Türkiye Cumhuriyeti’nin Nitelikleri

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri anayasanın ilk 3 maddesinde sayılıyor. 4. madde de ilk üç maddenin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükmünü taşıyor.

Anayasa’nın 1. maddesi Türkiye Devleti’nin bir cumhuriyet olduğunu belirledikten sonra, 2. maddesinde de niteliklerini şöyle sıralıyor:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

3. madde de “Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu, dilinin Türkçe olduğunu” hükme bağlıyor. Bayrağı tarif ediyor ve başkentin Ankara, milli marşının İstiklal Marşı olduğunu belirtiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Atatürk tarafından kurulduğundan beri bu temel niteliklere itiraz eden akımlar olmuştur.

Türkiye’nin bir laik devlet olmasını istemeyen İslamcı akımlar, saltanat ve hilafetin kaldırılmasına karşı durmuşlardır. “Din elden gidiyor” bahanesiyle isyanlar çıkarmışlardır.

Türkiye’nin üniter bir ulus devlet olmasına itiraz eden akımlar da hep var olmuştur. Bu akımlar ayrılıkçı Kürt siyasal hareketleridir. En yakın örnek PKK terör örgütüdür. PKK’nın terör yöntemiyle oluşturduğu siyasal alanda aynı görüşleri paylaşan partiler de aynı amacı gütmüşlerdir.

Siyasal İslamcı akımlar laik bir cumhuriyete, ayrılıkçı kesimler de üst kimlik olarak “Türk milleti” tanımı yaptığı için Atatürk’e karşıdır.

Atatürk’e karşı olmak ortak paydalarıdır.

Milli bayramları isteksiz ve mecburen kutlamaları, Atatürk ismini her yerden silmeye çalışmaları, Anıtkabir’e kerhen gitmeleri veya gitmemelerinin nedeni budur.

Siyasal İslamcı kimliğiyle AK Parti’nin 21 yıllık tek başına iktidarı döneminde Atatürk ve laiklik ilkesine karşı duruşun birçok örneği yaşandı. Çanakkale Zaferi’nin kutlamaları için çekilen videoda bile Atatürk’e yer verilmediği görüldü.

Anayasa’nın 2. maddesindeki laiklik ilkesine itiraz eden daha radikal İslamcı partiler ise doğrudan ilk üç maddenin değiştirilemez olmasına itiraz ettiler. Örneğin HÜDA PAR; “neden değiştirilmesin Allah’ın kelamı mı” diye çıkış yaptı. HÜDA-PAR son seçimde AK Parti ve MHP’nin bulunduğu Cumhur İttifakı’na dahil olup Meclis’e girdiler. AK Partililerin en azından bir kesimi bu görüşlere uzak değil. AK Parti iktidarının da Atatürk ve laiklikle ilgili tutumu biliniyor.

AK Parti bir süredir yeni anayasa çalışmasından söz ediyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni bir anayasa yapmak istediklerini söylerken “milletin zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtan” bir anayasadan söz etti.

“Milletin çeşitliliği” ifadesi dikkati çekti. Çeşitliliğinin millet olgusunda değil, Osmanlı’da olduğu gibi çeşitli milletlerden oluşan ümmet olgusunda bulunabileceği eleştirisi yapıldı.

Bu iktidarın her zaman Osmanlı’ya özendiği, Abdülhamit’i bile Atatürk’ün üzerinde bir yere taşımaya çalıştığı sır değil. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde olduğu gibi bir Osmanlıcılık ve İslamcılık politikası izlemeye gayret gösterdiği de biliniyor.

İmparatorluk devri artık tarihte kaldı. İktidarın Osmanlı coğrafyasını canlandırmaya ve Türkiye’nin bu coğrafyaya önderlik etmesine ilişkin çabasının sonuç vermesi de mümkün değil. Bu ülkelerden çoğu Türkiye’den zengin. Türkiye bu ülkelerin kapısında borç arayan bir ülke. Ayrıca zengin emirlikler ve Suudi Arabistan bile çağdaş yaşama doğru adımlar atmaya başladılar. Kadınlara toplumsal yaşamda daha fazla yer vermeye dönük kararlar alıyorlar.

Türkiye ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak, ilkokul çocuklarının başını kapatarak, medreseleri yaygınlaştırarak, tarikatlarla koalisyonlar kurarak dini siyasetin ve toplumsal yaşamın merkezine koymak hedefine doğru ilerliyor. İktidar bu yolda ilerledikçe Türkiye geriliyor.

Ayrıca iktidarın destekleyip koruyarak Türkiye’ye doldurduğu, sayıları 10 milyonu aşan, çoğunluğu Suriyeli ve Afgan olan bir sığınmacı sorunu da giderek büyüyor.

Muhalefet partileri pek ilgilenmiyor ama kısa bir süre sonra Türkiye’nin temel nitelikleri açısından sorunlu bir yeni anayasa teklifiyle karşılaşılacağı anlaşılıyor.

İktidar Atatürk’ün gösterdiği hedefin tam aksi yönde hızla yol alırken, muhalefet gidişi kavramış gibi durmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi