Devletin kusursuz sorumluluğu

Türk hukukunda Borçlar Kanunu çerçevisinde “kusursuz” sorumluluk halleri vardır. 

Kusursuz sorumluluk halleri;  dikkat ve özen sorumluluğu, hakkaniyet sorumluluğu ve tehlike (risk) sorumluluğu olarak üç başlıkta toplanır:

Dikkat ve özen sorumluluğunda kişinin bakım ve gözetimindekilerin fiillerinden dolayı sorumluluğu ve sahip olduğu veya yaptığı yapının veya taşınmazın verdiği zararlardan sorumluluğu söz konusudur.

Hakkaniyet sorumluluğunda,  ayırt etme gücü olmayanlar verdikleri zarardan ancak hakkaniyet gerektiriyorsa ve kusursuz olarak sorumludurlar. 

Tehlike (risk) sorumluluğunda ise önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.

Özel hukukta kusurunuz olmasa bile sorumlu tutulacağınız haller bunlardır.

Bir de idare hukukunda (devlette) kusursuz sorumluluk halleri vardır. Bu haller devletin “benim kusurum” yok diyerek sorumluluktan kurtulamayacağı hallerdir.

Son birkaç gündür devletin, “benim kusurum yok” diyerek işin içinden sıyrılamayacağı iki olay yaşadık:
Biri termik santrallere filtre takılmadan faaliyetlerini sürdürme izni veren yasa ve bu yasanın cumhurbaşkanı tarafından “veto” edilmesi, ikincisi de Selahattin Demirtaş’ın bilincini kapatacak kadar ağır bir rahatsızlık geçirmesine karşın hastaneye sevk edilmemesi.

Bu iki olayda da devlet sorumludur.

Vatandaşını zehirlemek

Eğer bir devlet vatandaşını zehirleyecek faaliyetlere izin veriyorsa, onu engellemiyorsa, bu olaydan “benim kusurum yok” diye kurtulamaz.

Bu durumda kusursuz da olsa sorumluluk hali mevcuttur. Anayasa, devleti vatandaşın sağlığını korumak ve sağlık hizmetlerini sunmakla görevli kılmıştır.

Bu nedenle son günlerde gündemi işgal eden, bacalarına filtre takmadan faaliyetlerini sürdürmeleri konusunda santrallere süre tanıyan bir kanun çıkarmış olsa da bu santrallerin yaydıkları zehirli gazdan etkilenen vatandaşların uğradığı zarardan devlet sorumludur. 

“Ben devlet olarak bacalarına filtre takmadan çalışmaları için bir süre verdim ama o süre zarfında takmamışlar ve bu süre zarfında şu kadar insan akciğer hastası olmuş veya kanser olmuş, bu konuda benim bir kusurum olmadığına göre sorumluluğum da yoktur” diyemez.

Termik santrallerin bacalarına filtre takmadan zehirli gaz yaymalarından ve bu gazların yöre halkının sağlığını bozmasından devlet sorumludur.

Bu sorumluluktan kaçamaz; telafi mümkün olan zararı gidermek, telafisi mümkün olmayan zararı da tazmin etmek zorundadır.

Bacalarında filtre bulunmayan ve zehirli gaz yayan santrallerin bu şekilde çalışmalarını 2016 yılından 2019 yılına kadar sürdürmelerine ilişkin kanun çıkarmış olması devleti sorumluluktan kurtarmaz.

İkinci kez çıkar gruplarının baskısı sonucu filtresiz çalışma süresini 2022 yılına kadar uzatan devletin sorumluluğu da devam eder.

Bu düzenlemenin,  iktidarı oluşturan AK Parti ve MHP oylarıyla kanunlaşması, kamuoyunda oluşan tepki sonucunda Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi şu ana kadar oluşan zararın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanı olarak bu kanunun çıkmasına Meclis aşamasında müdahale etmeyip, kanun çıktıktan sonra, kamuoyundan gelen tepki üzerine,  “Cumhurbaşkanı” sıfatıyla, “veto” etmesi izahı zor bir çelişkidir.

Ancak  bu çelişki Cumhurbaşkanı’nın veto kararının doğru bir karar  olduğu gerçeğini de değiştirmez.

Demirtaş'ın sağlığı

Devletin filtresiz santraller gibi hızla karar değiştirdiği bir olay da cezaevindeki eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sağlığı konusudur.

Devlet cezaevindeki mahkûm ve tutukluların sağlığından sorumludur. Bu sorumluluğu devredemez. “Benim kusurum yok” diyerek sorumluluktan kurtulamaz.

Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bir rahatsızlık geçirdiği, bu rahatsızlığın bilinci kaybedecek kadar önemli olduğu, cezaevi doktorunun ileri tetkikler istediği halde bir hastaneye sevk edilmediği, avukatı olan kardeşinin açıklamalarıyla ortaya çıktı.

Demirtaş’ın avukatı olan kardeşi Aygül Demirtaş, Selahattin Demirtaş’ın başvurmalarına karşın 7 gündür hastaneye sevk edilmediğini kamuoyuna duyurdu.

Bu duyurudan birkaç saat sonra HDP milletvekilleri Edirne Cezaevi’ni ziyaret edip yetkililer ve Demirtaş’la görüştüler.
Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Selahattin Demirtaş hastaneye sevk edildi.

Demirtaş’ın 7 gündür hastaneye sevk edilmemesi konusunun sosyal medyaya yansımasa ve bu mecrada büyük bir kamuoyu baskısı oluşmasaydı anlaşılıyor ki Demirtaş yine hastaneye sevk edilmeyecekti.

Bu iki olayda da devletin büyük sorumluluğu vardır.

Devlet, santral sahiplerinin çıkarı için halkın sağlığını tehlikeye atamaz. Bu Anayasa’ya aykırılık oluşturur. 

Devlet, cezaevindeki tutuklu ve mahkûmların sağlığından sorumludur. Cezaevindekilere siyasi görüşüne göre farklı muamele edemez.

Bu da Anayasa’ya aykırılık oluşturur.

İki olayda da devlet kusuru olsun veya olmasın sorumludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi