100. Yıl

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra muhteşem bir dizi devrimle kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına giriyor.

AK Parti’nin 20 yıllık kesintisiz iktidarı döneminde ağır hasar almış olsa da çağdaşı birçok devletin tarihe gömülmüş olmasına karşın Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaşına girmesi önemlidir.

Atatürk’ün kurduğu Türkiye’ye gösterdiği hedefler nelerdi?

Atatürk, laik cumhuriyetin, çoğulcu demokrasiye sahip, insan haklarına dayalı, kadın-erkek eşitliğini sağlamış, laik ve bilimsel eğitimi benimsemiş, aklın ve bilimin izinden giden, sadece siyasi değil ekonomik de olarak bağımsızlığını kazanmış, refah içinde, modern bir hukuk devleti olmasını istiyordu.

Atatürk’e göre çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak böyle mümkündü.

Genç Türkiye Cumhuriyeti bu yolda önemli bir mesafe katetmiş ve halkı Müslüman ülkeler arasında örnek oluşturarak, dünyada saygın bir yere sahip olmayı başarmıştı.

1950 yılında Demokrat Parti iktidarından başlayarak sağ iktidarların özellikle din istismarına dayalı olarak yürüttükleri siyaset Türkiye’yi yavaşlattı ve özellikle AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında geriletti.

Bugün ikinci 100 yılına giren Türkiye Cumhuriyeti’ne baktığımızda ne görüyoruz?

Atatürk’ün hedeflediği nitelikleri kazanmış olmak bir yana, aksine demokrasinin temel dayanağı olan laikliği ve kuvvetler ayrılığını fiilen rafa kaldırmış bir Türkiye var.

Laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşmış, tarikatların hakim olduğu bir eğitim sisteminin yaygınlaştığı bir ülke Türkiye.

Çağdaş üniversiteler yerine kapatılmış medreseleri yeniden açan ve destekleyen, kadını ikinci sınıf gören, kız çocuklarının başını anasınıfında kapatmaya özendiren, kadının sadece evde oturmasını, çocuk doğurmasını teşvik eden, dini devletin ve siyasetin merkezine yerleştirmiş, yargı kararlarını işine geldiğinde uygulayan işine gelmediğinde uygulamayan, tarikatlar istiyor diye tek imzayla İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığını ilân edebilen, tüm yetkilerin bir kişinin eline toplandığı bir Türkiye Cumhuriyeti.

Bu Türkiye, Atatürk’ün başlattığı devrim sürecinin değil aksine karşı devrim sürecinin ulaşmak istediği Türkiye’dir.

Türkiye’nin 100 yıl sonra verdiği görüntü, karşı devrim sürecini destekleyen siyasi akımın ideallerine yakındır. Atatürk’ün başlattığı devrim sürecini destekleyen ve tüm hedeflerine ulaştırmak isteyen siyasi akımın ideallerine ise çok uzaktır.

Türkiye böyle kalır mı? Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti yolun sonuna mı geldi?

Elbette değil.

Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerle başlayan aydınlanma sürecini yeniden hakim kılmak, Türkiye’nin demokratik kazanımlarını yeniden hayata geçirmek için mücadele devam edecektir.

Siyasal İslamcı akım çok önemli bir mesafe almış olsa da devrim sürecinde laik ve bilimsel eğitim almış küçümsenmeyecek aydın bir kesim, AK Parti iktidarının karşı devrim sürecindeki politikalarının yol açtığı ekonomik, sosyal, siyasal felaketin ülkeyi nereye götürdüğünü gören, yine azımsanmayacak bir gençlik vardır.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Atatürk’ün, ilke ve devrimlerinin, kurduğu laik cumhuriyetin yok edilmesi yolunda ve devlet gücüyle yol alınmış olsa da 2018 yılından 2022 yılına kadar AK Parti iktidarının çok büyük ölçüde oy yitirdiği de bir gerçektir.

Normal şartlar altında yapılacak, hile katılmamış bir seçimde iktidarın değişmesi en güçlü olasılıktır.

Önemli olan iktidar değişikliğinden sonra iş başına gelecek hükümetin Türkiye’yi yeniden Atatürk’ün açtığı yola sokması ve gösterdiği hedeflere yürümek üzere hızla demokratik, laik cumhuriyetin yeniden inşasına başlamasıdır. Bu AK Parti’den sonra iktidara gelecek parti veya partilerin tarihi sorumluluğudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi