Yeniden inşa ihtiyacı

Türkiye bir sistem tıkanıklığı yaşıyor.
Parlamenter sistem yerine getirilen cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemi çözüm üretmek yerine sorun üreten bir yapı oluşturdu.
Bu sistem, 24 Haziran 2018 tarihinde resmiyet kazanmış olsa da fiilen uygulamaya geçirilmesi Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığının son yıllarında gerçekleşmişti.
16 Nisan 2017 referandumuyla onaylandı ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle Türkiye’nin resmi siyasal sistemi oldu.
Şunu belirtmek gerekir ki, bir ülkede siyasal sistemi değiştiren anayasa değişikliğinin “yüzde 50 artı 1” formülüyle gerçekleştirilmesi sorunludur. 
Toplumsal sözleşmeler olarak anayasaların toplumun çok büyük çoğunluğunun uzlaşmasına dayanması gerekir.
Oysa 16 Nisan 2017 referandumunda cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemine geçiş yüzde 48.79 “hayır” oyuna karşılık yüzde 51.21 “evet” oyuyla kabul edildi. Kıl payı bir farkla Türkiye siyasal sistemini değiştirdi. Kabaca seçmen bu sisteme yüzde 50 destek verirken, yüzde 50 oranında da karşı çıktı.
Sistemi, hatta fiilen rejimi değiştiren bu tür anayasa düzenlemelerinin halkoyundan geçmesi için nitelikli çoğunluk aranmalıdır.
Bu yönü itibariyle Türkiye zayıf bir destekle sistemini değiştirmiştir.

SİYASAL SİSTEMİN İNŞASI

Yeni sistem bir yıla bile varmadan demokratik-laik niteliğini büyük ölçüde yitirdi.
Demokratik niteliğini yitirdi çünkü; yasama ve yargı, yürütmenin kontrolüne girdi, karar yetkisi cumhurbaşkanında toplandı.
Karar alma süreçlerine katılım engellendiği gibi, yasama ve yargı denetimi de fiilen yok oldu.
Bu nedenle Türkiye’nin demokratik kurumlarını yeniden inşa etmesi gerekiyor.
Demokrasinin yeniden inşasında Türkiye iki demokratik sistemden birini tercih etmelidir.
Ya ABD’de olduğu yasama ve yargı denetiminin etkili olduğu, devlet başkanının kararlarının veya kararnamelerinin parlamento onayıyla yürürlüğe girebildiği ve denge-denetleme sistemine sahip bir başkanlık sistemi…
Ya da terk ettiği parlamenter sistemin daha etkin biçimde yeniden kurulması…

YARGININ YENİDEN İNŞASI

Türkiye’nin denge-denetleme sistemine sahip başkanlık ve parlamenter sistemle demokratik-laik yapının yeniden inşasının temel koşullarından biri yargının yeniden inşa edilmesidir.
Yargı, yürütmenin kontrol ve fiili yönetiminden hızla kurtarılmalı ve bağımsız hale getirilmelidir. Yargı organlarının yeniden düzenlenmesi ve siyasi otorite ile bağının kesilmesi gerekmektedir.
Bunun koşulu ise Hâkimler Savcılar Kurulu’ndan (HSK) adalet bakanı ve müsteşarının çıkarılmalıdır. Yüksek yargı kurumlarına üyelerinin çoğunluğu yine yüksek yargı organlarının genel kurullarında seçilmelidir. Yasama organına tanınacak kontenjan için yapılacak seçimde ise nitelikli çoğunluk aranmalıdır. Partili cumhurbaşkanı sisteminde cumhurbaşkanına doğrudan yüksek yargıç atama yetkisi verilmemeli, önereceği yargıçlar için yasama organı onayı aranmalıdır.
Yargıçlar, bağımsız ve tarafsız çalışabilecek güvencelerle donatılmalıdır. Hukuk devleti işlerlik kazanmalıdır.

YASAMANIN YENİDEN İNŞASI

Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasinin olmazsa olmaz kuralıdır.
Bu kuralın gereği olarak Türkiye yasama organını etkili olacak şekilde yeniden inşa etmelidir. Yasama organı yürütme organını denetleyecek mekanizmalara yeniden kavuşturulmalıdır. 
Bunun ilk adımı, parti içi demokrasinin sağlanmasıdır. Partilerde liderlerin tek karar verici olmalarını önleyecek, katılımcı demokrasiyi parti içinde başlatacak bir yapıya ihtiyacı vardır.
Milletvekilleri seçimi parti liderlerinin tercihiyle (atamasıyla) değil, partililerin önseçimi ve tabanlarının tercihiyle olmalıdır.
Böyle bir yapı, milletvekillerinin yasama organında daha bağımsız ve etkili çalışmalarını sağlayacaktır. Böyle bir parlamento yapısı, yürütme organını denetlerken de yasama faaliyetleri sırasında da özgür olacaktır.

MEDYANIN YENİDEN İNŞASI

Demokratik sistemin denetim organlarından biri olan medyanın da yeniden inşasına ihtiyaç vardır. 
Demokrasilerde; yasama, yürütme, yargı erklerinden sonra halk adına denetleme işlevi görmesi gereken medya dördüncü erk olarak tanımlanır. Ancak bu işlevini görmesi için yürütme organın kontrolü dışında, bağımsız bir yapıya sahip olması gerekir. 
Türkiye’de, medya yüzde 95 oranında fiilen siyasi iktidarın kontrolü altındadır. Bu da demokrasinin önemli eksikliklerinden birini oluşturmaktadır.
Medyanın iktidardan bağımsız olması sağlanmalıdır.
Türkiye, bu alanlarda yeniden inşasını gerçekleştiremezse, demokrasinin daha da geriye gitmesi kaçınılmazdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi