Toplumu sopayla yöneten ekonomiyi de sopayla yönetmek ister

İşin buraya geleceği, iktidarın ekonomiyi de sopayla yönetmek isteyeceği belliydi. Bütün gücü bir kişinin elinde toplarsanız, televizyonda hangi programın yayınlanıp hangisinin kaldırılacağına, hangi işadamının zindana atılıp hangisinin ihya edileceğine karar vermeye kalkar. Bir süre sonra toplumu yönettiği gibi ekonomiyi de sopayla yönetmeye başlar.

Başkanlık sistemi güya “bürokratik oligarşi”yi ortadan kaldıracak, büyümeyi hızlandıracak, Türkiye’yi süper güç yapacaktı. Hayaller Paris, gerçekler Somali. Türkiye bugün demokrasi liginde en altlara düşmüş, yarı komuta ekonomisi, yarı serbest piyasayla yönetilen bir ülke konumunda…

Ama tabii iktidara sorsanız, bütün bunlar münafıkların uydurması. Ne demişti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun? “Hem içeride hem de dışarıda kasıtlı ve manipülatif bir şekilde iddia edildiğinin aksine Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda herhangi bir sorun bulunmuyor.”

Ekonomi yönetimi de Fahrettin Altun’dan farklı değil. Israrla Türkiye’de sermaye kontrollerinin olmadığını savunuyorlar.

Sermaye kontrolü nedir? Piyasaları zaptiye tedbirleriyle, hot zotla yönetmektir.
Siyahla beyaz arasında grinin elli tonu olması gibi ful komuta ekonomisiyle serbest piyasa ekonomisi arasında sermaye kontrollerinin elli tonu var. İhracatçıları, ihracat gelirlerinin yüzde 25’ini Merkez Bankası’na satmak zorunda bırakmak nedir mesela?

Son sopa, “Enflasyonla mücadele timleri”. Fahiş zam yapan esnafın üzerine devletin, maliyenin sopasıyla gidilecek.

Zamların sebebi üç-beş esnaf mı? Resmi enflasyon yüzde 50’ye, gerçek enflasyon yüzde 100’e onlar yüzünden mi çıktı?

Enflasyonun köküne inelim: Türk Lirası geçen yıl dolar karşısında yüzde 44 değer yitirince ithal ürünlerin fiyatları patlamadı mı? Dolar patlayınca mesela tarımsal üretim için kullanılan gübre, hayvan yemi ve mazotun fiyatı iki-üç katına çıkmadı mı? Yine dolar patladığı için elektriğe yüzde 125 zam yapılmadı mı? (Elektriğin üçte biri doğal gazla üretiliyor çünkü.)
Demek ki enflasyonun kök nedeni üç-beş esnaf değil, dolardaki patlama. Öyleyse sorulması gereken soru: Dolar nasıl patladı?

Çünkü Merkez Bankası politika faizini 500 baz puan indirdi, geçen Eylül’de yüzde 19’dan aldı, yüzde 14’e çekti. Parasının enflasyon karşısında erimesinden korkan vatandaş TL’yi terk etti, dolara, altına geçti.

Merkez Bankası politika faizini neden indirdi peki? Çünkü Cumhurbaşkanımız faize karşı. Yüksek faizin neden, enflasyonun sonuç olduğunu düşünüyor. Başkanlık sisteminde Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı’nın düşüncesinin tersine politika izlemesi beklenebilir mi?

AKP iktidarının siyasette de, ekonomide de düşünce biçimi şöyle: İşleyişi bozan, tekere çomak sokan birileri vardır, onları devre dışı bırakıp veya kontrol edersen işler çözülür.
Siyasette işleyişi bozanların sopayla tanışması gibi ekonomide de “şeytan ve avaneleri” mutlaka sopayla tanışacaklar. TÜSİAD’cılar, bankacılar, toptancılar, gıdacılar, üç harfli marketler, TOBB’cular, yeri geldiğinde MÜSİAD’cılar…

Tanım geniş, kimisi ezelden şeytan, kimi ara ara şeytana meyleden takımından.
Ama bu ne enflasyonu ne diğer sorunları çözecek.

Enflasyonun gerçek sebebini görmezden gelip zamlarla mücadele için “Enflasyonla mücadele timleri” kurmak, bataklıkla ilgilenmeyip sivrisineklere detan sıkmak demek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barış Soydan Arşivi