İsmail Küçükkaya

İsmail Küçükkaya

'Artık eskisi gibi olabilir miyiz?'

Şöyle bir anımsayın; hepimiz yakınlarımızı kaybettik. Biz yaşarken bu dünyadan yolculadık onları. Değil mi?

Peki o zor zamanlarda, sevdiklerimizi yitirdiğimizde nereden dayanma gücü bulduk?

Nasıl devam edebildik?

Ailemiz vardı geride kalan. Evimiz, yuvamız vardı. Geçmişimiz, anılarımız. İşimiz vardı gidecek, bizi oyalayacak. Arkadaşlarımız, dostlarımız, akrabalarımız. Eşyalarımız vardı, yıllar yılı anılar biriktirdiğimiz, teselli bulacağımız. Gün gelir mekanın ve eşyanın bile ruhu olduğunu anımsarız.

Sevdiklerimizi kaybettiğimizde yas tuttuk ve devam edebildik; zor da olsa.

Peki şimdi, depremden sağ çıktıysak?

Evimiz yıkıldı. Ailemiz enkaz altında kaldı. Kimsemiz kalmadıysa dünyada? Akrabalarımız gitti… Komşuların evi de yıkıldı. Mahallemiz, şehrimiz…

Çocukluk arkadaşlarımız, anılarımız. Eşyalarımız da yok. İşimiz vardı o da yok. Dükkan yıkıldı. Ve bir çadırdayız. Bunca kaybın ardından "yaşıyoruz" diyebilir miyiz? Geçmişimizi yitirmişken bir gelecek kurabilir miyiz?

Bunu nasıl yapacağız?

Nasıl üstesinden geleceğiz?

Şu an o çadırdaki kişinin siz olduğunu düşünün. Canlandırın lütfen. Bir an kendinizi o kişi yerine koyun. Demem o ki; sorumluluğumuz var. Hem de büyük. Çok ama çok hızlı biçimde barınma, beslenme, sağlık, eğitim, istihdam gibi hayatın tüm gereksinimlerini sağlamalıyız. Bu bir teselli olur, hayata devam etme gücü verir.

Normale dönmemizi istiyorlarmış. Hayatın olağan akışına dönmesini bekliyorlarmış. Kolay mı?

Normale dönebilir miyiz?

Artık eskisi gibi olabilir miyiz? Olabilecek miyiz?

Deprem bölgelerindeki ihtiyaçları karşılarsak…
Oralarda güvenli kentleri hızla kurabilirsek…

Ve aynı zamanda İstanbul ve tüm Türkiye’de hemen başlarsak… Tek işimiz gücümüz önceliğimiz bu olursa ve şöyle 2-3 yıl, bilemedin 5 yıl içinde çok geniş kapsamlı depreme hazırlık çalışmasını bitirebilirsek aynı acıları bir daha yaşamayız. Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Malatya, Gaziantep acısını hiç unutmayız da en azından acılara yeni acılar eklemeyiz. Zira nasıl ki; Maraş’ta 7.5 büyüklüğünde depremin geleceği biliniyordu, İstanbul’da da 7.5 büyüklüğündeki depremin tarihsel takvimi doldu. Hazır olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Maraş depremindeki "enkaz" buysa İstanbul’da ne olur?

Üzgünüm.

Ama bunları konuşmak zorundayız.

Sorumluluğumuzu yerine getirmeden normale dönemeyiz. Güvenli eve taşınmamış tek bir depremzede kalmayana kadar normalleşemeyiz.

Dilimizle ne kadar desek de boş, normalleşemeyiz. Gidenlerin hakları, kalanların hayatı bize emanettir. Bunu unutursak kalbimiz kurusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Küçükkaya Arşivi