CHP MHP Değildir. Olmak Zorunda da Değildir

CHP’de yönetim değiştiğinden beri yeni Genel Başkan Özgür Özel’in Kürt meselesine ilişkin çıkışları iktidar cenahıyla birlikte muhalefetin bazı paydaşları tarafından da ısrarla tartışma konusu ediliyor. Özellikle Zafer Partisi çevresi ve bir kısım İyi Partililer, Özel’in Kürt sorununa yönelik söylem ve davranışlarını Kemalizmden net bir sapma gibi gösteriyor ve yeni yönetimin azınlık politikasını partinin kurucu ilkelerine aykırı olarak sunuyor.

Bu çevrelerin ilk itirazı, Özel’in kurultay gecesi HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a kürsüden selam göndermesine olmuştu. Özel’in, “‘Kürtlere belediye başkanı seçtirmeyiz’i Kürt seçmen unutmaz” sözü ve buna paralel “Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir” söylemi de eleştirilerin dozunu artırdı. Ama bu süreçte en fazla tartışılan husus, Özgür Özel’in Kürt kökenli ünlü soprano Pervin Chakar’ın performansını izlemeye gitmesi ve sahnede elini öperek onu onore etmesi oldu.

Baştan başlayalım. İşin aslı, Özel kurultaydaki konuşmasında sadece Demirtaş’a değil çok sayıda insana selam göndermiş, Demirtaş’a değinirken onun gibi tutuklu diğer isimler Can Atalay, Tolga Şardan ve Osman Kavala’yı da unutmamıştı. Buradaki vurgunun bu kişilerin siyasi kimliğine değil uğradıkları hukuksuzluğa olduğu açık. Türkiye’de iktidarı hedefleyen bir siyasetçinin ülkedeki hukuksuzluklara ses çıkarırken mağdurları politik kimliğine göre ayırması da herhalde çok mantıklı olmasa gerek.

Peki Kürtlerin belediye başkanlarını seçemedikleri tespiti yanlış mı? Seçime girerken karşılarına herhangi bir yasal engel çıkarılmayan kişiler seçildikten sonra tek tek görevlerinden azledildi ve onların yerine belediye meclislerinde yeni bir seçim yapılmasına dair yasal yükümlülük de terk edilerek dışarıdan kayyum atamaları yapıldı. Şimdi buradaki hukuksuzluğu eleştirmek, siyasetin meşru sınırlarda yapılmasını talep etmek ve bu olmadığı takdirde Kürtlerin kendilerini eşit yurttaş olarak göremeyeceklerini hatırlatmak muhalif bir siyasetçinin başlıca görevi değil midir?

Bununla birlikte, bu meseleler öyle ya da böyle reel siyasete dair hususlardır ve partilerin bu konulardaki tavır ve eylemlerini birbirlerine karşı koz olarak kullanmaları doğaldır. Ancak Pervin Chakar olayı bundan farklı. Türkiye’de siyasi kimliğiyle bilinmeyen, kuvvetle muhtemel HDP seçmenlerinin ezici çoğunluğunun bile kendisini bu şekilde tanımadığı bir sanatçıya saygı ve nezaket gösteren bir jest yapılmasından dolayı kopartılmaya çalışılan fırtına konuyu siyasi çerçevenin de dışına çıkarıyor.

Söz konusu çevreler bu noktada şunu soracaktır: Chakar’ın bir siyasi duruşu yok mu veya bu duruş CHP’nin çizgisiyle bağdaşır mı? Chakar’ın da gayet tabii ki açık ettiği bir siyasi görüşü vardır fakat hem kendisi bu kimliğiyle tanınan biri değil hem de bir sanatçının sanatından ötürü takdir görmesi onun siyasi duruşundan bağımsız olmalıdır. Nitekim Chakar, devlet kanalı TRT’ye defalarca çıkmış, aldığı ödüller iktidar medyası tarafından çoğu kez haber yapılmış bir figür.

Pervin Chakar’ın siyasi bir duruşu var, evet. Ama mesela kendisi terör örgütü PKK’nın eylemlerini mi savunmuş? Türk askerine, polisine yönelik saldırılara alkış mı tutmuş? Veya siyasi fikirlerini ortaya koyarken şiddet çağrısında mı bulunmuş? Bunlar olmadığına göre sadece Kürt kimliğine sahip çıktığı için onu kriminalize etmek mi CHP’nin geleneği oluyor?

Hayır, CHP bu değildir. CHP’den HDP çıkmayacağı gibi MHP de çıkmaz. Bu parti temelini Atatürk’ün Altı Ok’undan alan ve bunu sosyal demokrasiyle harmanlayan bir geleneğe sahiptir. Bu anlamda etnik milliyetçi bir anlayışa değil, Kemalizmin sol bir yorumuna dayalıdır. Bu da, insanların alt kimliğine saygı duyan ama onları yurttaşlık üst kimliğinde bir araya getirmeye çalışan bir yaklaşımdır. O halde, üst kimlikte ortaklığı benimsedikten sonra insanların alt kimliklerini de sahiplenmelerinde CHP gelenekleri açısından hiçbir sorun yoktur. Zira birlik teklik demek değildir, insanların birbirleriyle dayanışma ruhu içerisinde bulunmaları için aynı olmalarına gerek olmamalıdır.

Dünyada küresel anlamda yükselişe geçen etnik milliyetçilik furyasından ülkemiz de nasibini aldı ve popülist milliyetçi söylem Türkiye’de son yıllarda ciddi bir mevzi kazandı. Halkın somut sorunlarını göz ardı eden ve çoğu zaman hamasete dayalı söylemler siyasi tartışma ortamını baskıladığı gibi partilerin ideolojik tutarlılığına da darbe vuruyor. Böylesi bir süreçte CHP’nin ideolojik ilkelerine ve geleneksel değerlerine sahip çıkmak ve bunları ısrarla savunmak hem etik açıdan hem de pratik fayda açısından CHP’nin yeni yönetiminin acil ödevlerinden biri gibi gözüküyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Kakışım Arşivi