“Ortaokul öğretmenleri, ilkokuldan gelen çocukların zayıf olduğunu söylüyorlar. Lise öğretmenleri de aynı şikayetleri ortaokula yüklüyorlar. Üniversite ve yüksek okullar ise, liseden gelen çocuklarımızın şu ve bu noktalarda kuvvetsizliğinde ısrar ediyorlar. İlkokula gelen çocuğun içinde yaşadığı muhitle başlayan bu dar şikayet dairesi, burada kapanmış gibi görünür. Fakat aldanılmamalıdır. Çünkü üniversitenin ve yüksek okulun verdiği mezundan da hayat şikayet ediyor. Mevcut öğretim bünyesini nasıl kurmalıyız ki, her parçası birbirinden haberli olarak işleyebilsin?..” (Odatv Haber Sitesi)
★★★
Bu tespit kim tarafından ve hangi tarihte yapılmış olabilir?
★★★
Hemen belirteyim; bu tarihi değerlendirme, 1939 yılındaki 1'inci Milli Eğitim Şurası'nda, dönemin efsanevi Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucularından Hasan Ali Yücel tarafından yapılmış.
★★★
Bugünkü yazıma niçin konu ettiğime gelince…
Dikkat ederseniz Yücel'in 80 yıl önce gözler önüne serdiği Türkiye'nin en önemli sorunu, günümüzde aşılamadığı gibi, eğitimin kalitesinde o yıllardan çok aşağılara yuvarlanmış, sefiller ligine sürüklenmiş durumdayız!..
★★★
Bunun nedenleri var:
İstikameti bilim olarak belirlemek ve çağın eğitim anlayışını yakalamak yerine, bilimden koparak çağdışı arayışlara yönelmek!
Prof. Özgür Demirtaş'ın sık sık vurguladığı gibi; bilime yatırım yapmadan geçen her günün ülkeyi uçuruma sürükleyeceğini bilememek!
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olabilmeyi doğal görmek!..
★★★
Yüksek eğitimli biriyle karşılaştığında hafakanlar bastığını söyleyen üniversite hocasını görmüştük.
Son olarak “Temiz ahlak sahibi, erdemli, yasalara saygılı, iyi eğitimli, bilimi rehber edinmiş bireyler yetiştirmeliyiz” demesi gerekirken, kamu düzenini korumak için hırsızların ellerinin kesilmesini isteyen hukuk doçentini de gördük!..
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN