PKK Saldırısından Sonra Bizi Bekleyen İki Büyük Tehlike!

Bazı günler, bazı anlar vardır insan klavyenin başına oturmak istemez. Yazı yazmak içinden gelmez…

20 günde 21 askerimiz şehit oldu; aynı yerde aynı alçakça saldırıyla…

Yine yoğun tipi, sis, ve dondurucu soğuk…

Askerlerimiz geçici üs diye kurulan kutup çadırlarında… Askerlerimiz yine açık alanda… Askerlerimiz yine hedefte…

Bu ülkenin Savunma Bakanı var… (Erdoğan kendinden önceki dönemi eski genelkurmay başkanlarını savunma bakanı yapıyorlar diye eleştirmişti. Ama bakanlığı genelkurmay başkanlığının bir üst rütbesi yaptı.)

Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı var. (Gerçi kendisine kara deniz ve hava kuvvetleri bağlı olmasa da var mı var)

Bu ülkenin Kara Kuvvetler Komutanı var…

Hiçbirinden ses çıkmıyor. Aynı bölgede aynı koşullarda benzer saldırıda ikinci defa şehit verilmesi tek kelimeyle zafiyettir, kabiliyetsizliktir kifayetsizliktir, yetersizliktir...

Türkiye savunma sanayiine trilyon dolarlar akıttı. İktidar savunma sanayimizdeki başarılarla övünüyor. İktidar savunma sanayimizi dışa bağımlı olmaktan çıkardığını gururla söylüyor. Ordumuzun bir dediği iki edilmiyor…

Eğitim bütçesinden kesiliyor…

Sağlık bütçesinden kesiliyor…

Gençlere yurt yapımı erteleniyor…

Emekliye, işçiye doğru dürüst para verilmiyor…

Verdiğimiz vergiler yetmezmiş gibi aldığımız her ürüne KDV, ÖTV adı altında dolaylı vergi ödüyoruz. Hükümet sıkıştıkça vergileri arttırıyor.

Hazinenin topladığı bu paraların büyük bölümü savunma sanayii için harcanıyor. Savunma Bakanlığı’na veriliyor…

Ama askerlerimizin şehit olmasını bir türlü önleyemiyoruz…

Pençe Kilit operasyonunun amacı neydi? Tehdidi kaynağından önleme. Irak’ta pençe harekatıyla temizlenen bölgelere karakol daha doğrusu ‘kalekol’ (havan toplarına dayanıklı) adı verilen üslerle kilit vurulacaktı. Bir daha o bölgeye teröristler yanaşamayacaktı.

12 askerimizin şehit olduğu saldırıda gördük ki ortada Kalekol falan yok. Askerlerimiz çadırda yatıyor. Efendim orası ileri üsmüş!...

Eski 14 derecede çadırdan ileri üs!...

Asker değilim, ama bu işte bir yanlışlık var. Olmasa 20 günde aynı yerde 21 askerimiz şehit olmaz.

Savunma Bakanı Meclis’e gidip bilgi versin, neden oldu niçin oldu izah etsin, milletvekilleri merak ettiklerini sorsun diyeceğim ama Meclis’i tanımıyorlar ki…

Soru sormak değince bu tür terör saldırılarından sonra zafiyet var mı, acaba stratejik hata mı yapıldı sorularını sorunlar anında hain ilan ediliyor…

İktidar bu hali destekliyor körüklüyor.

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’i aramış bilgi vermiş.

CHP’yi aramamış. Meclis’te gurubu bulunan Saadet/Gelecek ortaklığı da yok, 15 milletvekili olan DEVA da aranmamış.

Neden?

Soru sordukları için mi? CHP iktidara altı soru yönettiği için mi?

Yoksa geçen hafta CHP Genel Başkanı Özel, DEM eş başkanlarıyla görüştüğü için mi? Şeffaf ilişki kuracağız dedikleri için mi?

Yüzde 35 oyu olan partinin genel başkanı yüzde 25 oyu olan ana muhalefet partisini dışlarsa bu ülkede kutuplaşmanın, kargaşanın, kavganın önüne geçilemez.

Altını çizerek söylüyorum askeri bilgim yok. Ama aynı yerde 20 gün arayla aynı tip saldırıyla önce 12 sonra 9 askerimiz şehit oluyorsa…

Bu ülkeyi yönetenler hesap vermek zorundadır.

Gözdağı vererek, şehitler üzerinden hamaset yaparak, ne mutlu o annelere babalara oğulları şehit oldu diye nutuk atarak bu meselenin üzeri örtülemez…

Birkaç yıl önce keşke Allah şehitliği bize de nasıl etse. Duam budur diyen bakan (Süleyman Soylu) vardı., belediye başkanları vardı.

Hadi şimdi tam sırası. Bırakın nutuk atmayı, giyin kar tulumlarını geçin Irak’a çıkın 1800 rakıma…

Hadi…

İki endişem var…

Birincisi; PKK saldırıları, şehit cenazeleri üzerinden muhalefetin kriminalize edilmesi.

İkincisi; HDP konusunda karar vermeyen, kapatmayan, terörist(!) ilan edilen Can Atalay’ın hak ihlaline uğradığını savunan Anayasa Mahkemesi’nin hedef tahtasına konulması. HDP’yi kapatmadın PKK şımardı denilerek fiilen işlevsiz hale getirilmesi. Yok hükmünde sayılması. İptal kararlarının uygulanmaması.

Dolaysıyla Anayasa’nın askıya alınması…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi