İsmail Pehlivan
Alevi olmak
“İnsanlığa faydası olmayanı
ölülerden say gitsin!”
Hz. Ali.
Aleviler Cumhuriyetçidir.
Aleviler laiktir.
Aleviler Atatürkçüdür.
Aleviler ilericidir.
Aleviler demokrattır.
Aleviler halkçıdır.
Aleviler devrimcidir.
Aleviler yurtseverdir.
Aleviler haksızlık karşısında diz çökmeyen, boyun eğmeyendir.
Aleviler kolektif yaşam tarzına yatkındır. Bölüşmeyi sever.
Aleviler yardımseverdir.
Aleviler zulme uğradığı halde başkasına zulmetmeyendir.
Aleviler dili, dini, mezhebi, rengi, milliyeti ne olursa olsun insanlığa aynı nazarda bakandır.
İşte bu özelliklerinden dolayı bin yıldır bu topraklarda Alevi olmak sorunmuş gibi bir algıya maruz kalınmıştır.
Günümüze kadar insanlık dışı ne kadar önyargı varsa hepsine karşı direnerek; kendi benliğini, batıni felsefi inancını ve kimliğini korumuştur.
Türkiye'de Alevilik, devletin resmi Türk İslam ideolojinin kabul etmediği herhangi başka bir şey olmak gibi ötekileştirilmektedir. Tüm ezilen kimliklerde olduğu gibi farklı olmaya zorlanmaktadır. Her alanda asimilasyona tabi tutulmaktadır.
Alevi olmak, Sivas Madımak otelinde yakılmaktır.
Alevi olmak, Maraş’ta karnındaki bebeğiyle hunharca katledilmektir.
Alevi olmak, Çorum’da fırına atılmaktır.
Velhasıl Türkiye’de Alevi olmak zor zanaattır!
Aleviysen Cumhurbaşkanı olamazsın.
Aleviysen Bakan, Başbakan olamazsın.
Aleviysen Vali, Emniyet Müdürü, Kaymakam olamazsın.
Aleviysen bırakın General, Albay olmayı; Başçavuş bile olamazsın.
Aleviysen polis olamazsın.
Aleviysen memur olamazsın.
Devletin ve Cumhuriyet hükümetlerinin genel yaklaşımı bu doğrultudadır.
Aleviler bin yıldır Anadolu coğrafyasında inkâr, imha ve asimilasyon politikalarına maruz kalmışlardır. Alevilerin Türkiye Cumhuriyeti devletince de rutin olarak katliamlara uğradıklarını ve sistematik bir asimilasyon politikasına tabi tutulduklarını biliyoruz.
Elbette günümüzde Alevilere yönelik inkâr, imha ve asimilasyon politikaları AKP hükümeti ve R.T. Erdoğan’ın tek adam rejimindeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin kısa süreli bir politikası olarak göremeyiz. Alevilere ve Aleviler gibi diğer azınlık topluluklara karşı yürütülen bu politikalar geçmişten günümüze devamlılık göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevilerin inanç esasları kabul edilmemiş, Aleviler her devirde devşirilmeye çalışılmıştır. Bugün AKP hükümetinin uyguladığı Alevi politikaları Osmanlı’dan miras uygulanmaların devamı niteliğindedir.
Kendi kabul ettikleri Emevi İslam esaslarına Alevileri inandırmak ve Alevileri dönüştürmek için Alevi inanç merkezlerine cami yapma, Alevi köylerine Sünni din adamları atama politikası geçmişten günümüze halen devam etmektedir.
Her önüne gelen Alevilikle uğraşıyor.
Alevi adıyla ortaya sürülen her şeyin alıcı bulması, bu alanı da bir ‘pazar’ haline getirmiştir. Kendisine akademisyenim diyen, yazarım diyen, ilahiyatçıyım diyen yüzlerce kişi Alevilik hakkında ahkam kesiyor. Önüne gelen ilginç başlıklarla yayınlar piyasaya sürüyor; “Ali’siz Alevilik”, “Alevilerde Kafa Karışıklığı” gibi… Bu yayınların önemli bir kısmı Alevilere karşı kaleme alınmıştır. Aleviliği iğdiş etmek için her türlü bilimsel kaygıdan uzak kaleme alınan bu yayınlar, konuyu netleştirmek bir yana, daha da bulanıklaştırarak neredeyse içinden çıkılmaz bir duruma sürüklemektedir. Buna karşı koymak ve çıkış yolunun bulunması da bilimsel değer ve ölçülerin uygulanmasıyla olur.
Ancak Alevi hareketinde bu çalışmaları yapacak bir irade bulunmamaktadır. Bu kadar kötülük varken, ne yazık ki Alevi örgütlenmesi, Alevi kimlikli aydınlar, bilim insanları bu yayınlara karşı çıkacak, bilimsel araştırmalar yaparak bu tezleri çürütecek olgunluğa daha erişemedi. Dolayısıyla Alevilik alanını rant kapısı gören kalemler Alevilere kötülükte sıraya girmiş durumdalar.
Devletin, hükümetlerin ırkçı, dinci ve asimilasyoncu politikaları ile baş edecek niteliklerden uzak olan ve bu saldırılara karşı bir stratejisi olmayan Alevi örgütlenmesi kendi içindeki sorunlarla boğuşmaktan biçare düşmüştür. Bu şahsiyetler Aleviliği bir rant kapısı görmekten başka iş başaramadılar. 20-30 yıldır başkanlık koltuğunu ilhak eden kariyerist unsurlar, ölümüne kadar orada oturmayı hilekar yollarla sağlamaya çalışmaktadırlar.
Alevilerin güvenini sarsan Alevi örgütlülüğü son 10 yıldır her hangi bir protesto eylemini ancak yüzlerce kişinin katılımıyla yapabilmektedir. 2010 yılına kadar yüzbinleri sokağa döken bu yapı 40 yıllık örgüt deneyimini masaya yatırarak bugünkü durumunu gözden geçirmek zorundadır. Artık Aleviliğe ve Alevilere yeterince zarar verdiklerini görmek durumundadırlar. Aksi halde her geçen gün kendisini imha etmeye mahkum olacaktır.
Alevilerin ayağa kalkma zamanı geldi geçiyor. Başlarına çöreklenmiş, kişisel hırslarına mahkum olmuş bu güruha karşı örgütlenmeye el koymak zorunlu bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Aksi halde yarınlarda Alevilik bu kadim toprakları terk edecek kıvama gelecektir.
Aşk-ı muhabbetlerimle…