Çılgın mesajlar ve satranç

Bir dönem Türkiye’de çılgın projeleri konuşuyorduk.

Şimdi Washington’da her şey çılgın.

Bir gün Apple hisselerine ağlarken ertesi gün başkan Donald Trump’ın yeni gümrük tarifelerine 90 gün ara vermesi ve bazı ABD şirketlerinin Çin'e gelen %125'den muafiyetiyle Apple hisselerinin 1998’den bu yana en iyi gününü yaşadığını görüyoruz.

***

Ama Türkiye'deki çılgınlıklar da az değil.

Bir bakmışız muhalefet lideri Özgür Özel hükümete cunta yönetimi diyor…

Ertesi gün bugüne dek bu tarz tartışmalara girmeyen Dışişleri Bakanı ve eski Milli İstihbarat Teşkilatı başkanı Hakan Fidan ona “haddini bil” diye cevap veriyor.

Ardından bir bakıyoruz ona cevap Özel yerine gazeteci Deniz Zeyrek’ten geliyor.

Zeyrek “haddini bilmezse ne olur cevap bekliyorum” diye soruyor…

***

Yani aslında ülkede haddini bilmeyenlere ne olduğu malum.

Bu haddin de dokunulmazlar için geniş de denilebilecek belli sınırları var.

Ne oluyor aşanlara?

İçeri tıkılıverilebilirler mesela.

Üstelik ne olduğu belli olması, hakim karşısına çıkılması falan beklenebilir de beklenmeyedebilir.

Yani bu “bilmezse ne olur” sorusu önemli.

Adeta bilmezse ne olur aşağı yukarı bir fikri var gibi.

Bu fikir herkesin bildiği gibi malum cezalar mı olur yoksa başka şeyler mi insanın aklına herşey geliyor.

“Cevap bekliyorum” kısmı da ayrı bir çılgın mesaj gibi.

***

Türkiye'deki nabız farklı yerlerden atıyor.

Kimine göre İmamoğlu operasyonu ile Özel'in önü açıldı.

Ancak Özel bu süreçte “haddini aşan” bir performans sergileyince bazı hatırlatmalar mı yapılıyor?

Hele de cunta munta…

Kim kime ne amaçla mesaj veriyor ve neyi kastediyor tam net değil.

Her şey çılgın olunca bize de satır aralarını okumak düşüyor.

Yoksa görünüşe bakılarak, hakikaten milletin gerçekten sevdiği popüler bir lider olan Erdoğan'ın çoğunluk oyları ile aldığı iktidara cunta demeye karşılık olağan tepkilerden ibaret de sayılabilir.

***

Gelelim Dışişleri Bakanı Fidan’ın son mesajına.

“Bu ülke yıllardır askeriyle, istihbaratçısıyla, polisiyle, örgütlerin içindeki elemanlarıyla kimsenin görmediği bilmediği muazzam bir savaş veriyor.

Cumhurbaşkanımız manda peşinde olsaydı ne bu kadar siyasi ne de bu kadar ekonomik krizimiz olurdu.”

Bunda doğruluk payı vardır.

Trump’ın 2020 Ağustos ayında kampanya konuşmasından bir kesit hatırlayalım:

“Bir lider, üst düzey, bir ülkedeki en üst düzey liderden bahsediyorum. Bana Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aramamı söyledi, ki kendisiyle çok iyi anlaşırım.

Dedi ki, ‘Efendim, lütfen, bana bir iyilik yapar mısınız? Erdoğan’ı arayın.’ Ben de, ‘Neden bunu siz yapmıyorsunuz?’ dedim.

O da, ‘Onun saygı duyduğu tek kişi sensin’ dedi. Bu hikayeyi anlatıyorum. Çok kişisel hikayeler anlatmayı severim, ama bana söyledikleri şu: ‘Onun dinleyebileceği tek kişi sensin.’

Ben de sordum, ‘Bu Amerika Birleşik Devletleri yüzünden mi?’ dedim.

Onlar da, ‘Hayır, sen olduğun için,’ dediler. Yani, bu pek de fena değil. En azından size hikayeleri anlatabilirim, çünkü onlar anlatmayacak.”

Trump bu hikayeyi çeşitli şekillerde farklı yerlerde anlattı.

Yani Erdoğan kimseyi dinlemiyor ve mandaya açık değil... Ama Donald Trump’ı dinleyeceği düşünülüyor…

***

Yine Trump’ın bir başka konuşmasından:

“Nihayetinde, ülkeler ve bölge, Türkiye ve Suriye'nin sınırlarını denetlemelerine yardımcı olma sorumluluğunu üstlenmelidir.

Diğer ülkelerin de dahil olmasını istiyoruz. Petrolü güvence altına aldık, bu nedenle küçük bir Amerikan askeri birliği, petrolle ilgili olan bölgede kalacak.

