı gelip kapıya dayanır. Öyleyse bir yerlerden ekstra döviz kaynağı bulmak gerek. Peki ama nereden?

Ağustos’ta Rusya’dan Türkiye’ye resmi yollardan 10 milyar dolardan fazla para girdi. Net hata noksan kanalı üzerinden giren kaynağı belirsiz para da yılbaşından bu yana 28 milyar doları aştı. Bunun da önemli bir kısmı muhtemelen Rusya ve Rus oligarklara ait. Bu arada Ankara, Rusya’ya bu yıl yapması gereken doğalgaz ödemelerinin gelecek yıla ertelenmesini de talep etti. Gerçekleşirse bu da önemli bir döviz kaynağı demek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’le defalarca görüştü. Bu arada Suudi Arabistan’ın fiili lideri Muhammed Bin Selman’ı da Cidde’de ziyaret etti. Nisan’da gerçekleşen o ziyaret sırasında Suudi Arabistan’dan da 20 milyar dolarlık döviz kaynağı geleceği söylentisi yayılmıştı. Bu henüz gerçekleşmedi ama Ankara’nın umutları bitmedi. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati geçtiğimiz haftalarda İbrahim Kalın’la birlikte bir kez daha Suudi Arabistan’a giderek Bin Selman’la görüştü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suudi Arabistan’la Amerika arasındaki petrol fiyatı kavgasında Suudiler’den yana saf tutarak ABD’ye “Kabadayılık doğru değil” diye seslenmesi de uluslararası medyada, Türkiye’nin “Finansal destek” beklentisi bağlamında değerlendirildi.

Ekonomide duvara toslamadan seçime varmak, başka şeylerin yanında Putin ve Muhammed Bin Selman’ın desteğine de bağlı. Destek karşılığında elbette onların da talepleri olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi