Büyük çöküşün sorumlusu kim?

Seçimin üzerinden bir hafta geçti her şeyi açık açık konuşmanın zamanı geldi. Duyguların yerini mantık almaya başladı. Duygusal tepkiler (sevinç veya öfke) sağlıklı analizlere dönüşüyor.

O halde konuşmaya başlayalım.

Önce şu tespiti yapalım. Toplumun yarısında büyük bir sevinç olmasa bile toplumun yarısında büyük bir çöküş, büyük bir moralsizlik var…

Bunca yıl seçim izlerim hiçbirinde kaybedenlerin bu kadar üzüntülü olduğunu görmedim.

Geniş kitlelerin yılgınlığa düştüğüne ilk kez tanık oluyorum…

Nihilizm sendromu diyelim mi?

Popüler tanımıyla tabii ki… Hiçlik yokluk sendromu. Önünü görememe, yoksunluk, hayattan bezme, hayallerinin yok olması, karanlığa bakma diye özetleyebiliriz.

Başta siyasetin, muhalefet partilerinin anlamını yitirmesi hali de diyebiliriz…

Muhalefet partilerinin anlamını yitirdiği tezi üzerinden yürüyelim. Bu meseleyi enine boyuna tartışalım…

Ama önce sıcağı sıcağına yeni dönemin şifrelerine bakalım. Erdoğan’ın tören konuşmasında verdiği mesajı didikleyelim…

Çünkü muhalefet partileri anlamını, çoğu işlevcini de yitirdi iddiasını tartışmadan önce Cumhurbaşkanı’nın sözlerini yerli yerine oturtmamızda yarar var…

Erdoğan dedi ki; ‘gazetecisi, yazarı, sivil toplumu, sanatçısı, siyasetçisiyle tüm muhalefet cephesinin artık milli irade ile barışmasını istiyorum’

Bu sözleri nasıl okumalıyız?

Nasıl tercüme etmeliyiz?

Gazetecilerin, yazarların, sanatçıların, siyasetçilerin milli iradeyle barışmasını istemesinin anlamı ne?

Seçilmiş hükümeti kabul etmiyorum, Cumhurbaşkanı’nı da tanımıyorum diye yazan, çizen, demeç veren, eylem yapan var mı?

Yok…

O halde Erdoğan gazetecilerden, yazarlardan, sanatçılardan, siyasetçilerden ne istiyor?

İktidarlarına biat edilmelerini mi? Eleştirilmemelerini mi? Ses çıkarmalarını mı? Muhalefetin sesini kesmesini mi? Yüzde 48’in yüzde 52’ye boyun eğmesini mi?

Milli irade ile barışmalarını istiyorum ne demek?

Erdoğan’a göre kendisine oy veren yüzde 52 ise milli irade ise yüzde 48 ne?

Onların tercihi milli iradeden sayılmıyor mu?

Yeni dönemde…

Medya, siyaset, sivil toplum, sendikalar ne olacak diye soranlara Erdoğan’ın mesajı iyi tahlil etmelerini öneririm.

Görünen o ki yeni dönem daha sert olacak. Yeni dönemde demokrasi, hak, hukuk, özgürlük mücadelesinin önüne sert çelikten bariyerler konacak. Muhalefetin sesi çok az çıkacak. Veya Meclis dışında çıkartılmayacak. Parlamento dışı muhalefete terörist muamelesi çekilecek.

Muhalefetin sesi daha az çıkacak dedim ama muhalefet yaptığı yanlışlarla kendi sesini zaten kesti.

Kendi ipini çekti.

Toplumdaki derin üzüntünün, çaresizliğin nedeni bu… Çünkü kimse önünü göremiyor. Çıkış yolunu bulamıyor. Muhalefet liderlerinin nerdeyse tümü ne demişti?

Bu seçim köprüden önce son çıkıştır…

Çıkamadık… Kimine göre köprünün sonu cehennem kimine göre cennet… Köprüden önce son çıkış olduğuna inananlar nihilizm sendromu yaşıyor….

Büyük hayal kırıklığından sonra normal!..

Neden böyle oldu, neden demokrasi arabası köprüden önce son çıkışa giremedi sorusuna yanıt bulmamız gerekir.

Mutlaka partiler kendi içinde sorguluyordur… Hatalarını masaya yatırıp tartışmışlardır.

Çünkü bu…

Erdoğan devletin bütün imkanlarını kullandı. Devasa propaganda aygıtını medya üzerinden çalıştırdı, montaj kasetlerle halkı kandırdı, adil olmayan bir seçim yaşadık diyerek geçiştirilecek bir durum değil.

Erdoğan’ın devletin bütün imkanlarını kullanılacağı, adil olmayan bir seçim süreci yaşanacağı geçen yıl seçim yasası çıkartılırken belliydi….

Muhalefetin bu şartlarda yarışacağı ortadaydı. Soru şu muhalefet buna karşı ne önlem aldı? Ne yaptı veya ne yapmadı da seçimi kaybetti? Yenilginin müsebbibi kim?

Partilerin kendi içinde tartışması yetmez. Partilerin kamuoyu önünde de tartışması gerekir.

6 genel başkanın yuvarlak masada oturup konuşması kesmez. Seçmenlerine de izah etmeleri gerekir.

6 genel başkanın ‘buradayız güçlüyüz, bir yere gitmiyoruz’ hamaseti insanları artık tatmin etmiyor…

Yüreklere su serpmiyor.

Toplumun yarısında yaşanan derin çöküşü iyi analiz edip çare bulmaları gerekiyor.

Yoksa yerel seçimde de altında kalacaklar…

Yarından itibaren biz konuşmaya başlayalım. CHP’den İYİ Parti’ye, Millet İttifakı’ndan, belediye başkanlarının omuzuna yüklenen tonlarca yüke kadar tek tek konuşalım…

(NOT: Bakanlar belli oldu kabineyi tahlil etmeyecek misin diye sorulacaktır?

Etmeyeceğim. Neden mi?

Geçen gün Mehmet Şimşek’in ekonominin başına oturması bize hakarettir. Dünya bizi örnek alıyor, doğru yoldayız diye insanların kandırıldığının kanıtıdır diye yazdım. Şimşek’in gelmesi Saray ekonomisinin iflasıdır dedim. Mehmet Şimşek görevi devralırken rasyonel politikaya döneceğini ilan etti. Demek ki beş yıldır uygulanan bizi hayat pahalılığında ezdiren politika irrasyoneldi. Yani akıl ve mantık dışı. Merak ediyorum Saray’dan yanıt gelecek mi?)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi