100 Yılda Nasıl Bir Gençlik Yetişiyor?

Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğe emanet etmişti.

Türk gençliğine tek mirasının akıl ve bilim olduğunu da ekleyerek.

Cumhuriyeti daha ileriye taşıyacak, Türkiye’yi en saygın devletler arasına sokacak bir gençlik ise ancak laik bir sistem içinde, bilim ve akla dayanan çağdaş eğitimle mümkündü.

Atatürk bu amaçla ülkenin en ücra köşesine kadar okullaşmayı teşvik etti.

İsmet İnönü, 1940 yılında Köy Enstitüleri’ni kurdu ve Hasan Ali Yücel’in yönetiminde sadece köydeki çocuklar değil yetişkinlerin de eğitim görmesini sağladı.

Bir ülkenin gelişmesi, çağı yakalaması ve aşması ancak iyi eğitimli gençlikle mümkündür.

Atatürk’ün ilk çıkardığı yasalardan birinin Eğitim Birliği Yasası olmasının gerekçesi budur.

Cumhuriyet’in 100 yılını kutlarken maalesef eğitim sisteminde bilime ve akla dayanmayan medreselerin ve tarikat okullarının giderek hakim olmaya başladığını görüyoruz.

Tarikatların kurduğu medreseler ve özel okullar dışında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar da benzeri zihniyetle yönetiliyor.

Yoksul aileler, çocuklarını ya imam hatip okullarına ya da tarikat okullarına göndermek zorunda kalıyor.

Prof. Dr. Esergül Balcı’nın bu alanda yaptığı araştırmanın sonuçları bu iktidar döneminde Atatürk’ün arzu ettiği gibi bir gençlik yetiştirilmediği gerçeğini ortaya koyuyor.

Prof. Dr. Balcı’nın raporlaştırdığı ve sonradan kitaplaştırdığı çalışma eğitim alanında çok ciddi uyarılar içeriyor.

Balcı’nın raporundaki şu bilgiler başta CHP olmak üzere Atatürk’le, laik cumhuriyet değerleriyle sorunu olmayan diğer muhalefet partileri tarafından dikkate alınmalı:

"Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 448 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa’da olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese var. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu bilinemiyor.”

Balcı’nın araştırmasına göre tarikatlar ve cemaatlerle organik ilişkisi bulunanların sayısı da çarpıcı boyutlarda.

Araştırmaya göre Türkiye’de 2,6 milyondan fazla kişinin bir tarikat ya da cemaatle organik bağı bulunuyor. Bir tarikat ya da cemaatin mensubu olduğunu ifade edenlerin yüzde dokuzu, "ılımlı İslam" tabirini reddediyor ve İslam’ın özünün cihat olduğuna inanıyor.

Balcı’nın gazetecilerle yaptığı söyleşilerde de paylaştığı bu veriler Türkiye’de yoksul aile çocuklarının nasıl bir eğitimden geçtiklerini gösteriyor.

Bugünkü koşullarda sadece maddi durumları iyi olan aileler çocuklarını çağdaş eğitim veren özel okullara gönderebiliyor. Çoğu, liseden sonra eğitimine yurt dışında devam ediyor.

Ancak geçim zorluğu çeken ailelerin böyle bir şansı yok.

Onlar çocuklarını tarikat okullarına, yurtlarına, imam hatip okullarına göndermek zorundalar.

Bu eğitim yapısıyla Türkiye’nin Atatürk’ün gösterdiği yolda çağdaş medeniyet düzeyini yakalaması mümkün değildir.

Aksine bilimde, teknolojide, üretimde, refah düzeyinde geriye gidecektir.

Cumhuriyetimizin 100 yılını kutlarken, CHP ve İslamcı olmayan diğer partilerin eğitim üzerinde düşünmeleri ve projelerini şimdiden hazırlamaları gerekir.

Cumhuriyetin 100 yılında, iktidarın desteğiyle medreselerin ve tarikat okullarının milli eğitimi nereye götürdüğü sorunu öncelikle CHP’nin gündemde tutması gereken bir konudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi