"Gidecek yerim yoktu..."

"Gidecek yerim yoktu..."
Ağrı'daki Kur'an kursunda cinsel istismar haberini "Gidecek yerim yoktu'' başlığıyla okuduk her yerde. Bu kez 9 yaşındaki bir erkek çocuğu, eğitmeninin cinsel saldırısına uğradı

Bu başlıkta yayınlanan haberi okuduğunuzda, ne hissettiniz?

Bu haberin yarattığı tiksinti duygusundan kurtulmak mümkün mü, yani sizin gidecek yeriniz var mı?

Ağrı'daki Kur'an kursunda cinsel istismar haberini "Gidecek yerim yoktu'' başlığıyla okuduk her yerde. Bu kez 9 yaşındaki bir erkek çocuğu, eğitmeninin cinsel saldırısına uğradı. Bayramda gidecek yeri olmadığı için yurtta kalmış ve cinsel saldırıya uğramış; yaralandığını anlatıyordu haberde.

Soruşturma açıldı, duyan duymayana anlattı. Ve bir tiksinti sardı ülkeyi yine, yine...

Tam da müfredattan Atatürk'ü çıkarıp, 'cihat' konduğu haberlerinin yarattığı tartışma ortamı içinde, tiksindik yine...

Tıpkı Karaman'da 45 erkek çocuğuna bir cemaat evinde tecavüz edildiğinde ve Ensar Vakfı'nın iktidar tarafından nasıl da korunduğuna tanıklık ettiğimizde olduğu gibi...

İnsanı sarıyor ve peşini bırakmıyor bu tiksinme duygusu.

İltihaplı yaradan akan irin görüntüsünün ortasında yaşamak gibi, günlerce beklemiş bir leşten yayılan kokunun içinde kala kalmak gibi...

Sevgi ve kardeşlik dinini yaşadığını zanneden insanların ülkesinde dini kurumların çatısı altında yaşanan bu olayları nasıl açıklayacağız?

Kendini din alimi diye sunan ve iktidarın itibarlandırdığı insanların söylemlerinde mi arayalım bu pisliğin kaynağını?

Örneğin 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenebilmekten söz etti biri...

Bir diğerinin devlet televizyonunda hamile kadınların sokakta gezmesine itiraz etti...

Sonra baba ve çocukları ile ilgili ensest çağrıştıran skandal sözler vardı...

Atatürk ve ailesi hakkındaki iğrenç söylemleri de daha unutmadık üstelik...

Günümüzde bu ülkenin onama mekanizması suçluyu teşvik etmiyor mu sizce?

Zira bu tartışmalar olduğunda hep iktidarın yandaşlarını koruma refleksi ile karşılaşıyoruz... İyi hal indirimi gibi uygulamalarla da yasaların suçluyu teşvik edişiyle karşılaşıyoruz.

Okullarda erkek çocuklarına tecavüz, kadının ve çocuğun aile içi karşılaştığı istismar ve şiddet haberleri.

Pis kokuyor, çok pis-iğrenç şeyler yaşanıyor…

Yüzde 99'u Müslüman bir ülkeyiz, söylemi bu haberlerin neresinde duruyor sizce?

Yoksa dindar gibi görünen ahlaksızlarla birlikte mi yaşıyoruz?

Gerçekten samimi olarak inanan-dindar-inançlı yurttaşların ülkesi değil mi Türkiye, niye sesleri çıkmıyor?

Bu sapkınlıklara karşı neden net tavır alamıyor, bu ülkenin insanları hayret ediyorum.

Bu iğrençliklerle yaşamayı başarıyorlar mı gerçekten?

Tekrar sorayım; 9 yaşındaki bir çocuk çaresizliğini 'gidecek yerim yoktu' diye ifade ederken, sizin gidecek yeriniz var mı?

Çaresizlik içinde tiksiniyoruz sadece...

Çaresizliği yaşatıyorlar bize.

Karanlığı yaşatıyorlar.

Oysa aydınlık bir gelecek sunan Atatürk Türkiye'si sadece Anadolu'yu değil, tüm Müslüman ülkeleri aydınlatacak ışığın kaynağıydı.

Akıl ve bilim ile yurttaşlığı, bireyin gelişimini önemsemiş, taa köylere kadar gitmeyi başaran bir sosyal mühendislikti...

Bize bu iğrenç haberleri değil, başarı öykülerini sunmak için yola çıkılmıştı. Cumhuriyetin ilk birkaç kuşağının idealizminde yetişenlerin Türkiyesi böyle değildi...

Ve hatta Atatürk Türkiye'sinde çocukların gidecek yeri vardı.

Dolayısıyla ben bu karanlığın içinde gidecek tek bir yer bulabiliyorum.

Ya siz?