Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Bakan beye biraz anlatayım
Şampanya laik icadı değildir

Düşünce adına ezberlerinden başka lakırdıları yoktur bunların. Bir fikir disiplininden gelmedikleri için de yerli yersiz benzetmelerden ibarettir tüm söylemleri. Seçim akşamı “Ya şampanya patlatıp kutlayanlar ya da alnını şükür için secdeye koyup rabbine hamdedenler olacak" diyen Bekir Bozdağ da bunlardan biri. İki, üç ezberi var dönüp dolaşıp onu dile getiriyor, benzerleri gibi. Tecavüze uğramış çocuk için “onun da rızası varmış“ gibi kan donduran lafları sayılmazsa, vahim benzetmeler değildir ağzından çıkanlar. Hatta gülünçtür.

Seçimi kaybettiklerinde rakip seçmenin sevincini şampanya içerek kutlayacağını sanması şampanyaya yüklediği anlamla ilgili. Laikliğedir aslında lafı. Onu simgelediğini düşündüğü için verir şampanya örneğini. Oysa yanılıyor. Bir laik icadı olmayan şampanya Bakan beyin de ait olduğu ruhani dünyanın ürünüdür. Bir kilise mahzeninde şaraplardaki kabarcıklaşmayı önlemek isterken bunu başaramayan bir keşiş sayesinde var olmuştur.

Yanlışlıkla keşfedildi

Yani keşfi bir yanlışlık sonucudur. O zamanlar kabarcıkların şaraba zarar verdiği sanılırdı. Don Perignon adlı keşiş kabarcıkları yok etmek için denemeler yaparak bozduğu(!) şarabı tatmayı akıl edince bulmuştur şampanyayı. 17. Yüzyılda. Adı Fransa’nın Champaigne bölgesinden esinlenmedir. Don Perignon da az şanslı sayılmaz tabii. Öyle bir yanlıştır ki yaptığı adı hem tarihe geçmiş hem de bir şampanya türüne verilmiştir.

Sanırım tatsız tutsuz bir içki olduğu konusunda birçoğumuz hemfikirizdir. Yani hiç bir özelliği olmayan bu içkiyle neden kutlama yapıldığını anlamış değilimdir. Pahalılığı nedeniyle fakir fukaranın evine, batıda bile, öyle kolay girmez ayrıca. Yani içmez ama Bozdağ’ın da ait olduğu varsılların sofrasında bulunur çoğunlukla.

Perignon'un köpüklü şarabına ilgi artırınca paranın kokusunu alan kilise yönetimi de üretimini arttırdı. Üreticisi emekçiler çok sıkıntı çekmiştir denir. Çünkü şişeler sık sık patlardı. Modern formantasyon teknikleri bulununcaya kadar 17. Yüzyıl boyunca şampanyaya dönüştürülen şarap şişelerinin yüzde 20'sinin kendi kendine patladığı yazılır. Bu yüzden kilise erbabı bu şişelere “şeytanın şarabı“ demiştir. Ne de olsa kilisede üretiliyordu.

Kilise de bir yere kadar tabii. Duruma bilim el atar kısa süre sonra. İngiliz bilim adamı Christopher Merret, şekerin şampanyanın fermantasyonuna katkıda bulunan bir rol oynadığını keşfetti. Çok fazla şeker katıldığında şişe patlıyordu; çok az katıldığında ise yeterince kabarcık oluşmuyordu. Bu keşif sonrası bugünkü tadını alması için çok para harcandığından her zaman pahalı bir içecek olmuştur.

Emekçiye göre değildir

Haliyle emekçilerin değil kraliyet ailelerinin favori içkisidir. Taç giyme törenlerinde, soyluların doğum günlerinde vazgeçilmezdir. Mantarın “şişeden fırlayarak” çıkmasına bayılırlarmış. Eğlence işte. Fransa’da 18. yüzyılda Marie Antoinette’in sofralarının da vazgeçilmezidir. Kral XIV. Louis'nin resmi baş metresi Madame de Pompadour verdiği partileriyle de ünlüydü. Şöyle bir not vardır: Bu partilerden birinde en az 1. 800 şişe şampanya tüketilmiştir.

Rus Çarları da düşkündü, özellikle VII. Edward’ın aralarında olduğu İngiliz kralları da. Birinci Dünya Savaşı sırasında 1918 yılında İngiliz askerlerine yaptığı konuşmada "Unutmayın beyler, uğruna savaştığımız sadece Fransa değil, şampanyadır" demiştir denir. Askerlerin değil, Churchill’in arzusudur bu.

Edebiyata da rastlanması normal tabii. Rus yazar Aleksander Puşkin ünlü kitabı Eugene Onegin'de "Şampanya bir metres gibidir/ Köpüklü, canlı ve kaprisli/ Küstah, vahşi, ama aynı zamanda boş..."diye söz eder ondan.

Şampanyanın kültür tarihinden biraz haberi olan onun aristokratların içkisi olduğunu bilir. Toplumun kendilerine karşı olan yarısından fazlasının içtiğine inandığından değil, laik yaşama tarzını onunla özdeşleştirdiğinden şampanya örneğini veriyor Bakan bey. İyi de şampanya laiklerin değil ki.

Yoksul düşürdükleri kesimin, işçilerin, kendilerinden uzaklaşmış dindarların seçim zaferini şampanyayla kutlayacağına inanmak da nasıl bir aklın ürünüyse artık. Hayatı iki zıt olguyla açıklayabileceğini sanmak Bakan bey gibi figürlerin yaşamını kolaylaştırıyor tabii. Ayrıca öyle bir seçmen türü yarattılar ki ne söyleseler keramet var sanıyorlar lakırdılarında.

Karşı oldukları kesimler seçim zaferini elbette kutlayacaklar. Kimileri limonatayla kimileri de rakıyla.

Dileyen şampanyayla da tabii.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi