Fikret Bila
Yolsuzluk, rüşvet ve yoksullukla mücadele mi?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TÜGVA’nın 5. Genel Kurulu’nda seçim vaadi sayılacak bir konuşma yaptı.
Şöyle dedi:
“Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, Allah’ın izniyle yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.”
Erdoğan, yolsuzluk, rüşvet ve yoksulluğun olmadığı bir Türkiye için hazırlık içinde olduklarını açıkladığına göre demek ki şu anda “yolsuzluk, rüşvet, yoksulluk var” demektir.
Bu durumda da bu açıklama “Peki 20 yıldır ne yapıyordunuz” sorusunu hak ediyor.
“Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz” diye iktidara gelen ve 20 yıldır Türkiye’yi tek başına yöneten AK Parti; yoksuzlukla, rüşvetle, yoksullukla mücadele etmemiş. Ayrıca da her gün yasak üstüne yasak getirmeyi de sürdürüyor.
AK Parti’nin iktidarında yolsuzluk, rüşvet iddiaları ayyuka çıktığı gibi yoksulluk da yaygınlaştı ve derinleşti.
Ucu iktidara ulaşan hiçbir yolsuzluk ve rüşvet iddiası hak ettiği gibi soruşturulmadı ve hak ettiği gibi yargı kararına bağlanmadı. Hepsinin üstü örtüldü. İktidar, ilgisi ve bilgisi yokmuş gibi davrandı.
İktidar bugün de aynı tavrını sürdürüyor.
Birkaç örnek anımsatalım.
İktidara yönelik en büyük yolsuzluk ve rüşvet iddialarını Reza Zarrab gündeme getirdi. ABD’de yargılanması sırasında itirafçı oldu.
Türkiye’de hangi bakanlara ne kadar rüşvet verdiğini da açıkladı.
17-25 Aralık 2013 olaylarında dört bakan rüşvet almakla suçlandı. Dördü de istifa etmek zorunda kaldı. Erdoğan Bayraktar dışında diğer bakanlar iddialarla ilgili açıklama yapmadılar.
Haklarında rüşvet iddiaları olan Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan köşelerine çekildiler. Egemen Bağış büyükelçi olarak atandı. İktidar haklarında rüşvet iddiası bulunan bakanların Yüce Divan’a sevkedilmesini önledi.
İçlerinden sadece Erdoğan Bayraktar, Yüce Divan’a gitmek ve yargılanmak istediğini söyledi. Erdoğan’a “beni hırsızların arasına attınız” diyerek diğer üç bakanı suçladı.
Üç bakandan ses çıkmadığı gibi Erdoğan da Bayraktar’a yanıt vermedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu televizyon canlı yayınında “benden önceki bakanın çocukları gibi benim çocuklarımın evinden para sayma makineleri çıkmadı” diyerek açıkça Muammer Güler’i suçladı. Soylu’ya da yanıt veren olmadı.
Hazineden döviz garantili havaalanları, köprü, otoyol ihaleleri ve inşaatları için Sayıştay raporlarına dayalı birçok usulsüzlük, yolsuzluk, kayırma, Hazine zararı gündeme getirildi.
Sayıştay raporlarındaki saptamalarla ilgili bir inceleme, soruşturma, yargılama yapılmadı.
Kütahya Zafer Havaalanı’yla ilgili gerçekleri CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz belgeleriyle açıkladı, iktidar kılını kıpırdatmadı.
Havaalanını yapan şirkete yüzde 99 oranında hatalı tahminle garanti verildiği ortaya çıktı. 2012 yılında yapılan Zafer Havaalanı için 2021 yılına kadar 9 milyon 903 bin 710 yolcu garantisi verildi. Bu sürede ise havaalanını ancak 326 bin 332 yolcunun kullandığı saptandı. Aradaki fark için Hazine’den 51 milyon euro ödendiği belirtildi. Yavuzyılmaz bu şekilde devam ederse havaalanının müteahhitine 2044 yılına kadar Hazine’den ödenecek garanti tutarının toplam 238 milyar lira olacağını da açıkladı.
Yavuzyılmaz bu gerçeği resmi belgelerle açıkladığı halde harekete geçen olmadı. İktidar bir açıklama dahi yapmadı.
Bir bakan, kendi bakanlığına, kendi şirketinden milyonlarca liralık mal sattı. Bakanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Herhangi bir soruşturma açılmadı. Bakan “teşekkür” edilerek uğurlandı.
Son olarak Sedat Peker’in gündeme getirdiği Sermaye Piyasası Kurulu işlemleriyle ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddiaları da ortada duruyor. Suçlanan isimlerden biri AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, diğeri ağabeyi eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, bir diğeri de Zehra Hanım’ın eski eşi Ünsal Ban. Sadece Ban tutuklandı. Rüşvet iddiaları Cumhurbaşkanı’nın iki danışmanına kadar uzandı. Rüşvet isteyen danışmanın yazışmaları kamuoyuna yansıdı. Cumhurbaşkanı’nın iddialara muhatap olan danışmanları Serkan Taranoğlu ve Korkmaz Karaca görevlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Konu böyle kapandı. İktidardan bu konuda da bir ses çıkmadı.
Şimdi bu iktidarın “yolsuzluğun, rüşvetin, yoksulluğun” olmayacağı bir Türkiye vaadine kim nasıl inanacak?