Onu koruyacağız ve gelecekte ne yapacağımıza karar vereceğiz.

Her halükarda, yaptığımız hamlelerle, Türkiye ve Suriye arasında çok daha barışçıl ve istikrarlı bir alan elde ediyoruz, 20 millik genişliğinde bir güvenli bölge dahil, ilginç bir terim, güvenli bölge. Kullandığımız terim bu…

Umarım o bölge güvenli hale gelir.

O bölgedeki binlerce insan yıllar içinde öldü, bu bölge uzun yıllar boyunca arandı ve bence güçlü bir şey elde ettik, bu devam edecek.

Türkiye, Suriye ve tüm Kürt grupları yüzyıllardır savaşıyorlar.

Onlara büyük bir hizmet sunduk ve hepsi için harika bir iş çıkardık, şimdi ise çıkıyoruz, uzun bir zaman sonra.”

2018’den beri YPG'nin silah bırakması, yabancı askerleri çıkarması ve ABD'nin asker çekmesi konuşuluyor.

***

Bir başka konuşmasında kendisine Türkiye'de İncirlik'te bulunan nükleer kapasitenin güvenliği soruluyor:

“Ortaya çıkan durumlardan biri de, Türkiye'deki İncirlik Hava Üssü'nde 50 kadar nükleer silahın bulunması. Bu silahların güvenliği konusunda ne kadar eminsiniz?”

Donald Trump: “Biz eminiz ve orada harika bir hava üssümüz var. Çok güçlü bir hava üssü. O hava üssü tek başına her yeri alabilir. Büyük, güçlü bir hava üssü...

Türkiye NATO üyesidir. NATO üyelerimizle iyi geçinmemiz gerekiyor ve Türkiye de bir NATO üyesidir.

İnsanlar, bir NATO üyesine ateş açmamızı mı istiyorlar? Bu bir ilk olurdu. Bu tamamen NATO ile ilgili bir konu.”

2016 yılında Türkiye, nükleer silahların yasaklanmasına yönelik “hukuken bağlayıcı bir araç” oluşturulması için devletlere müzakerelere başlama yetkisi veren Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararına karşı oy kullandı.

Oylama öncesinde NATO üyelerine gönderilen bir belgede Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye de dahil olmak üzere üyelerin, karara karşı oy kullanmalarını, “sadece çekimser kalmamalarını” “şiddetle teşvik etti”.

2019 Ekim ayında Suriye'ye operasyonlar sırasında ABD'de bu silahların Türkiye'den çıkarılması çağrısı yapılmış, Trump'a da bu soru o zaman sorulmuştu...

***

Son olarak Başkan Trump, Çarşamba günü ABD savunma sanayi tabanını güçlendirmek ve yabancı savunma satış sistemini düzene sokarak müttefiklerle işbirliğini geliştirmek için bir kararname yayınladı.

Emir, şeffaflığı artırmayı, bürokrasiyi azaltmayı ve savunma ekipmanlarının kilit ortaklara daha hızlı teslim edilmesini teşvik etmeyi amaçlıyor.

Kilit eylemler arasında ihracat için belirli müttefiklere ve savunma ürünlerine öncelik verilmesi, güncelliğini yitirmiş kısıtlamaların gözden geçirilmesi, daha net ihracat kriterleri geliştirilmesi ve silah satışlarını takip etmek için merkezi bir sistem oluşturulması yer alıyor.

Plan, savunma satışlarını ABD dış politika hedefleriyle uyumlu hale getirirken hesap verebilirlik, maliyet etkinliği ve rekabet gücünü vurguluyor…

Bakalım S-400leri bir yere atmaya razı olursak bu kolaylıklar F-35 süreci için Türkiye’ye uygulanacak mı…

S-400’ler için Suriye konuşlandırması konuşuluyor.

İran’ın nükleerden vazgeçmesi de Trump’ın odağında.

“İran'dan fazla şey istemiyorum. Nükleer silahları olamaz!

…Benim dönemimde iflastaydılar. Yaptırımlar yüzünden kimse petrol satın alamıyordu.

Askeri gerektiriyorsa askeri…

İsrail, açıkçası, bunun lideri olacak.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serra Karaçam Arşivi

Kıbrıs hareketliyken Kongre’de etkinlik

09 Nisan 2025 Çarşamba 07:47

Senatoda F-35'ler, HAMAS ve iç politika

02 Nisan 2025 Çarşamba 06:17

Witkoff, İsrail ve İmamoğlu

23 Mart 2025 Pazar 16:17

Beyaz Saray’da ne oldu?

01 Mart 2025 Cumartesi 15:36

Cem Yılmaz ve Halk TV

25 Şubat 2025 Salı 09:29