Buğra Kavuncu: Niyet beyanı değil, tespit!

İYİ Parti'nin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'yu, her fırsatta hazırlayıp, sunduğum ve Halk TV'de yayımlanan Kadraj programında ağırlarım. Anlat İstanbul projesini de adım adım bu vesileyle takip ettim. Uzun bir zamandır mahalle mahalle İstanbul'u dolaşan İYİ Partililer, otoparktan okul sorununa, yoksulluk, işsizlikten, çürük binalara her konuda yurttaşın derdini dinleyip, imkanları dahilinde çözebildiklerini çözüp, çözemediklerini de vekilleri aracılığıyla Meclis'e taşıyorlar. Üstelik İstanbul için de gelecek döneme ilişkin çok önemli bir 'çözülecekler envanteri' çıkarıyorlar... Konuyla ilgili merak edenler geçmiş yayınlarımızı izleyebilir.

Habertürk Televizyonu bir hafta önce '100 Yüze Yüz Gün' projesini başlatan AKP'nin İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe'yi programına konuk etmiş, gazeteciler sormuş, Kabaktepe yanıtlamıştı.

Bir sonraki konuk İYİ Parti'nin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu oldu. Amaç 'Anlat İstanbul'da ortaya çıkan tabloyu konuşmaktı. Elbette konu siyasete ve tüm gazetecilerin peşinde olduğu 'Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı' meselesine geldi.

Buğra Kavuncu, burada kendilerine bu konuda en çok 'Meral Hanım'ın neden cumhurbaşkanlığından vazgeçtiğinin' sorulduğunu söyledi. Kaldı ki bu soru çok soruldu ve Meral Hanım tarafından defalarca yanıtlandı.

Sahadan gelen ikinci sorunun da Mansur Yavaş'la ilgili olduğunu anlattı Kavuncu. Kıyamet koptu...

Ama kimse oradaki önemli cümleyi haberlerinde kullanmayı istemedi nedense... Aşağıda videosunu da izleyebilirsiniz. Kavuncu özetle şöyle diyordu:

"Cumhur İttifakı'ndan vazgeçmiş, yüzünü millete çevirmiş seçmen Mansur Yavaş'ı soruyor"...

Cumhur İttifakı'ndan yüz çevirmek... İşte görmezden gelinen cümle böyle başlıyordu...

Buğra Kavuncu'yla karşılaştım. Ayak üstü konuştuk. 'Genel merkezden bir uyarı aldınız mı?' dedim, 'hayır hiç öyle bir uyarı gelmedi' dedi. 31 Mart'ı hatırlattı, "Millet İttifakı'nı İstanbul'da ete kemiğe büründürdüğümüzü düşünüyorum. İmamoğlu'nun kazanması için canla başla çalıştık. Kararı altılı masa verecek ve biz o karar çıktıktan sonra aday kimse onun için yine canla başla çalışacağız... Söylediğim sahadaki bir tespittir, bir soru üzerine söylenmiştir, asla ve asla bir niyet beyanı değildir, olamaz da..."

Buğra Kavuncu, altılı masayı Türkiye'nin geleceği olarak gördüğünün altını çiziyor. 20 yıldır kutuplaştırılmıs bir Türkiye'nin yeniden bir araya gelmesinin garantisi olduğunu söylüyor.

Türkiye bir seçime gidiyor. İktidar altılı masayı hedefine oturtmuş, kendisine yakın medya her gün "Masa dağılıyor mu" başlıklarıyla yayın yapıyor... Peki ama zaten masadaki her partinin aynı olmadığını kabul etmemiz gerekmiyor mu? Bir asgari müşterek var, o da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e dönmek ve hayatı normalleştirmek... Tüm siyasetçiler aynı şeyi söylemek zorunda mı? Aynı düşünmek zorunda mı? Bence hayır! Zaten bu aynılaşma; içinde bambaşka bir tehlikeyi barındırıyor. Aynılaşmadan anlaşabilmek en iyi ilişki biçimi değil mi? İktidar medyasının her cümleden özenle yarattığı 'masa dağılıyor' algısının kurbanı olmadan, her söylenen cümlenin bir başına bir de sonuna bakmadan değerlendirme yapmamak gerek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özbey Arşivi