Akşener’in stratejik hamlesi

İyi Parti Lideri Meral Akşener partisinin vitrininde önemli değişiklikler yaptı.

Bu değişiklikler MHP’den doğan İYİ Parti’nin merkeze, merkez sağa doğru bir rota çizdiğini gösteriyor.

MHP kökenli Koray Aydın, teşkilat başkanlığı görevinden alınarak siyasi işler başkanlığına atandı. Teşkilat işleri doğrudan Akşener’e bağlandı. Türk Dünyası ve Yurt Dışı Türkler Başkanı BBP kökenli Yavuz Ağıralioğlu’nu bu görevden alarak parti divanının dışında bıraktı. Aydın’ın yeni göreviyle Başkanlık Divanı’nda yer alması partide bir ağırlığının olduğunu ve olacağını da gösteriyor.

Akşener ayrıca eskiden ekonomiden sorumlu DYP kökenli Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’ı Toplumsal Politikalar Başkanlığı’na getirdi. Gençlik Kolları ve Siyaset Akademisi’ni de kendine bağladı.

Bu düzenlemeler, Akşener’in seçime giderken katı Türk milliyetçiliği ile İslamcılığı daha önde milliyetçiliği temsil eden isimleri arka plana iterek, Süleyman Demirel çizgisinden gelen liberal, merkez sağ isimleri ön plana çıkardığını gösteriyor.

Bu operasyonla İYİ Parti vitrini; merkez sağda, Atatürk milliyetçiliği çizgisinde, laiklikle sorunu olmayan, daha fazla kadın yöneticiden oluşan bir yönetim kadrosundan oluştu.

AK Parti iktidarının 20 yılda Türkiye’yi kutuplaştırdığı, ayrıştırdığı, ötekileştirdiği ve buradan ürettiği çoğunluğa dayanarak giderek otoriterleştiği ve laik yapıdan İslamcı bir yapıya dönüştürdüğü devlet kurumlarını ve kurallarını önemli ölçüde tahrip ettiği düşünülürse Akşener’in partisine çizdiği rotanın stratejik bir öneme sahip olduğu görülür.

Bugün Türkiye’nin temel sorunu, AK Parti’nin yarattığı kutuplaşmayı ortadan kaldırıp toplum kesimleri arasında kucaklaşmayı sağlamak ve mümkün olan en geniş uzlaşmayla ağır tahribata uğramış demokrasi ve cumhuriyet kurumlarını yeniden inşa etmektir.

Demokrasinin ve cumhuriyetin kurum, kural ve değerleriyle yeniden inşası gibi büyük bir amaç ancak geniş tabanlı merkez sol-merkez sağ koalisyonuyla sağlanabilir.

AK Parti’nin 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelmesi ve 20 yıl süreyle iktidarını sürdürmesinde en önemli etkenlerden biri merkez sağ oyları bünyesinde toplamayı ve korumayı başarabilmiş olmasıdır. AK Parti, merkez sağ partiler DYP ve ANAP’ın fiilen ortadan kalkmalarıyla oluşan boşluğu doldurmuş ve bu alandaki oyları almayı başarmıştır.

Muhalefetin açık bir farkla seçimi alması ve Türkiye’de iktidarın değişmesi ancak merkez sağ oyların AK Parti’den ayrılıp muhalefet partilerine yönelmesiyle mümkün olur. Bu durumda İslamcı ve Türk milliyetçisi oylar AK Parti’yi iktidarda tutmaya yetmeyecektir.

Akşener de bu gerçeği bildiği için partisini merkez sağda konumlandırarak Demirel’i İYİ Parti’nin temsil ettiği mesajını veriyor.

Elbette İYİ Parti merkez sağda konumlanmayı hedefleyen tek parti değil. Demokrat Parti de (DP) bu alanda doğal olarak iddia sahibi bir parti. DP, Gültekin Uysal’ın genel başkanlığında canlanma gösteren bir parti.

AK Parti’den kopan Gelecek ve DEVA partileri de liberal ve muhafazakar sağda konumlanmış partiler. Ancak söz konusu olan Demirel çizgisiyse İYİ Parti ve DP’nin bu çizgiye daha yakın oldukları da bir gerçek.

İYİ Parti’nin Demirel’in ve kısmen Özal’ın siyasi mirasını devralmaya en yakın ve en yatkın parti olduğu söylenebilir. DP’nin de aynı iddiayı daha güçlü şekilde sürdürmek için en az İYİ Parti ölçüsünde bir sıçrama yapması gerektiğini de söylemek gerekir.

Bugünkü kamuoyu yoklamalarına ve siyasi tabloya bakıldığında Türkiye’nin ihtiyacı olan merkez sol-merkez sağ koalisyonun aslında Millet İttifakı içinde bulunduğu görülüyor. Merkez solu temsil eden CHP, merkez sağa yönelen İYİ Parti ve DP ile sağın değişik tonlarını temsil eden Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi kompozisyonu içinden geniş tabanlı bir koalisyon iktidarı kolaylıkla çıkar.

Demokrasinin ve cumhuriyetin ciddi şekilde onarılabilmesi, kurum, kural ve değerlerini yeniden kazanabilmesi için çıkış yolu bu koalisyondur.

Akşener’in merkez sağa doğru yaptığı hamle bu nedenle stratejik önemdedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi