Uğur Dündar
Operasyonun başarısı için Suriye rejimiyle karşılıklı güven tazelemek gerekiyor!
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ Zeytin Dalı Harekatı'nın siyasi/diplomatik ve askeri boyutlarını analiz etti: (2)
Sevgili okurlarım,
Dün bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yaptığım “Zeytin Dalı Harekatı” konulu röportajın
birinci bölümünü okudunuz. İlk bölümde Rojova denilen bölgenin Fırat'ın doğusunda kalan kısmında, oluşturduğuna dikkat çektik.
Bugün ise Rojova'nın Fırat'ın batısındaki parçası olan Afrin Kantonu'na Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
tarafından yapılan harekâta odaklanacağız. Başbakan Yıldırım'ın açıklamasına göre; harekâtın birinci
safhasında, Afrin'in çevresinde uzunluğu 120 km, genişliği de 30 km olan bir güvenlik kuşağının sağlanması,
ikinci aşamada da Afrin'in merkezi ile diğer bölgelerde yerleşik terör örgütlerinin yok edilmesi öngörülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarından ise, harekâtın üçüncü ve dördüncü safhalarında Menbiç
Bölgesi'nin, ardından da Kobani ve Cezire kantonlarının hedef alınacağı anlaşılıyor.
* * *
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, sizce bu harekâtın gidişatını etkileyecek önemli faktörler ve
gelişmeler nelerdir?
OPERASYONUN BAŞARISI İÇİN RUSYA SAVAŞ UÇAKLARIMIZA KISITLAMA GETİRMEMELİ
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ
(Ş.E.): Harekâtı etkileyebilecek faktörler, siyasi/diplomatik ve askeri olarak iki başlık
altında ele alınabilir. Harekâtta siyasi/diplomatik faktörlerin baskın çıkacağı anlaşılıyor. Bu kategoride ilk
üstünde durulması gerekenler; Rusya, Suriye ve Amerika faktörleridir. Afrin Harekâtı'nı Rusya'nın onayıyla
yaptığımızı unutmayalım. Putin, önce Şam'a, Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk uçaklarının
düşürüleceğini söyleterek Ankara'yı telaşa düşürdü, sonra da kerhen (istemeyerek) ve muhakkak ki
bazı şartlar ileri sürerek Türk uçaklarına operasyon iznini verdi. Moskova'ya harekât öncesi alelacele
giden Genelkurmay Başkanı Akar ile MİT Müsteşarı Fidan'ın bu izin karşılığında kabul ettikleri kısıtlamaların
ve koşulların neler olduğunu bilmiyoruz. Endişem, harekâtın uzaması ve Türkiye'ye Batı'dan yoğun bir
eleştiri kampanyası başlaması halinde, Rusya'nın bu durumdan etkilenerek Türkiye'nin hava
operasyonlarını kısıtlamasıdır. Oysa harekâtın selameti için, tüm çatışma süresince, Türk Hava
Kuvvetleri kesintisiz ve sınırsız kullanılabilmelidir. Bu husus Ankara tarafından kesin olarak garanti
altına alınamamışsa, harekâtın başarısı ilerde tehlikeye girer, ciddi aksaklıklarla karşılaşırız. Bunun
bedelini ağır zayiatla öderiz. Bu noktanın altını çizmemizin nedeni, Fırat Kalkanı operasyonunda
Moskova'nın El-Bab çatışmaları sırasında gösterdiği ikircikli tutumdur. Rusya'nın bundan böyle daha
güvenilir bir politika izleyeceğini ümit ediyoruz. Çünkü Rusya, ABD'nin Suriye'deki hakimiyet alanını
kısıtlamak istiyor. Türkiye'nin Afrin'de PYD'yi temizlemesi de buna yardımcı olacaktır
RUSYA TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYOR
(Ş.E.): Bu görüşe katılmıyorum. Rusya ile ABD arasındaki
kıyasıya rekabet hâlâ devam ediyor. Rusya bu rekabet
nedeniyledir ki, Türkiye ile ABD'nin arasını bozmak ve ülkemizi
NATO'dan uzaklaştırmak amacıyla Türkiye'ye Afrin hava
sahasını açmıştır. Aynı zamanda, Rusya, Türkiye'yi ABD'nin
Suriye'deki etki alanını daraltmak için kullanmak istiyor. Bu
nedenle Türkiye'nin Afrin'den sonra Menbiç'e de yönelmesini
teşvik eden bir tutum içinde olacaktır. Türkiye bu oyuna
gelmemelidir.
(U.D.): Peki Suriye'nin tutumu harekâtı nasıl etkileyebilir?
TÜRKİYE VAKİT GEÇİRMEDEN SURİYE REJİMİYLE KARŞILIKLI GÜVEN SAĞLAMALI
(Ş.E.): Afrin'de sıkışan PYD, önce Beşar Esad'dan “Sınıra asker yolla, sınırı koru” diyerek yardım istedi.
Şam'dan olumlu bir yanıt alamayınca, “Gelin buranın idaresini ele alın” şeklinde yorumlanabilecek bir
öneride bulundu. Bunun üzerine iki taraf arasında Moskova'nın gözetiminde müzakereler başladı. Esad
durumdan azami yararlanmak isteyerek PYD'yi kurtarmak için Rakka'yı talep edebilir. Eğer anlaşma
PYD'yi tatmin edecek bazı şartlarla gerçekleşir ve Afrin'e Suriye bayrağı çekilirse, karşısında Suriye
askerini bulacak TSK'nın Afrin'den çekilmekten başka çaresi kalmaz
Erdoğan'ın, Esad'a terörist demesi ve onu devamlı aşağılaması Şam'ın Türkiye'ye karşı kuşkularını
şiddetlendiriyor. Ankara, hiç vakit geçirmeden Şam'daki bu olumsuz izlenimleri ortadan kaldırmaya
çalışmalı, karşılıklı güveni tesis etmeli ve işbirliğine başlamalıdır. AKP iktidarı, böyle bir “U”
dönüşünün “hükümet tükürdüğünü yalıyor” yolunda eleştirilere yol açacağından korkmamalı. Çünkü
yanlışın neresinden dönülürse bu erdemdir, fazilettir. Suriye rejiminin davetiyle Suriye'de bulunacak
Türkiye'nin statüsü meşruiyet kazanacak ve eli, ABD'ye karşı da çarpıcı biçimde kuvvetlenecektir
ABD OPERASYONUN KISA TUTULMASINI İSTİYOR
(Ş.E.): 25 Ocak akşamı yapılan Erdoğan-Trump telefon
görüşmesi, Türkiye ile ABD arasındaki krizin tehlikeli
mecralara doğru seyretme potansiyeli olduğunu gösterdi.
Görüşme içeriğinin Beyaz Saray tarafından farklı açıklanması,
Ankara'nın sert tepkilerine yol açtı. Buna rağmen ABD tarafı
açıklamalarının doğruları yansıttığında ısrar etti. Beyaz Saray'a göre
Türkiye'ye yapılan uyarılar şunlar: Afrin operasyonunu kısa kesin.
Menbiç'ten elinizi çekin ve iki tarafın askerleri arasında bir
çatışmaya meydan vermemek için azami ihtiyatla hareket
edin. ABD'ye karşı yıkıcı ve gerçek dışı söylemlerden vazgeçin.
OHAL koşulları altında tutuklu bulunan ABD vatandaşları ve
çalışanları hakkında kaygılıyız. Görüşmenin özeti bu…
(U.D.): Bu görüşmeden sonra Ankara, Menbiç hakkındaki söylemini değiştirmedi. Bunun üzerine
CENTCOM (Merkezi Kuvvetler) Komutanı Orgeneral Vogel, “Kuvvetlerimizi Menbiç'ten çekmeyeceğiz”
diyerek Türkiye'ye meydan okudu… Durum ciddi!.. Sorunu Washington'la diplomatik zeminde ele alıp
halletmenin yolları neden araştırılmıyor?
TÜRKİYE-ABD ARASINDAKİ DİPLOMATİK YOLLAR TIKALI DURUMDA
(Ş.E.): Menbiç konusu askeri açıdan Türkiye'nin gündemine Afrin harekâtından sonra gelecektir. Buna
da bir hayli zaman var. Türkiye'nin Afrin'de kesin sonuçlu bir askeri zafer kazanması Suriye'deki
dengeleri değiştirecek, Türkiye'ye psikolojik ve moral üstünlük sağlayacaktır. Bu bakımdan konunun
aylar önceden tartışılmasının anlamsızlığı ortadadır. Diplomatik yollara gelince… Eskiden de Türkiye ile ABD
arasında ciddi krizler yaşandı. Johnson Mektubu, Kıbrıs Krizi, Kongre'nin silah ambargosu gibi… Ben
olayların merkezinde bir görevli olarak bunların hepsine tanık oldum ve fiilen yaşadım. Bu krizler sırasında
ABD'de daima Türkiye ile dostluk ve işbirliğinin devamını samimiyetle isteyen kesimler vardı. Örneğin 1975
silah ambargosunda Kongre, Türkiye'ye kesinkes karşıydı, fakat Pentagon aktif bir şekilde Türkiye'den yana
çözüm için çaba gösteriyordu. Türkiye'de de durumun aynı olması, diplomasinin işlemesine imkân veriyordu.
Bugün böyle dayanacağımız bir zemin yok!..
(U.D.): Fırat'ın doğusundaki PKK/PYD yapılanması ABD'nin koruması altında. Cumhurbaşkanı buranın da
terörden temizleneceğini söylüyor. Size göre Türkiye bunu nasıl yapacak?
(Ş.E.): PKK/PYD'nin buralardan atılması ancak siyaset ve diplomasi yoluyla gerçekleşebilir. Burada
yerleşik Kobani ve Cezire kantonlarının yaşayabilmeleri için petrollerini ihraç etme zorunluluğu var.
(U.D.): Askeri bakımdan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
(Ş.E.): Asker kökenli uzmanlar, çatışmaların halen kırsal alanda
cereyan ettiğini, TSK'nin başarılı bir şekilde yedi koldan asgari
zayiatla Afrin'in merkezine doğru ilerlediğini, Afrin çevre ve
merkezinde ise çok daha çetin çatışmalar beklenmesi gerektiğini
belirtiyorlar. Ayrıca mevcudu 10 ile 12 bin arasında tahmin edilen ve ABD'nin verdiği ağır ve modern
silahlarla donatılmış olan teröristlerin üç yıldan beri şehir ve sokak savaşına hazırlandıklarını vurguluyorlar.
Yani, Afrin merkezinde aynen Güneydoğu Anadolu'daki gibi bomba ve mayın tuzaklarıyla dolu
meskûn mahal, hendek ve barikat çatışmalarının cereyanına tanık olacağız. Bunlara ilaveten, terör
örgütü muhakkak ki çatışmayı uzatarak konuyu uluslararası gündeme taşımak ve bu suretle Batı'nın
Türkiye'ye psikolojik ve politik baskı yapmasını sağlamak isteyecektir. Harekâtın ne kadar süreceği
hususunda uzmanlar genellikle altı ay süren Fırat Kalkanı operasyonuna atıf yapmakla birlikte net bir şey
söylemekten kaçınıyorlar. Görüleceği üzere askerimizi Afrin'de çetin bir görev bekliyor. Bunu dikkate
alarak Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a naçizane bir tavsiyede bulunacağım: Savaş ortamında sorun
çıkaracak ve yararımıza olmayacak askeri hedefleri açıklamaktan kaçınınız ve sözlerinizin mantıksal
sonuçlarını iyi hesap ediniz. Dileğim, Türk askerinin Afrin'de büyük bir zafere imza atmasıdır.